Paylaş
◊ Esin Hanım, siz Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin 22’nci kuşak torunusunuz. Böylesine büyük bir ismin soyundan gelmek, sizi çocukluktan itibaren nasıl etkiledi? Hiç kısıtlandığınızı düşündünüz mü?
- Bu benim için bir dezavantaj oldu mu, hayır. Hem de hiç... Diğer yaşıtlarım gibi, her Türk ve Müslüman çocuğu gibi yetiştim. Büyüklerim sadece şunu söyledi bana: Dikkat et, yaptığın yanlış Hazreti Mevlana’ya gider. Kimse “Esin şu yanlışı yaptı” demez de “Hazreti Mevlana’nın torununa bak, nasıl davrandı, nasıl yanlış yaptı” derler. Bunun dışında hiç ikaz almadım.
◊ Biraz aile büyüklerinizden bahseder misiniz?
- Babamın büyükbabası Abdülhalim Çelebi, Makam Çelebisi, yani bütün Mevlevilerin bağlı olduğu kişiydi. Kendisi aynı zamanda ilk Konya milletvekili. Birinci mecliste görev almış.Birinci Meclis’te görevi bittikten sonra Konya’ya dönmüş. Ama Tekke ve Zaviye Kanunu hazırlanırken Atatürk kendisini Ankara’ya davet etmiş ve demiş ki: “Kanunda bir değişiklik yapamayacağımız için Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki Mevlevihaneleri kapatmak zorundayız. Ancak inanıyorum ki Hazreti Mevlana’nın ruhaniyeti gün gün dünyayı saracaktır.” Bu sözden sonra ortak kararlarıyla Mevlevihaneler kapatılmış.
◊ Sonra?
- Sonrasında kendi oğlunu, yani babamın babasını en yakın Mevlevihane olan Suriye-Halep’teki Mevlevihane’ye şeyh olarak tayin etmiş. Kısa süre sonra kendisi de hayatını kaybetmiş.
GURURLA SÖYLÜYORUM BEN BİR AŞK ÇOCUĞUYUM
◊ Onun ölümüyle tüm sorumluluk dedenize kaldı tabii.
- Evet. Türkiye sınırları içindeki Mevlevihaneler kapatılmış olsa da malum Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde gidilen her yerde Mevlevihaneler açılmış. Oradaki Mevlevihanelerin başlarındaki şeyh efendiler de Abdülhalim Çelebi’nin vefatının ardından babamın babasına biat etmiş, onun şemsiyesi altına girmiş. Ama büyükbabam çok gençken, 42 yaşında hayatını kaybedince sorumluluk babama kalmış.
◊ Dedeniz çok genç vefat etmiş. Babanız kaç yaşındaymış o zaman?
- Daha 17-18. Galatasaray Lisesi’nde öğrenciymiş. Kaybının ardından o da Halep’e dönmüş. 20’li yaşlarındayken anne tarafını tanıyabilmek üzere İstanbul’a gelmiş ve...
◊ Ve...
- Teyzesinin kızına âşık olmuş. Yıldırım nikâhıyla evlenmişler. Gururla söylüyorum, ben bir aşk çocuğuyum. Çok huzurlu bir evimiz vardı.
◊ Uluslararası Mevlana Vakfı ne zamandır faaliyette?
- Babam son zamanlarında kurmuştu Uluslararası Mevlana Vakfı’nı. 1996’da... Aynı yıl vefat etti. Erkek kardeşim Faruk Hemdem Çelebi vakfın başkanı. Ben de vakfın başkan vekiliyim. Ailemiz, yakınlarımız, üniversite hocalarımız, bu mevzuda söz sahibi olan kişiler, hep beraber vakfı ayakta tutmaya gayret ediyoruz.
◊ Bu vakfın amacı ne tam olarak?
- Vakfın asıl gayesi Hazreti Mevlana’nın öğretilerini nesilden nesle aktarabilmek, bütün dünyadaki insanlara hizmet edebilmek.
◊ Bütün dünyaya ulaşıyor da zaten. Amerika’ya kadar...
