Serbest eğlence ekonomisi

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

Kimi, sanatçı olmak için yıllarını verir ve düzeyli müzik yapmak için inatla, inançla direnir.

Bunun sonunda yaşamı boyunca kıt kanaat geçinmek zorunda kalır.

Kimi, ayaküstü öğrendiği üç-beş şarkıyla sahneye fırlayıp, baldırını, bacağını açarak paraya para demez.

Aşklarıyla, meşkleriyle ve zengin playboylarla verdiği pozlarla gazete sayfalarını, TV ekranlarını işgal eder.

Şöhretine şöhret katar. Fiyatını sürekli katlar.

Piyasanın pis kurallarıdır bunlar.

Serbest eğlence ekonomisinde düzeyli sanat yapanlara çoğunlukla ekmek yoktur.

Şef Ender Ergün'ün ustalıkla yönettiği Devlet Klasik Türk Müziği Korosu'nun ‘‘Münir Nurettin Selçuk ve Bahar’’ konserini izlerken ister istemez bunları düşündüm.

Bu koroyu yıllarca didinerek, çırpınarak kuran, büyüten Nevzat Atlığ'ı saygıyla andım.

Bu nefis konserin solistleri Adnan Mungan, Çetin Körükçüoğlu, Münip Utandı, Sakine Sermin Kanbur adına üzüldüm.

Bu kadar kusursuz seslere sahip usta sanatçıların piyasadakilerin kazandıkları yanında boğaz tokluğuna sanat yapmalarına devletimiz ve toplumumuz adına utandım.

Ama onların mutluluğunu görünce onlar adına biraz yüreğime su serpildi.

Neyse... Bunlar derin ve kolay kolay içinden çıkılamayacak konular.

* * *

Konserde Münir Nurettin Selçuk'un eserleri ağırlıktaydı.

Münir Nurettin Türk klasik üziğinde apayrı bir sestir.

Onun bestelerini dinlerken ruhunuzda değişik rüzgârların estiğini duyumsar, elinizde olmadan büyülenirsiniz.

Konserde seslendirilen şarkılardan birinin sözleri de şair Ümit Yaşar Oğuzcan'a aitti.

Ben Münir Nurettin'in Ümit Yaşar'ın şiirini bestelediğini bilmiyordum.

Oysa bir değil, iki şiirini bestelemiş.

Yeni öğrendiğim bu bilgi beni yıllar öncesine ait bir anıya aldı götürdü.

Yetmişli yılların başıydı.

Bir gece Ümit Yaşar Oğuzcan, gazeteci Turhan Aytul ile Yeşilköy'de bir meyhanede birlikte kafa çekiyorduk.

Sohbet, gazetecilik ile edebiyat arasında gidip geliyordu.

Ümit Yaşar ile Turhan Aytul ilginç anılarını anlatıyorlar, daha genç olan ben de onları zevkle dinliyordum.

O sırada meyhanenin pikabında bir plak dönmeye başladı. O günlerin en popüler şarkılarından biriydi:

‘‘Bu kadar yürekten çağırma beni

Bir gece ansızın gelebilirim....’’

Şarkı böyle başlıyor ve sürüp gidiyordu.

Ümit Yaşar bu dizeleri duyunca sustu ve uzaklara daldı gitti.

* * *

Bir süre masada sessizlik oldu, sonra bize şöyle dedi:

‘‘Biliyor musunuz, bu şarkının güftesi benim.’’

İkimiz de bilmiyorduk. Bu kadar popüler bir şarkının sözlerinin Ümit Yaşar'a ait olduğunu ilk kez duyuyorduk.

Şair çok üzgündü:

‘‘Kimse bilmiyor. Bilmiyor, çünkü bu toplum şairine bu kadar değer veriyor.

Milyorlarca insan şu anda bu şarkıyı dinliyor. Ama sözlerinin kime ait olduğunu hiç merak etmiyor.’’

O günlerde bu şarkıdan bir sürü insan büyük paralar kazanıyordu.

Ümit Yaşar ne kadar almıştı onu ikimiz de soramadık. Daha doğrusu sormaya cesaret edemedik.

Çünkü ikimiz de biliyorduk ki aldığı para komikti.

Zaten şair para üzerinde durmuyordu. Onu üzen bu duyarsızlıktı.

Duyarsızlık, vefasızlık ve değerlerin bu kadar yozlaşması...

Hangimizi üzmüyor ki?













Yazarın Tüm Yazıları