Paylaş
◊ Hikayenin en başından başlayalım bence... Bugünün ünlü oyuncusu Çağlar Ertuğrul, çocukken de böyle ilgi odağı mıydı? Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
- Aslında gayet sakin bir çocukluk geçirdim ben. Gerçi saman altından su yürüttüğümü söylerlerdi ama...
◊ Nasıl yani?
- Plan yapardım gizli gizli, insanları bu zamanın deyimiyle trollerdim. Eğlenmeyi seviyordum. Hep dışarıdaydım, parklardan eve dönmezdim. Eve geldiğimde de legolarımla oynardım. Bazen sabahtan akşama kadar oynadığım olurdu. Hâlâ takip ederim lego dünyasını.
◊ Saman altından su yürüten lego canavarı o çocuk, “Büyüdüğünde ne olmak istiyorsun?” diye soranlara ne cevap verirdi?
- Sürekli legolarla oynamaktan olsa gerek bilim ve beceri gerektiren meslekleri kendime uygun görürdüm. Özel bir idealim yoktu ama biraz ailemin de gazıyla makine mühendisliği okudum. İyi ki okuyup mezun olmuşum. Şimdilerde hayalim fizik okumak, gerçi çok zor artık bir daha o düzene girmek. O yüzden şimdilik bilim ve fizik dünyasını sadece dışarıdan takip ediyorum.
◊ Aile desem...
- Çok şükür çok sıcakkanlı, birbirine bağlı bir ailem var. Tabii ki her aile gibi bizim de inişlerimiz çıkışlarımız oldu ama hep kenetlenmeyi bildik. Onların desteği paha biçilemez.
FOTOĞRAFIM ÇEKİLMESİN DİYE TANTUNİCİYE GİDEMİYORUM
◊ Ve onlardan aldığınız destekle bilim yerine sanata yöneldiniz.
- (Gülüyor)... Biraz öyle oldu.
◊ “Dağ” filmi ile çıkış yaptınız ama “Fazilet Hanım ve Kızları”nda üstlendiğiniz Yağız rolüyle yıldızınız daha da parladı. Neydi o projeyi farklı kılan?
- Enerjisi yüksek bir diziydi bir kere... Seyirci de sağ olsun beğendi. Yapımcımız Şükrü Avşar da hep arkasında durdu. Yağız bu kadar yüksek tempolu bir dramada hep ağırbaşlı, soğukkanlı kalmaya çalışıyordu. Sanırım o yönü sevildi.
◊ Artık sizi herkes tanıyor. Şöhret hayatınızı değiştirdi mi? Bazılarının şikayet ettiği gibi bir kısıtlama hissi veriyor mu mesela?
- Ben normalde hayat standartlarımdan ödün vermeyi sevmiyorum. Tek başıma sinemaya da giderim, metrobüse de binerim. Bunlar gayet normal şeyler. Ancak bazen bu normal şeyleri yapmak güç olabiliyor. İşte değiştiğim noktalar bunlar. Biri izinsiz fotoğrafımı çekip paylaşacak diye tantuniciye gidemiyorum mesela (gülüyor).
HAYIR, BU ROLÜ BENDEN BAŞKASINA VEREMEZSİNİZ
◊ Sizi komediye yakıştıran da var, “dramalar için biçilmiş kaftan” diyen de... Siz kendinizi daha çok hangi türe yakın hissediyorsunuz?
- Komediye daha yatkın olduğumu düşünüyorum. Ancak Türk seyircisinin alışık olduğu mizah tarzından çok İngiliz ve Amerikan ekolleri hoşuma gidiyor.
◊ Peki sinema mı yoksa dizi mi desem? Hangisini seçersiniz?
- Her zaman sinema derim. Umarım Türk dizileri de 60-70 dakika civarlarına düşer. Bu hem dizi hem de sinema sektörü için çok faydalı olur.
