SANAT ve kültürden ne kadar kopuk olduğumuz, sanatçıya ve kültür adamına ne kadar ilgisiz kaldığımızdan belli.Geçtiğimiz günlerde yaşamının yetmiş yılını Türk tiyatrosuna veren bir sanatçıyı kefen parasına muhtaç bırakarak öbür dünyaya uğurladık. Necdet Mahfi Ayral’la ilgili haberleri okurken bir yerlere bağırıp çağırmak geldi içimden.Kendisi gibi ömrünü Türk tiyatrosuna veren kızı Jeyan Mahfi Tözüm’ün şu sözleri, aslında bir toplum için utanç belgesi olmalıdır: ‘Babamla birlikte oturuyorduk. İkimiz de yıllar önce emekli olduk. Maaşlarımızla geçinmeye çalışıyorduk. (İkisinin maaşı toplam 760 milyon lira.) Bu ülkenin sanatına yıllarımızı verdik. Ama sonunda cenazemizi kaldıracak bir kefen parası bile biriktiremedik.’Neyse, son dakikada cenaze masraflarını İstanbul Şehir Tiyatroları karşıladı da Necdet Mahfi toprağa verilebildi. * * *1970 yılıydı sanırım. Olaylar nedeniyle gazetede sabahlamış, gözümüzü kırpmadan yeni bir güne başlamıştık.Bir haber geldi. Ortaoyunun son temsilcisi, ünlü güldürü ustası İsmail Dümbüllü, Şehir Tiyatrosu’na gidecekti.İstihbarat şefi, ‘Olayı araştır, sonra da izle’ dedi. Araştırdım, Şehir Tiyatroları’nda ortaoyunundan esinlenerek yazılmış bir oyun sahneye konuyordu. Sanatçılar, oyunu İsmail Dümbüllü’nün izleyip kendilerini yönlendirmelerini istemişler, onun için ünlü güldürü ustasını davet etmişlerdi. Kalkıp gittik. Ben de, foto muhabiri arkadaş da yorgunduk. Dümbüllü geldi, oyunun belli bölümlerini izledi ve uyarılarda bulundu. O gün Dümbüllü’yü Beyoğlu’ndaki Yeni Komedi’nin kapısında Necdet Mahfi Ayral karşılamış, koluna girip salona getirmişti. Hal hatır sorduktan sonra, ‘Hocam kahveyi nasıl emredersiniz?’ diye sordu. Dümbüllü ters ters baktı, ‘Böyle şey sorulur mu, yandan çarklı tabii’ dedi. Necdet Mahfi sanki sahnedeymiş gibi yarım daire çizerek döndü ve sesini yükselterek bağırdı: ‘Oğlum, hocama yap bir yandan çarklıııı...’ Garson da aktörleşmiş, o da aynı tonda yanıt verdi:‘Emredersiniz hocam, yandan çarklı hemen geliyorrrrr...’O gün İsmail Dümbüllü ile Necdet Mahfi müthiş bir düet yaptılar, izleyen herkesi kırıp geçirdiler.* * *Dedim ya yorgunuz. Gazeteye geldik ve haberi resimaltı yapıp verdik. Ertesi gün çıktı. Bir gün sonra masamda çalışırken rahmetli Turhan Aytul geldi, başıma dikildi. Gözleri her zamanki gibi fıldır fıldırdı.‘Bana bak! Dün çok yorgun olduğun için ses çıkarmadım. İsmail Dümbüllü bir tiyatroya gidip sanatçılara ders veriyorsa bu olaydır. Hem de önemli bir olaydır. Şimdi otur, orada yaşanan olayı adam gibi yaz’ dedi ve döndü gitti.Yazı işleri yönetmeni olan Turhan Aytul’dan ödümüz kopardı. Hemen oturup olayı ballandıra ballandıra yazdım. Dümbüllü ile Necdet Mahfi’nin o unutulmaz düetini de ayrıntılarıyla anlattım. Röportaj kocaman kullanıldı. Keyiften öldüm diyebilirim. Ertesi gün Turhan Aytul bir ara taa yazı işlerinden bağırdı:‘Bu iş işte böyle yazılır. Aferin. İsmail Dümbüllü ile Necdet Mahfi de böyle anlatılır. Eline sağlık.’Necdet Mahfi’ye görevini yapamayan bir toplumun bireyi olmanın utancı içinde Tanrı’dan rahmet diliyorum.