- Eserleri, 30-35 senedir Amerika’da en çok satılan kitaplar listesinde. “Mesnevi”den seçme hikayeler, “Divan-ı Kebir”den gazeller, rubailer; bunlarla farklı farklı kitaplar hazırlanıyor. Her yazar bir yorum katıyor.
◊ Her yazarın farklı bir yorum katması sıkıntı değil mi? Bu sizi rahatsız etmiyor mu?
- Ben onun öncesinde şöyle bir endişe taşıyorum; Hazreti Mevlana, Avrupa ve Amerika’da Rumi olarak biliniyor. Doğu’da ise Mevlana diye anıyorlar. Maalesef tercüme edenler de kendi görüşlerini kattığı için, Rumi ve Mevlana sanki aynı asırda yaşamış iki insanmış, birbirlerine benzer sözler söylemişler gibi bir yanlış algı oluşma ihtimali var. Onun için kitap basarken mutlaka adını tam kullanmak lazım: Mevlana Celaleddin-i Rumi...
◊ Bir başka isimle daha anılıyor.
- Evet evet. Tacikistan, Afganistan taraflarında da Belhi ismini kullanıyorlar. Doğduğu yer Belh malum, ona atfen. Bugünkü günde Mevlana’nın milliyetinden çok fikirleri öne çıkmalı oysa. Sadece bunun üzerine konuşulmalı.
◊ Amerika, Mevlana’yı yakın takipte dedik az önce, bunun çok magazinel bir örneği de var aslında. Beyonce...
- Beyonce ikizlerinden birine Rumi adını vermiş, biz de basından duyduk. Hatta Mevlana belgeseli çekecek dediler.
◊ Kendisinin Konya’ya geldiği de söyleniyordu.
- Onu hiç bilmiyorum. Ama mesela Madonna ile ilgili bir durum var. 30 sene kadar evvel Madonna’nın menajeri babamı ziyaret ediyor. Onun, bir klibinde semazen kıyafeti giyip sema yapmak istediğini söylüyor. Babam aslında semanın ne olduğunu anlatıyor. Menajer de “Bunları Madonna’ya aktaracağım, bu fikirden vazgeçeceğine inanıyorum” diyor. Nitekim çekmedi de öyle bir klip.
DÖNME HAREKETİ BÜTÜN İNANÇLARDA YER ALIYOR
◊ Semanın manası nedir?
- Sema, ruhun coşkusunun dışa vurumu diye nitelendiriliyor. Bir çocuk düşünün, ayağa kalkar, dengesini bulur, önce yürümeye sonra da dönmeye başlar. Bir şeye seviniriz, kucaklayıp birbirimizi dönmeye başlarız. Kadim bilgilere kadar uzandığımızda yine görüyoruz ki her inançta dönme hareketi var. Mesela bir Kızılderili totem etrafında dönüyor, Afrikalı ateşin etrafında. Sema ayini de Mevlevilerin Mevlevihane’de yaptıkları bir tören. Bir zikir şekli daha doğrusu. Bir semazen semahaneye çıkarken mutlaka abdestli ve vakit namazını kılmış olmalı. Sema ederken de her çark atışında “Allah” derler.
DÜKKAN AÇILIŞINDA KAYKAYLA SEMA YAPTIRMAK SAYGISIZLIK
◊ Bu kadar derin manaları olan sema gösterilerinin kimi etkinliklerde bir şov gibi sunulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Yanlış. Sema manevi bir ritüel. Biz vakıf olarak bir proje hazırlayıp Kültür Bakanlığımıza sunmuş, onu da UNESCO’ya iletmiştik. Projemizin ismi “Sema ve Mevlevi Müziğinin Korunma Altına Alınması”ydı. UNESCO üç yıl boyunca bize çeşitli sorular sordu, en sonunda projemizi “insanlığın sözel ve kültürel mirası başyapıtı” seçti. Kültür Bakanlığı da korumaya alacağına dair imza verdi. Bunun için bir kurul oluşturuldu. Ama ne yazık ki bakan değişince o kurul da lağvedildi.
