Paylaş
◊ Okçular Vakfı, Malazgirt Zaferi’ni bu yıl da görkemli bir etkinlikle kutlayacak. Organizasyonun detaylarına gelmeden önce vakfın tarihçesinden biraz söz etmenizi rica etsem...
- Okçular Vakfı 1453 yılında, İstanbul’un fethinden sonra, okçuların fetihteki önemine binaen Fatih Sultan Mehmet Han’ın otağının bulunduğu alanda kurulmuş bir tekke. Fatih Sultan Mehmet Han, kendi cebinden vakfediyor burayı, bedelini kendi ödüyor ve burayı okçulara tahsis ediyor. Tarih boyunca Okçular Tekkesi olarak padişahların, sultanların ok attığı, Tozkoparan İskender gibi dünyanın en iyi okçularının yetiştiği bir meydan aslında burası. Osmanlı’da padişahların bayramlaşma törenlerini yaptığı yer yine burası.
◊ Sonra...
- Cumhuriyet’le birlikte tekke ve zaviyelerin kaldırılması kanununa istinaden tekkeler kapanınca, Mustafa Kemal Atatürk’e gidiliyor. “Burası bir tekke ama aynı zamanda sporcu yetiştiriliyor” denince Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla okçulukla ilgili bir spor kulübü olarak varlığını devam ettiriyor.
◊ Ama bir dönem kimliğini kaybetmiş...
- 50’li yıllarda... Okçuluk kulübü, zamanın akışına, trendine uygun şekilde Okspor Futbol Kulübü’ne dönüşüyor.
◊ Yani popüler kültüre yeniliyor.
- Popüler bir spora mağlup oluyor diyelim. Az önce görmüş olduğunuz ok sahası o dönem futbol sahası olarak kullanılıyor örneğin.
◊ Futbol sahasından ok meydanına dönüş nasıl oldu?
- 2012’de alan restore edildi, ardından Okçular Vakfı’mızı kurduk. Açılışı da 2013 yılında Cumhurbaşkanımızın himayelerinde ve teşrifleriyle gerçekleştirdik. Amacımız da yine dünyanın en iyi okçularını, en iyi sporcularını yetiştirmek.
◊ Düzenlediğiniz etkinliklere yabancı sporcuların ilgisi ne boyutta?
- Şöyle söyleyeyim, İstanbul’un Fethi münasebetiyle her yıl 29 Mayıs’ta bir Fetih Kupası düzenliyoruz. Bu organizasyona en son 50 ülkeden toplam 526 sporcu katıldı. Fetih Kupası’nın önemli bir özelliği var ayrıca... Ülkelerinin en başarılı geleneksel okçuları ile Olimpiyat şampiyonluğu ölçüsündeki modern okçular, aynı etkinlikte yarışıyor. Geleneksel ve modern okçuları bir araya getirmesi anlamında dünyadaki tek organizasyon.
◊ Ok Meydanı’nın tarihçesinden önceden haberdar olan yabancı sporcular var mı?
- Geleneksel okçular genellikle tarihi biraz bilir, tarihe merakları vardır zaten. Dolayısıyla birçoğu tarihin en iyi okçularının Türkler olduğunu biliyor. Türk devlet geleneğinde hakimiyeti sembolize eder ok ve yay. Hatta Gürcü asıllı bir tarihçi “okçu millet” diye tarif eder bizi.
◊ Düzenlediğiniz yarışlara en yoğun ilgi ve katılım hangi ülkelerden oluyor?
- Modern okçulukta direkt Kore diyebilirim. Hyundai firması Kore’de okçuluğun sponsoru... Japonya’da ise bizzat kraliyetin, kralın himaye ettiği Yabusame diye bir atlı okçuluk kulübü var.
◊ Hangi ülkeler hangi kategoriyle daha ilgili?
- Modern okçulukta öne çıkan Amerika, Kore, ayrıca Almanya, Fransa, İtalya; aslında neredeyse Avrupa ülkelerinin tamamı denebilir. Geleneksel okçulukta ise Türkiye ve Macaristan başı çekiyor.
◊ Bu yıl kupayı kim aldı mesela?
- Tek bir isim söylenemez ki, farklı farklı kategoriler var. Mesela bayanlar makaralı, klasik makaralı, gençler, yıldızlar... Türkiye’den, Kore’den, Çin’den, Amerika’dan, İtalya’dan, Fransa’dan, Rusya’dan kürsü alan sporcular oldu.
◊ Böyle bir organizasyona ev sahipliği yapmak, şampiyonluktan öte gerçi...
