Paylaş
Deprem aniden Türkiye’nin ve ve kısmi hasara rağmen İstanbul’un gündemine geldi, oturdu.
Bakmayın siz bu kentte insanların gündelik yaşamlarını sürdürüyor olmalarına. Çünkü yaşamak bir farz gibi boynumuza borç. Aynı insanlar evlerine döndüklerinde gözlerini televizyon ekranlarından ayıramıyor. Televizyonlar, gecenin geç saatlerine kadar açık. Herkes felaketin boyutlarını öğrenmek istiyor.
Bir de yürekleri saran korku hálá geçmiş değil. Deprem uzmanlarının, 'bundan sonra ancak artçı ve daha küçük çapta depremler olur' uyarıları anlaşılmaz değil. Yine de İstanbul korkuyu büsbütün üzerinden atmış sayılmaz. Çünkü oturulan evlerin çoğu ruhsatsız. Üstelik ruhsatsız olmaktan öte, depreme dayanıklılıkları da su götürür. Milyarlarca lira para verip ev yaptıran veya müteahhitlerden daire almış olanlar da aynı şüpheyle kıvranıp durmakta. Korkunun asıl nedeni bu.
TMMOB’nun açıklamaları
Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odaları Birliği (TMMOB) yetkilileri demeç vermeye devam etmekte.
TMMOB yönetim kurulu üyesi Mutlu Öztürk, belediyelerin zemin etüdünü dikkate almadan yükseklik verdiği binaların depremde çok ağır hasara uğradığını söylemiş. Dolayısıyla buralarda can kaybı da yüksek. Öztürk, bunu 'ölüm vizesi' diye nitelemiş.
Hızını alamamış, 'yapılarda zemin etüdü noksanlığı, eksik malzeme kullanımı ve tasarım hataları var. Bu üç eksiklik, binaları orta şiddette bir depreme bile dayanması şüpheli hale getiriyor. İnsan hayatı hiçe sayılıyor' demiş.
***
Söylenenler doğru da, bu 'ölüm vizeleri'nin altında belediyenin kontrol mühendislerinin imzası yok mu? Bina kaçak değilse, mutlaka var.
Kontrol mühendisleri -ki inşaat mühendisleri ve mimarlardan oluşuyor- TMMOB üyeleri dışında kalmıyor. Dün de yazdım ve bir kere daha tekrarlıyorum: Odalar bunlar için ne gibi bir işlem yapmış, doğrusu çok merak ediyorum.
***
Bu tür imar ve iskan izinleri belediyelerin kullandığı bir yetki.
Belediye başkanları bu işlerin siyasi sorumlusu. Birinci derecede yetki kadar sorumluluk da onlarda.
Ancak belediye başkanlarını yönlendiren, ya da yönlendirmesi gerekenler de meslek erbabı mühendis ve mimarlar.
Acaba onların karşı çıkıp da belediye başkanlarının imzaladığı bir belge var mı?
Yoksa, 'vur abalıya' misali belediyelere yüklenilmesi doğru olamaz.
Hür teşebbüs uyanıyor
Dün büyük müteahhitlik firmaları ile ilgili yazdıklarım, birçok gazetecinin de görüşü olarak köşelerde yer aldı.
Yalnız bu eleştiriyi yaparken, Şeytan’ın gör dediği bir nokta da gözüme batmakta.
Bugün deprem felaketzedelerine kişisel veya kurumsal bir destek yapmak isteseniz bile, ortada görünür bir yetkili kuruluş bulmak neredeyse imkansız gibi.
Buna rağmen yine de bir şeyler yapılmalı.
Rahmi Koç çarşamba akşamı televizyona çıkıp özel sektörü yardıma çağırdı.
Hiç olmazsa o, geç de olsa bir şeyler söyledi.
Ya televizyonların Televole’lerinden Magazin Forever’ına kadar muhtelif programlarından hiç eksik olmayan ekran budalası işsiz veya işadamı zenginlerimiz nerede?
Sabah çayı
Sabahleyin küçük bir kahvede çay içip gazeteleri okuyordum.
Kahvenin sahibi, küçük bir tacir. Ama içi çoğumuz gibi hiç tanımadığı felaketzedeler için yanmakta. Biraz ilerimde cep telefonu ile mal aldığı tacirleri aradı. Başka kahve ve pastahane sahiplerine ulaşmaya çalıştı. 'Hiç olmazsa insanları açlığa mahkum etmeyelim. Biz de bir katkıda bulunalım' diye çırpındı. Gözlerim dolu dolu oldu.
Bir kere daha gördük ki, insanımız parayla ölçülemeyecek bir gönül zenginliğine sahip.
Bir türlü batmamamızı artık ancak böyle açıklayabiliyorum.
Palavraya son!
Bizde sık sıkılan palavralardan biri de 'Türkün Türkten başka dostu yok' sözü.
Baksanıza depremin sonuçlarına Türk devleti bütün gücüyle nedense hálá bir çare oluşturamadı.
Türk özel sektörü ise, devletle birlikte, bal gibi sınıfta kaldı.
Çalışan, çabalayan, ter dökenler üniversiteli AKUT gönüllüleri, asker ve polisin yanısıra yoksul ve çaresiz halk.
Bir de anında yardım ulaştıran İsrail, Yunanistan, Almanya, Rusya, Fransa, Avusturya, Belçika, Mısır, İngiltere, İtalya ve Azerbaycan ile yardım isteklerini belirten ve sırada bekleyen Danimarka, Gürcistan, ABD, Japonya, Finlandiya, Hollanda, İran, Çek Cumhuriyeti, Romanya, İspanya, Bulgaristan, Pakistan, Bangladeş, Ukranya, Slovakya, Polonya, Kanada, Slovenya var.
Bu ülkelerin bir kısmı çok yoksul. Bir kısmı bize çok uzak. Bazılarını ise harita üzerinde gösterecek coğrafya uzmanı bulmak mesele. Ama hepsi yardım için sırada.
Hani 'Türkün Türkten başka dostu yok'tu?
Bırakın Allah rızası için bu eskimiş klişeleri!!!
Paylaş