İnsanlığa açık davet

Ne acıdır ki adli kontrol şartıyla dışarıda, sokaklarda, yanıbaşımızdaymış.

Hayretler içinde okudum haberi. “Ne hırsmış, ne egoymuş, ne gözüdönmüşlük” dedim, pes! Nasıl bir ruh hali, ne tür bir ruh hastalığıdır bu...

Ya o bomba patlasaydı... Bu “adli kontrolle serbestlik” meselesi de defalarca baş yaktı, can aldı, bilmiyorum bu kıyamet nasıl dinecek.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, geçtiğimiz günlerde “Erkeklere sesleniyorum, kendinize gelin” dedi ama böylesine insanlıktan çıkmış biri kolay kolay kendine gelir mi emin değilim. Keşke...

Sayın Soylu’nun bence en önemli uyarısı, tedbir kararı konusunda gecikme yaşanmasının ivedi biçimde önlenmesi. Sayın Bakan, “Kolluk birimlerimiz, mülki idare amirlerimiz, tedbir kararı vermekten çekinmesinler ve gecikmesinler. Sonrasında ‘eyvah’ yetmez. Hatta ‘bu kararları verirken gecikmeyin’ demek bile belki doğru değil, acele edin” demiş.

Evet, “eyvah” demek bir işe yaramıyor, ölenleri geri getirmiyor.

Bu nedenle tedbir almakta acele edilmeli, şikayetçi kadınlar sıkı biçimde korunmalı.

Kadını aşağı gören zihniyet, “ya benimsin ya toprağın” gibi çağdışı cümleler bir an önce zihinlerden, lügatlardan silinmeli.

Bize “insan” bilinci, insan merhameti lazım. Ne kadar insanız, ne kadar insansınız? Bir düşünelim... Çıktığımız insanlığa geri dönelim.

Cebimdeki panik butonu

Kadına şiddet ve kadın cinayetlerinin “eyvah” demeden önlenebilmesi için İçişleri Bakanlığı bir uygulamayı devreye sokmuştu, biliyorsunuzdur.
Adı KADES...
Süleyman Soylu’nun verdiği bilgiye göre telefona indirilen ve panik butonu gibi çalışan uygulama, bugüne kadar 620 bin 829 kişi tarafından yüklenmiş. Yapılan toplam ihbar sayısı 48 bin 686... İhbarlara varış süresi ise 4-5 dakika...
Yani... Bizleri hayatla ölüm arasındaki o incecik çizgiden döndürebilecek bir uygulama bu... Telefonlarda bulunmalı.
Ama bu işin de bir acı, insanlık dışı yönü var. İhbarların yarısı asılsız!
İnanabiliyor musunuz, ölüm kalım meselesini bile oyun olarak gören şuursuzlar var. Dahası kendileri bu oyunu oynarken, gerçekten acil durumda olan birinin zamanından, hayatından çalıyorlar. Bunu düşünmüyor, belki daha kötüsü umursamıyorlar.
E bi zahmet, siz de kendinize geliverin!

Evliya sabrı

Bir yanda hastane önlerinde uzayıp giden Covid-19 testi kuyrukları... Bir yanda partiden partiye koşanlar... Absürt bir film değil, 2020 gerçeği...
İnsanlık hayatta kalma mücadelesi veriyor. Sağlık çalışanları can kurtarmaya çalışırken canından oluyor.
Ama gözümüz kulağımız pandemi haberlerindeyken bile partileyenler partilemekten vazgeçmiyor.
Alın size örnek oyuncu Öykü Çelik...
Salgına rağmen parti maratonuna ara vermediği görülen Çelik, geçenlerde test yaptırmış. Sonucu negatif çıkınca da bunu sosyal medyadan “Aynen, partilerden bulaştı” notuyla duyurmuş. Alenen alay ediyor!
Sağlık çalışanlarını düşündüm hemen. Aylardır sevdiklerinin yanlarına yaklaşamayan, haklarını asla ödeyemeyeceğimiz binlerce kişiyi...
Bu haberleri elbet onlar da görüyor, duyuyor. Gün gelir de dalga geçercesine partilemeye devam edenlerden birinin sonucu pozitife dönerse, hastaneye yatarsa...
Ne mi olur? Saatlerdir üzerinden çıkarmadığı tulumun içinde ecel terleri döken bir sağlık çalışanı koşarak gelir, yine onu tedavi etmek için gecesini gündüzüne katar. Bence bu düpedüz evliya sabrı...

Yerliye hücum

Pandemi birçok işyerini, meslek grubunu zorda bıraktı. Dünya ekonomisi bu beklenmedik dalgadan fena halde etkilendi.
Covid-19 tsunamisinin ne kadar süreceği belirsiz.
Dolayısıyla zaman, omuz omuza verme, birlik olma zamanı.
Bu noktada alışveriş alışkanlıklarımızı da değiştirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Yabancı markalardansa Türk markalarına yönelmek, Türk ürünlerini tüketmek, işin doğrusu kendi kendimize yetmekle işe başlayalım.
Bu darboğazdan elbirliğiyle çıkalım.
Hep birlikte, güzel günlere...