◊ Gönlünüzden geçen gerçek oldu, yine bir sinema filmiyle karşımıza çıkmaya hazırlanıyorsunuz. Cuma günü vizyona girecek “Yanımda Kal”dan biraz söz edelim mi?
- “Yanımda Kal” senaryosunu okuduğum andan itibaren çok inandığım bir proje. Yapımcımız Şebnem Aşkın’la tanıştığımızda ona söyledim “Bu rolü benden başkasına veremezsiniz” diye (gülüyor). O da benim bu isteğim karşısında çok gurur duymuş. Son derece özenilerek hazırlanmış bir film oldu. 21 Aralık’ta vizyondayız. Seyircinin de beğenip takdir edeceğine süphem yok.
OFİSİ DAĞITTIĞIM SAHNE ÇEKİLİRKEN DELİRDİM
◊ Bu projede nasıl bir rolde izleyeceğiz sizi?
- İşadamı Emir’i canlandırıyorum. Son derece işkolik ve hırslı biri. İşinde de başarılı. Başarısızlığa tahammülü yok. Bu da onu sistemin içinde robotlaştırmış. Derinde bir yerde aslında çok rahatsız hissettiği bir durum. Ailevi sorunlardan kaynaklı...
◊ O sarmaldan nasıl kurtulacak peki?
- Zeynep’le tanışınca... Ondan sonra hayatı tümüyle değişiyor.
◊ Anladığımız kadarıyla filmde aşk da var, dram da... Siz neler hissettiniz çekerken?
- Dramdan ziyade özverili bir çiftin dayanışması diyebiliriz. Evet özünde bir aşk hikayesi ama birbirlerine sevgiden daha öte duygularla bağlılar.
Senaristimiz Çağlar Yurt, karakterleri ve olayları çok iyi betimlemiş. Yönetmenimiz Uğur Yağcıoğlu da hep doğallıktan yanaydı. Çekerken gerçekten ağladık, güldük, heyecanlandık.
◊ Sizinle gülüp sizinle ağlayan isim de partneriniz Meriç Aral oldu. Nasıldı onunla çalışmak?
- Algıları çok yüksek biri. Oyun alışverişinde çok başarılı, çok doğal ve sempatik bir oyuncu. Umarım başka projelerde de denk geliriz.
◊ O kadar mı tuttu kimya?
- Yetenekli ve disiplinli birisiyle karşılıklı oynamayı kim istemez ki? Bu film sayesinde bir de arkadaş kazanmış oldum.
◊ Sizin açınızdan “Yanımda Kal”ın en unutulmaz sahnesi neydi?
- Ofisi dağıttığım sahne... O sahnede cidden delirmiştim, sayesinde çok da iyi stres attım (gülüyor). O sahneyi unutamam işte...
◊ Ya sizi en çok zorlayan sahne?
- Filmin sonlarına doğru olan bir sahne... Sürprizi bozmak istemiyorum ama duygusu cidden ağırdı o sahnenin.
◊ İnsanlar bu filmi neden izlemeli?
- İnanma isteğini tazelemek isteyen herkese iyi gelecek bir film. İnsanlar bu filmden sonra sevdiklerine bir kez daha sımsıkı sarılacaklar.
İZMİR’E, EVİME DÖNDÜM
◊ Bir haber okudum hakkınızda... İstanbul’u terk etmiş, İzmir’e yerleşmişsiniz. Kaçış için çok erken değil mi?
- Kaçış sayılmaz aslında. Zaten İzmirliyim ve evime geri döndüm diyelim. Hem dizi hem de filmler sona erince, artık İstanbul’da olmamın bir anlamı da kalmamıştı.
◊ Sektörün kalbi burada atıyor. Kariyeriniz açısından bu bir handikap değil mi?
- İstanbul çok kaotik ama... Söylemeye gerek yok zaten, trafiği ve gürültüsü insana iyi gelmiyor. Fırsatı olan daha huzurlu yerlere göçüyor. Yeni projelerde geri gelirim.
