Paylaş
İzlerken hüzünlendim, gurur duydum, göğsüm kabardı.
İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet, topları kendi çizmiş, bununla yetinmemiş gemileri karadan yürütmüştü. Bugün de Fatih’in torunlarından Selçuk Bayraktar aynı ruhla “Akıncı” projesini hayata geçirdi.
Peki bitti mi?
“Hayır” diyor Bayraktar. Sırada uçan araba ve insansız savaş uçağı olduğunu söylüyor ki dualarımız onunla. El Muzaffer daima.
Selçuk Bayraktar’ın dediği gibi; “Akıncı inşallah milyonlarca saat görev yapacak, ülkemizi koruyacak, isminin hakkını verecek.” Allah’ın izniyle.
“Akıncı” belgeseli Yahya Kemal Beyatlı’nın Akıncılar şiiriyle başlamıştı, biz de yazımızı aynı mısralarla bitirelim.
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
Bir gün yine doludizgin atlarımızla
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla
Cennette bugün gülleri açmış görürüz de
Hâlâ o kızıl hâtıra gitmez gözümüzde
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
Sonsuz minnet ve şükranla...
Neye göre, kime göre yasak?
Haftalar önce koronayla mücadele kapsamında önemli bir karar alınmış, şehirler arası seyahatler valilik iznine bağlanmıştı.
Söz konusu uygulamaya göre; sadece görevliler ve özel izin kapsamındakiler şehirler arası seyahat yapabilecekti.
Gel gelelim Şeyma Subaşı ve İtalyan sevgilisi nasıl bir mazeret gösterdiyse kabul edildi, çift tatil için Çeşme’ye gitti.
Onlar sürekli yazılıp çizildiği için bu kadar göz önündeler belki ama tek olumsuz örnek değiller.
Bazı ünlülerimiz de tatil ve aile ziyaretleri için İstanbul dışına çıktı, bunu sosyal medya hesaplarında ilan etmekte de hiç sakınca görmedi.
Öte yandan İstanbul içinde de bazı ünlülerimiz kendilerini yollara vurdu. Üstelik sosyal medyada “özel izinle dışarıdayız” paylaşımları yaparak havalarına da hava kattılar kendilerince.
Genel tabloya bakınca, “Peki bu izinler nasıl alınıyor, kimler hangi gerekçeyle izin veriyor? Yasak kararları ciddiyetle uygulanmıyor mu?” diye düşünmeden edemiyorum.
Bu izinlerin bir standardı olduğuna eminim, ancak nasıl bir uygulama yapıldığını anlayabilmiş değilim. Şahsen işim gereği sokağa çıkma yasağı kapsamında olmamama rağmen dışarı çıkmadım, arife gününden itibaren ailemle eve kapandım.
Ve diyorum ki; bazılarına verilen özel seyahat ve sokağa çıkma izinleri, kuralları harfiyen uygulayan milyonları yaralıyor, güven duygusunu köreltiyor.
Biz bize yetiyoruz
Türkiye’nin ulusal radyoları, 25 Mayıs’ta “Türkiye için tek ses” oldu.
Onlarca kanal, Ulusal Radyo Yayıncıları Derneği çatısı altında buluşup Radyo Türkiye’ye dönüşerek ortak yayın yaptı.
Ülkemizin en ünlü radyo programcılarının da destek verdiği bu organizasyondan elde edilen reklam geliri ise Covid-19’la mücadele kapsamında “Biz Bize Yeteriz Türkiyem” projesine bağışlandı.
Birlik beraberlik duygularımızın tavan yaptığı şu günlerde, göğsümüzü kabartan bir hareket daha işte...
Korona günlerinde fiziken birbirimizden uzaklaşmış olsak da sosyal anlamda çok daha yakınlaştığımızı hissediyorum.
İçimizden biri
Kanal D Ana Haber muhabiri İbrahim Konar, muhabirlik öncesi yıllarını verdiği berberlik mesleğini şimdi hayırlı bir iş için kullanıyor.
12 yıl berberlik yapan ve ustalık belgesi sahibi olan Konar, engellilere destek amacıyla “Her tıraş bir tekerlekli sandalye” kampanyası başlattı. Ve bu kampanya kapsamında, engelliler için tekerlekli sandalye bağışında bulunanları evlerinde tıraş ediyor.
İnsan güzel bir şeyler yapmak isterse... Hayallerini sınırlamıyor, yaratıcı fikirlerin sonu olmuyor.
Paylaş