- Evet. Bu sayede Türk okçuluğu tanıtılıyor, Türklerin okçu bir millet olduğu vurgulanıyor. Dünyanın en büyük okçuluk tesisinin burada olduğu yerinde tespit ediliyor. Bu arada Dünya Okçuluk Federasyonu Başkanı da Türk; Prof. Dr. Uğur Erdener hoca. Kendisi aynı zamanda Olimpiyat Komitesi Asbaşkanı.
◊ Olimpiyatlara doğru gidiyorsunuz yani...
- Niyetimiz o. Şu anda Olimpiyat Şampiyonluğu’na aday bir gencimiz var hatta; Bahattin Hekimoğlu. 2019 Engelli Okçuluk Dünya Şampiyonası’nda birinci oldu, Türkiye’ye yeni dünya rekoru ile döndü.
◊ Türkiye’de ok ve yayın tarihle direkt bir bağı olduğu açık. Peki ya işin sportif kısmı? Bu sporun sağlığa ne gibi faydaları var mesela?
- Okçuluk ruh-beden terbiyesi, ruh ve beden disiplini açısından en elverişli spor. Dikkat dağınıklığı, motivasyon sıkıntısı, stres ve buna bağlı birtakım rahatsızlıkların tedavisi için okçuluk sporu öneriliyor, çoğu kişi bunu bilmiyor. Şu anda Okçular Vakfı’na doktor tavsiyesiyle gelen, bir anlamda tedavi olan gençlerimiz, çocuklarımız var. Ayrıca iş hayatında olan bizler, karar verici noktasında bulunan yöneticiler, velhasıl kendi iş alanında benzer sorunları yaşayan, en önemlisi yaşamaması gerekenler için de en elverişli spor.
◊ Okçuluk için belli bir yaş sınırlaması var mı?
- Yok. 7’den 77’ye... Dileyen 77’sinde de yapar, bu tamamen güce bağlı. Sonuçta güç isteyen bir spor.
◊ Sanki lüks bir spor gibi görünüyor ama...
- Ama değil (gülüyor). Kesinlikle pahalı bir spor değil okçuluk. Hele de diğer sporlarla mukayese ettiğinizde. Türkiye’nin ekonomik şartları içerisinde, orta halli bir ailenin çocuklarının rahatlıkla yapabileceği bir spor. Kaldı ki biz de vakıf olarak gençlere bu imkanları bilabedel sunuyoruz. Çünkü amacımız bu sporun yaygınlaşması, Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanına yayılması.
DÜNYANIN TEK OKÇULUK ENSTİTÜSÜ VE LABORATUVARI BİZDE
◊ Yarışmalar ve eğitimler dışında hayata geçirdiğiniz başka ne gibi projeler var?
- Geleneksel Türk okçuluğunun daha geniş kitlelere tanıtılabilmesi için Okçuluk Enstitüsü’nü kurduk. Bu enstitünün dünyada bir benzeri yok. Ayrıca bir Okçuluk Laboratuvarı kurduk. Aynı şekilde o da tek... Enstitü ve laboratuvarın yanı sıra müzemiz ve kütüphanemiz bulunuyor. Tekrar ifade etmek istiyorum, amacımız geleneksel Türk okçuluğunu yaygınlaştırmak. Diğer taraftan modern okçulukta dünyanın en iyi sporcularını yine burada yetiştirmek.
◊ Tozkoparan İskender gibi mi?
- Kesinlikle... Tozkoparan İskender, 845.5 metreye ok atmak suretiyle dünyanın en büyük okçusu unvanını kazanmış biridir ve Okçular Tekkesi’nin sporcusudur.
◊ Vakıf, sporcu yetiştirmenin yanı sıra tarih konusunda farkındalık yaratmak gibi bir misyona da sahip anladığım kadarıyla...
- Doğru. Neticede Okçular Vakfı bir sorumluluk üstleniyor, diyor ki “Tarih bir milletin yaşadığıdır, kendisidir”. İstanbul’un Fethi bu vakfın tarihiyle birebir kesiştiği, hatta başlangıcı olduğu için bizim açımızdan vazgeçilmez bir tarih. Gençlere bir tarih, medeniyet, vatan ve fetih şuuru verebilme anlamında, İstanbul’un Fethi’ni 7 yıldır kutluyoruz. Her 29 Mayıs’ta uluslararası organizasyonlara imza atıyoruz; paneller, konferanslar, basın toplantıları düzenliyoruz.
KIBRIS BİZİM VATANIMIZ
◊ Gelelim Malazgirt Zaferi’nin yıldönümü kutlamalarına... Bu fikir nereden çıktı?
- Medeniyetler üç esas üzerine kurulur, yani üç sacayağı vardır. İnsan merkezdedir. Diğer iki unsur mekan ve zamandır. Medeniyetlerin değişmez, tarihte iz bırakmış mekanları vardır. Malazgirt ve İstanbul da işte öyle mekanlardır.
