Neler oluyor neler, ama ille de baklava...

RUMLAR baklavamıza göz dikti diye kendimizi paralıyoruz ama aynı Rumlar Kıbrıs’ı alıp götürüyor kılımız bile kıpırdamıyor.

Papadopulos KKTC yöneticileriyle konuşmaya bile tenezzül etmiyor.

Çünkü adam Kıbrıs işinin bittiğini, Kuzey’in artık çantada keklik olduğunu görüyor.

Rumlar ve Yunanlılar "Güney’i, Kıbrıs’ın tek egemeni olarak kabul edip hava ve deniz limanlarınızı açmazsanız AB’yi unutun" diye Türkiye’yi açık açık tehdit ediyor.

Biz ise uzun, çok uzun bir kış uykusuna dalmışız, bir şeyi gördüğümüz yok.

Kuzey Irak’ta Kürt devleti kurulmuş, eski aşiret liderleri Türkiye’ye kafa tutuyor, tehditler savuruyor.

Gözümüzün içine baka baka terör örgütünü orada barındırıyorlar.

Teröristler ellerini kollarını sallayarak sınırı geçip kan döküyorlar.

İçerde PKK’nın uzantısı olan partinin yöneticileri açık açık teröristlerin arkasında duruyor.

İktidar ise bütün bu gelişmeleri izlemekten ve arada Amerikalılara sitem etmekten başka bir şey yapamıyor.

* * *

İçeriye bir göz atalım ve canımızı sıkması gerekenleri sıralayalım.

Meclis Başkanı ile Başbakan Anayasa’nın laiklik ilkesine karşı çıkıp laikliği kendi anlayışlarına göre düzenleyeceklerini söylüyorlar.

İktidar laik demokratik cumhuriyetin üzerine İslam örtüsünü geçirmek için devletin tüm kadrolarını imamlarla dolduruyor.

Cumhuriyet Gazetesi’ne polisin gözü önünde bombalar yağıyor.

Siyasi İslamcılara karşı cumhuriyeti koruyanlara gözdağları veriliyor.

Devletin yayın kurumu TRT kanalları dini kanallara dönüştürülüyor. Bu kuruma yayıncı bir kişiyi atamamakta direnen iktidar burayı bir imam ile yönetiyor.

Yargı hızla siyasallaştırılıyor. Bunun denemeleri Van’da uygulamaya konuyor.

İstanbul’da özel seçilen yargıç ve savcıların görevlendirildiği özel mahkemeler kuruluyor.

Bilgi çağına giren dünya, donanımlı nesiller yetiştirmede, teknolojinin her alanında, ekonomide baş döndürücü bir hızla yol alıyor.

Türkiye ise bilgi çağının önemini algılayamayan bir iktidarla yerinde debelenip duruyor.

Çağdaş eğitim yerine din ağırlıklı eğitim öne geçirilmeye çalışılıyor.

Kuran kursları yaygınlaştırılıyor, imam hatipler temel eğitim kurumları haline getirilmeye çalışılıyor.

Üniversiteler medrese anlayışına teslim edilmek için ele geçirilmeye çalışılıyor.

Dershaneler tarikatların denetimine giriyor.

* * *

Laik demokratik rejimine yönelik bu gelişmeler giderek hızlanırken merkez sağda ve merkez solda halkın umutla beklediği birleşme, bütünleşme bir türlü gerçekleşemiyor.

Parça parça siyaset yapanlar içinde bulunulan vahim durumu kavrayıp yeni bir oluşum yaratmanın ülke için ne kadar yaşamsal olduğunu görmüyorlar.

2007 ilkbaharında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminin önemi bile onların ayılmasını sağlamıyor.

Öte yandan piyasa her yönüyle kan ağlıyor.

Esnafın, çiftçinin, sanayicinin, tüccarın ağzını bıçak açmıyor.

İşçilerin ücretleri enflasyonun gerisinde kalıyor.

Dar gelirli kesimler geçim sıkıntısı içinde kıvranıyor.

3 Ekim’den önce AB ile yatıp AB ile kalkan Başbakan Erdoğan rotasını birden D-8’lere doğru çeviriyor.

Ülkemizin bu pek de parlak olmayan görünümü nedense bizi baklava olayı kadar heyecanlandıramıyor.
Yazarın Tüm Yazıları