Paylaş
Pazar günü, her aklıma gelişinde yokluğu hep yüreğimi sızlatan bir dosta duyulan vefa borcunun ufacık bir bölümünü ödeyebilmek için günübirliğine Van'a gittim.
Feyyaz Tokar adının verildiği Eğitim Parkı'nın temel atma töreni vardı. Temel, Başbakan Yılmaz tarafından atıldı.
Feyyaz Tokar'ın Van'a giden biz dostları gibi çok vefalı bir dostu olan Yılmaz da o gün çok duygu doluydu.
Başbakan törende, Tokar'ın kadife gibi yumuşak, ama mantık dolu kişiliğine uygun bir konuşma yaptı.
Hükümetin her yüz çocuktan 15'inin okula bile gidemediği Doğu için neler yapacağını anlattı.
Devletin gücü yetmediği için çeşitli kurum, vakıf ve kişilerin eğitime yaptıkları katkıları övdü.
Sonra da yine aynı duygusallık içinde Feyyaz Tokar'ın kurucusu olduğu Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı tarafından yaptırılacak olan Eğitim Parkı'nın temeline ilk harcı koydu.
Bu sahneleri izlerken geçmiş yıllara daldım gittim.
Kimbilir Feyyaz Tokar böyle binlerce insana artı eğitim verecek, çeşitli beceriler kazandıracak olan bir ‘‘Halk üniversitesi’’ne kendi adının verilmesine ne kadar sevinirdi?
Onun ışıl ışıl gözleriyle mutlu yüzü gözlerimin önüne geldi.
* * *
Babıali yokuşu, oraya her tırmanan ve o acımasız dünyada barınmaya çalışan gepgenç insanlar için hep bir cadı kazanı olmuştur.
Yüreği gazeteci olma hayalleri ile yanan bir sürü genç orada yıllar yılı süren çileler çeker.
Tokat üstüne tokat yer...
Hiç unutmuyorum, yıllar önce ben de bizim yokuşun tokadını yemiş ve işsiz kalmıştım.
Yaşamının her saniyesi dolu olan bir gazetecinin işşiz kalması belki de dünyadaki en feci olaydır.
Çünkü gazeteci haber kovalamak, yazmak ve gazete yapmaktan başka aklı, beyni ve ruhu hiçbir işe yönelemeyen bir insandır.
Gazeteciliğin dışında da dünyalar olduğunu keşfedebilen meslektaş sayısı ise pek azdır.
Bu nedenle gazeteci işsiz kalınca kendini bir anda boşlukta bulur.
İşte o işşiz kaldığım gün arkadaşlara yarım yamalak veda edip eve geldiğimde içeri girer girmez telefonum çaldı.
Arayan Feyyaz Tokar'dı. Sesi yüreğimi doldurmuştu ve o anda içimdeki kapkara duygular dağılıvermişti.
O gün beni öyle yüreklendirmişti ki, dünyayla savaşacak kadar güçlü hissetmiştim kendimi.
Kısa, ama inanılmayacak kadar mutluluk veren bir konuşmaydı o...
* * *
Ne zaman canı bir şeye sıkılsa beni arar, dertleşirdik. Benim ne zaman başım sıkışsa ona ulaşırdım.
Onun mantıklı değerlendirmeleri her zaman bir çıkış yolu olmuştu.
Yıllar yılı hiçbir çıkar ilişkisi olmadan, hep dostça birbirimizi aradık, beraber olduk.
Ben Feyyaz Tokar'ın hiçbir zaman gücünü kendisi veya aile yakınları için kullandığına tanık olmadım.
Ama bu gücünü önce ülkesi, sonra arkadaşları, meslektaşları ve yardıma muhtaç olan insanlar için hep kullandı.
Van'a, Türkiye'nin en uzak köşesindeki bu güzel kente yapılan Eğitim Parkı'na onun adının verilmesini büyük bir sevinçle karşıladım.
Türk Eğitim Gönülleri Vakfı'nın Feyyaz Tokar'a bu vefayı göstermesinden onun meslektaşı ve dostu olarak büyük mutluluk duydum.
Çünkü Feyyaz Tokar dürüst bir insan, sorumlu bir vatandaş, onurlu bir gazeteci ve yazardı.
Hayat arkadaşı Berna Tokar, sevgili kızları Serra ve Esra Tokar, dostları ve meslektaşları olarak onunla ne kadar gurur duysak azdır.
Paylaş