◊ Malazgirt Zaferi kutlamalarının basın toplantısını neden Kıbrıs’ta yapıyorsunuz?
- Malazgirt Zaferi, Anadolu topraklarının milletimize vatan olarak bırakıldığı zamandır. Burası vatandır. Uğrunda mücadele edilen, gözyaşı dökülen, acılar çekilen toprak parçasına biz “vatan” diyoruz. Ve anadır vatan.
Acılarımızın, sevinçlerimizin, gözyaşlarımızın ve kanımınız olduğu bir başka toprak parçası daha var, o da Kıbrıs. Kıbrıs Akdeniz’in ortasında bulunabilir ama Hala Sultan’ın 90 yaşında olmasına rağmen fethine katıldığı, 1571’de Yavuz Sultan Selim’in gidip fethettiği Kıbrıs bizim vatanımızdır, toprağımızdır. Bugün Kıbrıs’ta birileri hayaller kurmaya kalkarsa, biz de tarih şuurunu kuşanarak, vatan şuurunu kuşanarak karşılarında dururuz.O nedenle anma etkinliklerine yavru vatanımızdan başlayalım istedik.
SELÇUKLU KABRİSTANI
BU TOPRAKLARIN BİZİM OLDUĞUNA DAİR BİR MÜHÜRDÜR
◊ Malazgirt Zaferi kutlama etkinlikleri, bu yıl iki ayrı yerde eşzamanlı olarak düzenlenecekmiş.
- Evet. 22 Ağustos’ta Kıbrıs’ta basın toplantısı olacak. 23 Ağustos’ta Ahlat’a geçeceğiz.
◊ Neden direkt Malazgirt değil de Ahlat?
- Ahlat önemli bir Türk üssü. Medeniyet, kültür ve inanç merkezlerimizden biri. Aynı zamanda Kubbet-ül İslam’dır da (İslam’ın Kubbeleri). Var olan üç Kubbet-ül İslam şehrinden biridir: Buhara, Behl ve Ahlat. Ahlat’ta bir Selçuklu Kabristanı vardır, geçen yıl Cumhurbaşkanımız orada bulundular örneğin. Bu bir tarihi duruştur, tarihe ve medeniyete saygı duruşudur.
◊ Kabristan neden o kadar önemli?
- Bu toprakların bizim olduğuna dair bir mühür çünkü. 900 yılına hatta çok daha eskilere ait bir kabristandan bahsediyoruz. Bu yıl da Selçuklu Kabristanı ziyaret edilecek, oraya yakın bir meydanda cirit, okçuluk, yağlı güreş müsabakaları, ünlü sanatçılarımızın konserleri, toy temsilleri yapılacak... 23’ü akşamı Bayrak Yürüyüşü olacak. 26’sında sayın Cumhurbaşkanımız etkinlik alanını gezecek.
Geçmişe yaslanan, geleceğe bakan bir gençlik istiyoruz
◊ Ya Malazgirt?
- 23-24-25-26 Ağustos’ta Malazgirt’te de eşzamanlı olarak aynı etkinlikler devam edecek. 26 Ağustos’ta sayın Cumhurbaşkanımız Malazgirt’e teşrif edecek. Siyasi partilere de farklı sivil toplum örgütlerine de davetiyelerimizi gönderdik. Çünkü bu siyasi değil sivil bir organizasyon.
İstiyoruz ki Selçuklu Kabristanı’nı gençler görsün, şunu hissetsin; “Evet yapay zeka, robotik zeka, robotik kodlama, bunları konuşuyoruz. Teknolojiyi, dijitali, sosyal medyayı hep konuşacağız. Kendi savunma sanayimiz üzerine kafa yoracağız. Ama geçmişimizi unutmadan...”
Biz geçmişe yaslanacak, bugüne basacak ve geleceğe bakacak bir gençlik istiyoruz. Gelsinler Selçuklu Kabristanı’nda dedelerinin 900’lü yıllardan kalma mezarlarının başında bir Fatiha okusunlar, saygı duruşunda bulunsunlar.
Ünlü bir düşünür şöyle diyor; “Bin yılını hesap edemeyenler millet olamazlar”. Bugün bunu söyleyebilecek birkaç milletten biriyiz. İnanıyorum ki günlük siyasi çekişmelerde bulunanlar, dedelerinin kabirleri başında buluşacak. “Bin sene önce dedemiz buradaydı” diyecek, “Biz aynı toprağın çocuklarıyız” bilincine ulaşacak.
Malazgirt organizasyonunun yapılmasının temel gerekçesi de tam olarak bu.
Bu medeniyet ve tarih şuurunu kuşanmış gençler, siyasi çekişmeleri bir tarafa bırakmak, birlik beraberliği sağlamak suretiyle Kıbrıs’ta da söz sahibi olacak.
Paylaş