◊ Bu sezon ekranda olmamanızın sebebi de bu kaostan uzak kalmak istemeniz mi?
- Yoo, hayır. Aslında beğendiğim bir dizi projesi oldu ancak şimdilik bekleme sürecinde herkes.
◊ O belirsiz projenin dışında, başka projeler var mı üzerinde düşündüğünüz? Hatta belki “evet” dediğiniz...
- Bu aşamada sadece “Yanımda Kal” filmine odaklanmış durumdayım. Bir de Olgun Özdemir’in “Kızım Gibi Kokuyorsun” filminde rol aldım, onun vizyona girmesini heyecanla bekliyorum.
BÜYÜK ŞEHİRLERDE İNSANLIĞA İNANCIMI KAYBETTİM
◊ Güzellik gibi yakışıklı olmak da bu sektörde avantaj sağlıyor mu?
- Ben kendimi hiç öyle konumlandırmadım. Dolayısıyla bu sorunun yanıtı bende yok sanırım.
◊ Nelerle mutlu olur, nelerle üzülürsünüz?
- Kedilerle, köpeklerle, kuşlarla, bilgisayar oyunlarıyla mutlu olurum. İnsanlığa inancımı ve sabrımı özellikle büyük şehirlerde yitirdim. Ara sıra başarı hikayeleri duymak beni çok mutlu ediyor.
SEVİYELİ DERECEDE KISKANCIM
◊ Bir kadında sizi etkileyen özellikler neler?
- Kültürlü ve duyarlı olmalı. Sosyal sorumluluk bilincinin yüksek olması da etkiler. Ayakları yere sağlam basan, zeki kadınlar güzeldir.
◊ Evlilik ve aşk desem...
- Her zaman sevgi ve saygıdan yanayım.
◊ Kıskanç biri misiniz? Sadece özel hayat anlamında sormuyorum bunu...
- Seviyeli derecede kıskancım artık. Lise ve üniversite yıllarımda daha kıskançtım. Şimdi kendim dahil herkesi olduğu gibi kabul ediyorum. Kimseye karışmaya veya değiştirmeye gücüm yok.
HER GÜN SELFIE ÇEKENLER İTİCİ GELİYOR
◊ Sosyal medya desem...
- Bana kalsa bütün hesaplarımı silerim. Ama işimiz gereği kendimizi orada göstermemiz gerekiyor. Ben de ara sıra istemeden selfie çekiyorum ama her gün selfie çeken insanlar bana narsisist ve itici geliyor.
◊ Hangi oyuncular yakın takibinizde?
- Engin Günaydin ile “Galip Derviş”te kısa bir sahnemiz vardı. Onunla koca bir filmi beraber oynamak isterim açıkçası. Haluk Bilginer’le de tiyatro yapmak isterim.
Ve sonuç
YETENEĞİ ONU MÜHENDİSLİĞE YÖNLENDİRMİŞ
Çağlar Ertuğrul’un çocukluğunda legolara olan düşkünlüğü, aslında aldığı mühendislik eğitimiyle tamamen örtüşüyor. Her ne kadar “Ailem için o bölümü okudum” dese de aslında sahip olduğu yetenek doğrultusunda yol almış. Peki oyunculuk nereden çıkmış olabilir? Her insan birden fazla yeteneğe sahip olabilir, Çağlar’daki durum da aynen öyle. Çocukluğundaki “saman altından su yürütme” diye tabir edilen durumu, onun heyecanı ve riski sevdiğini gösteriyor. Bu da yeni şeyler denemekten kaçmayacağının işareti. Motivasyon kaynaklarından belki de en önemlisi, yaptığı işten hemen geri dönüş alabilmek ve takdir edilmek. Tıpkı sinema filmine başlayıp bitirmek, hemen sonucunu görmek ve oradan başka bir heyecana atılmak gibi.
Bu arada fiziği de takip ettiğini belirtiyor; ileride o alanla ilgili bir çalışma yapması hiç şaşırtıcı olmaz.
Paylaş