Paylaş
Doğal Hayatı Koruma Derneği'nden çok önemsediğim bir faks mesajı aldım.
Faksın konusu, deprem felaketi sonrasında enkazın kaldırılması.
Deprem topu topu 45 saniye sürdü. Enkazın kaldırılması ise hálá gündemde. Gerçi bu işe çoktan başlandı ama, hálá yapılan yanlışların düzeltilmesi, bir ölçüde olsun mümkün.
Sözü daha fazla uzatmadan, Doğal Hayatı Koruma Derneği'ne bırakmak istiyorum.
* * *
Muhtemelen bu mesaj benim gibi başka köşe yazarlarına da yollanmış olmalı. O nedenle başkalarının da aynı konuya değinmiş olması ihtimali hiç de uzak değil. Ama ben mesajın içeriğini çok önemsediğim için bir kere de bu köşede yer almasının yararlı olacağını düşünüyorum.
Faks mesajında aynen şöyle söyleniyor:
"Ülkemiz doğal bir afetten derin ve sarılması güç yaralar alarak çıkmıştır. Bu kritik aşamada yapılan yanlış yorum ve alelacele verilen kararların, yaşadığımız felaketi telafisi mümkün olmayacak boyutlara taşıyacağından şüphe yoktur.
Kurtarma çalışmaları sonrasında en önemli aşama enkaz kaldırma çalışmalarıdır. Ancak bu noktada, molozların döküldüğü yerlerin seçimi konusunda aceleci ve plansız davranılmaktadır. Özellikle molozların sulak alanlar, denizler, kıyılar ve ormanlara dökülmesi, tüm canlıların yaşamlarını tehdit etmektedir. Üstelik deniz, göl ve akarsu kıyılarının kamu yararına zarar verici şekilde kullanılması Kıyı Koruma Kanunu, su kirliliği ile ilgili kanun ve yönetmeliklerle yasaklanmıştır.
Molozların dökülebileceği, ekolojik açıdan hassas olmayan alanlar da bulunmaktadır."
* * *
Dernek yetkilileri buna örnekler de veriyor.
Kullanılmayan maden ocağı alanları bunlardan biri.
Bir başkası, bir tarafı kapalı kör vadiler. Bunlar derinliği en az 50-60 metre olan ve çevredeki akarsuların en az 1 ya da 2 km uzağında bulunan kuru dere yatakları olmalı deniyor.
Bir üçüncü teklif, fay hattı üzerinde oluşan ve bundan sonra kullanılmayacak çöküntü alanları.
Nihayet bütün bunlara, çevre açısından hassas olmayan oval veya küresel şekilde tepeler oluşturulmasına uygun alanlar eklenmekte.
* * *
Doğal Hayatı Koruma Derneği yetkililerinin bir diğer hassasiyeti de enkazın geri dönüşümü konusunda.
Enkazda bulunan demir ve çimento kalıntılarının ayrıştırılması, geri dönüşümle ekonomiye kazandırılması ve dolayısıyla enkaz yığınının azaltılmasının mümkün olduğunu belirtiyorlar.
* * *
Bütün bunlar nasıl yapılacak? Sorunun cevabını doğrudan dernek yetkilileri veriyor.
"Sözkonusu alanların saptanması ve gerekli izinlerin alınmasıyla kaldırma çalışmaları sonucu çıkan molozların belirlenen alanlara taşınması için valiliklerin; Bayındırlık, Çevre, Orman ve Tarım Bakanlıkları'nın il müdürlüklerinde görevli ekiplerini acil olarak görevlendirmeleri gerekmektedir" deniyor.
* * *
Mesaj bir dilekle bitiyor.
"Doğal Hayatı Koruma Derneği olarak, kaldırılan enkazın belirtilen uygun yerlere dökülmesini, kıyının geçerli kanun ve yönetmeliklere göre imar edilmesini ve bu felaketin planlı şehirleşme, imar mevzuatlarına uygun yapılaşma ve toplumumuzun doğal afetlere karşı hazırlıklı olabilmesi için bir başlangıç noktası olarak hatırlanmasını istiyoruz."
İnşallah. Amin!
Otopark mafyası
İstanbul Valiliği'nden Nisan ayı içinde Şişli'deki otopark mafyası üzerine yazdığım bir yazıya 9 Haziran tarihli bir cevap yazısı geldi. Yazı ise elime ancak bu hafta geçti. Gecikmiş adalet gibi, gecikmiş cevabın da pek kıymeti yok ama, yine de bu bilgiyi okuyucularımla paylaşmak istedim. Zaten cevap da kısa.
Vali Yardımcısı Cafer Akyüz, "Şişli Belediyesi ile anlaşmalı otopark işleticisi olan firma arasındaki sözleşmenin, gerek süresinin bitmesi gerekse halktan gelen şikayetler nedeniyle yenilenmediği, firmaya ait parkomat makinalarının da sökülerek firma görevlilerinin park yerlerinden uzaklaştırıldıkları anlaşılmıştır" diyor.
* * *
İyi olmuş. Ama bu İstanbul'da otopark mafyasının sadece bir örneği idi.
Yeterince park yeri olmayan İstanbul'daki hastalıklı ortamda bu tür çözümler elbette yetersiz. Önce belediyeler park yeri sorununu çözmeli.
Sonra buraları kendini otopark görevlisi ilan edenlere bırakılmamalı.
Ayrıca park yerleri ne polisi ticarete karıştıran Trafik Vakfı gibi kuruluşlara, ne de ne idüğü belirsiz kişilere verilmeli.
Bunların tümü sakıncalı çözümler.
Doğru çözüm ise ayrı bir yazı konusu olacak kadar ayrıntılar içeriyor.
Onu da önümüzdeki günlerde konuşalım...
Günlük hayata dönüş
Deprem sonnrasında uzmanlar ısrarla gündelik yaşama dönüşü tavsiye etmekte.
Bunun tedavi edici bir yanı olduğu muhakkak. Acılar, önünde sonunda bir biçimde sarılıyor. Depremi unutmamak elbette önemli. Ancak, sürekli bir depresyon halinde yaşamak hayatın gerçeğine aykırı.
* * *
İstanbul'da hayatın normalleşmesi bugünlerde başladı.
Bunun önemli işaretlerinden biri de, kentin eğlence mekánlarının yavaş yavaş da olsa devreye girmesi.
Bunlardan biri, Divan Oteli'nin giderek klasikleşen barı, Kehribar'ın açılışı oldu.
Aslında açılış 16 Eylül'de yapılacaktı. Otel yönetimi, yaşanan son sarsıntı nedeniyle bunu 23 Eylül perşembe akşamına erteledi.
Sonunda bu açılış, biraz buruk bir havada da olsa, yapıldı.
* * *
İnsanın özellikle akşamüstü iş çıkışında birkaç dostuyla buluşup birkaç kadeh içki içerek sohbet etmesi kadar hoş bir şey olamaz. Böyle mekánlar bir buluşma, sohbe etme, moda deyimiyle "günün yorgunluğunu atma" açısından da önemli.
Kehribar'da bütün bunlara eşlik eden hoş bir müzik de var. Tayfun Balarısı ve Mine belki bazıları için yeni keşfedilecek sanatçılar olabilir. Ama kimse İlhan Gencer'i tanımadığını söyleyemez. Bu üçlünün gece boyu süren tatlı müziği mekána apayrı bir hava katmakta.
Kehribar, önümüzdeki güz ve kış günlerinde, Taksim civarından geçenlerin önemli bir uğrak yeri olacağa benziyor.
Paylaş