SANIRIM 2001 yılıydı. Devlet Sanatçısı ünlü bariton Mete Uğur’la birlikte İzmir’e gitmiştik.
Mete Uğur İzmir Belediyesi’nin daveti üzerine bir şan konseri verecekti.
Bizi rahmetli Ahmet Piriştina’nın sanat danışmanı Murat Katoğlu karşıladı.
Ahmet Piriştina’nın da izlediği konser Fuar’daki salondaydı.
Konser bittikten sonra Piriştina ile birlikteMete Uğur’u kutlamak için kulise gittik.
Başkan, Uğur’a övgüler yağdırdıktan sonra hepimizi yemeğe davet etti.
Hep birlikte Kordon’daki Deniz Restaurant’a gittik.
Masa kalabalıktı. O zamanki Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu, Konak Belediye Başkanı Erdal İzgi, Murat Katoğlu da vardı.
O gece uzun uzun İzmir, politika ve sanat konuştuk.
Ben Başkan’la yana yana oturuyordum.
Bir ara masada ikili sohbetler başlayınca ne zamandır kafamda ölçüp biçtiğim, uzun uzun düşündüğüm bazı düşüncelerimi Ahmet Piriştina’ya açtım.
* * *
Konuya da her zamanki gibi lafı fazla uzatmadan girdim:
‘Bak Başkan, sen çok önemli bir yerdesin.Türkiye’nin üçüncü büyük kentinin belediye başkanısın.Bu çok büyük bir güçtür.Bunu siyasi geleceğin için iyi kullanmalısın.’
Başkan şaşırdı. Ben aldırmadan konuşmamı sürdürdüm:
‘Gördüğüm ve izlediğim kadarıyla burada çok başarılı olacaksın.Bu görev senin için bir sıçrama tahtası olmalı.Bence hedefini Ecevit’ten sonra parti başkanlığı olarak düşün.’
İtiraz etti:
‘Şimdilik düşünmüyorum.Daha çok erken.’
‘Ama hedefi bugünden koymalısın.Bana göre sen yakın gelecekte Türk sosyal demokrat hareketinin lideri olabilirsin.Bunun için çok güçlü silahlara sahipsin. Ben bir vatandaş olarak buna inanıyorum.’
Gerekçelerimi de açık açık koydum:
‘Gençsin, fiziğin düzgün, insanlarla diyaloğun çok iyi.Solcu hayalciliği içinde değilsin.Çalışkansın, pratiksin, yapıcısın, beceriklisin ve dürüstsün.En önemlisi de bütün bu yetenek ve niteliklerini gösterebilecek bir yerdesin.’
Güldü, sonra da yavaşça, ‘Sen benim kafama çok fena bir şey soktun’ dedi.
Bir daha da kendisiyle bu konuyu konuşmadım.
* * *
Ertesi gün Mete Uğur’la birlikte İzmir’i gezdik. Piriştina inanılmaz büyük işlere kalkışmıştı.
Belki de ilk kez bir belediye başkanı kentin mozaiği ile bu kadar cesur bir şekilde oynuyordu.
Belli ki yakında İzmir bambaşka bir görünüme bürünecekti ve Ahmet Piriştina tüm Türkiye’de efsaneleşecekti.
Dayanamayıp Murat Katoğlu’na sordum:
‘Bu işlere kalkmak için bu kadar parayı nereden buldu başkan?’
‘Parayı çarçur etmezseniz bunları yapmaya yetecek kadar para var.Başkan da paranın kuruşunu bile çarçur ettirmiyor.Onun için para sıkıntısı yok.’
Bugün baktığımız zaman Ahmet Piriştina’nın İzmir’in mozaiğini önemli ölçüde değiştirdiği görüyoruz.
Önümüzdeki dönemde de hedefindeki Avrupa kentini kesinlikle gerçekleştirecekti.
Sonra da benim kafamdaki hedef kaçınılmaz olarak onun önüne gelecekti.