◊ Ama o halde bırakılmamalı. İran kökenli bir içki firmasının Hollanda’da Rumi adıyla içki piyasaya sürdüğünü biliyorum. Hatta üzerinde semazen çizimi var.
- Çok acı, ben de biliyorum. Biz her bakanımıza dosyamızı alıp gidiyoruz, anlatıyoruz. Yani bırakın yurtdışını kendi memleketimizde bile günden güne daha beter bir hale gelmeye, daha saygısız olunmaya başlandı. Bir dükkan açılışında, kaldırımda kaykayla sema edenler gördük. Eteklerine meşaleler koyarak dönenler var.
◊ Yasak mı getirilmeli?
- Yasaklamak çözüm değil. İnsanları daha çok bilinçlendirmeli, bunun manevi bir hareket olduğunu anlatabilmeliyiz. Bilinçlendirmek, yasaklamaktan daha etkili olur. İnsanlar manasını bilince bu ritüeli uluorta sağda solda yapmazlar.
NEFİS ÖLMEZ TERBİYE EDİLİR
◊ Nefsi öldürmek mümkün mü?
- Nefis ölmez, terbiye edilir. Mesela bazen öfkelenip bir şey yaparız, sonradan o yaptığımızı ya da söylediğimizi kendimize yakıştıramayız. Normaldir bu... Biz insanız. Hatta tasavvufta şuna inanırlar; böyle çıkışlar olacak ki insanlığını, kulluğunu hatırlayacaksın. Tövbe edecek ve tövbe ettikçe Allah’a daha da yaklaşacaksın. Tabii ki hata yapmamaya çalışmalıyız ama yaptığımız hatalar bizi Allah’a daha çok yaklaştırmalı. Allah’ın her an bizimle beraber olduğunun bilincine varmalıyız. Allah kelimesi her an dudağımızda değil gönlümüzde olmalı.
BİZE EL VERECEK İNSANLARA İHTİYACIMIZ VAR
◊ Vakfın yürüttüğü yeni projeler var mı?
- Vakfımızın birçok projesi var. Bunun içinde benim en değer verdiğim projelerden biri, çocuklara ve gençlere yönelik “Benim Mevlanam”... Bu projenin amacı da anaokulundan üniversite talebesine kadar birçok çocuk ve gence Hazreti Mevlana’yı anlatabilmek. Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte çalışıyoruz ama bize el verebilecek, projeyi daha ileri taşımamızı sağlayacak insanlara, onların bilgi ve işbirliklerine ihtiyacımız var.
İNSANLAR TAMAMEN MADDİYATA DÖNDÜĞÜ İÇİN HUZUR KALMADI
◊ Maddiyat ile maneviyat arasındaki denge nasıl kurulur?
- Maddi hayatımızı yaşamak zorundayız, biz insanız sonuçta, günümüzde Hazreti Mevlana’nın bilgisine bu kadar çok ilgi duyulması da ondan.
◊ Neden?
- İnsanlar durmadan daha iyi evim olsun, daha çok param olsun, daha iyi bir otomobil alayım, daha daha daha derken tamamen maddiyata döndüler. Ama maddi anlamda en üst seviyeye de gelseler mutlu ve huzurlu olamadıklarını fark ettiler. Manevi tarafımız açken huzurumuz olmuyor.
◊ Herkesin içinde o ilahi aşk var mıdır, ne dersiniz?
- Allah bizi yaratırken vermiş bunu, yeter ki farkına varalım.
◊ Farkına varamadığımız için mi o aşkı suretlendirmek istiyor, aşk duygusunu birilerine giydirmeye çalışıyoruz acaba...
- Hazreti Mevlana şöyle cevap versin size: Bütün aşklar, ilahi aşka köprüdür. Bir insana duyulan aşk da sizi ilahi aşka götürür. Âşık olduğumuz zaman Allah’la en çok konuştuğumuz zamandır. “Allah’ım onu bir görsem, Allah’ım bir arasa”... Devamlı Allah’la konuşursunuz. Demek ki bütün aşklar, ilahi aşka köprü. Yeter ki farkında olalım.
Paylaş