Her taraftan alarm

ÖNCE şu önemli değerlendirmeyi okuyalım: "Türkiye’nin AB yolunda yavaşladığı eleştirilerine hak veriyorum. Erdoğan eski bir köktendinci olarak aslında kalben Avrupalı değil. Onun istediği, her şeyden önce Türkiye’deki güç dengelerini değiştirmek, ordunun gücünü zayıflatmak. İktidara geldiğinde AB ilişkilerini baş ajandası olarak ele aldığı doğru....

Haberin Devamı

.... Danıştay saldırısının ardında Türkiye’deki anti-laik güçler var."

Bu saptamalar eski başbakanlardan Mesut Yılmaz’a ait.

Sanırım Türkiye’de aklı başında herkes Yılmaz’ın bu saptamalarına aynen katılır.

Gerçekten de "müzakere tarihi" alındıktan sonra Avrupa Birliği’nin bütün büyüsü Başbakan ve arkadaşları için bitti.

Ali Babacan’ın doğru dürüst Brüksel’e bile uğradığı yok.

Oysa öteki aday ülkelerin müzakerecileri yatağı yorganı Brüksel’e sermiş, aylarca, yıllarca dişe diş pazarlıklar yürütmüşlerdi.

Yılmaz’ın değerlendirmesinde belirttiği gibi iktidar 4 yıla yakın bir süredir Türk Silahlı Kuvvetleri’ni AB ile denetimi altında tuttu.

Oysa iktidarlar ülkeyi doğru ve kusursuz yönetseler, partizanlık yapmasalar, yolsuzluklara bulaşmasalardı sivil irade, askeri iradenin önüne kendiliğinden geçerdi.

Bunu Türkiye’de hiçbir iktidar başaramadı.

* * *

Selçuk Üniversitesi’nde yaşanan olay Türkiye’nin kafa olarak AB’ye uyum sağlama konusunda daha çok fırın ekmek yemesi gerektiğini ortaya koydu.

Bazı bağnaz kafalar, elini kız arkadaşının omzuna koyan bir genci "Bu üniversitede kızlara yanaşmak yasak" diyerek bir güzel dövdüler.

Dekanlık da dövenler için değil de öğrenciler için soruşturma başlattı.

Görevli yardımcı doçent gençleri çağırarak uygunsuz davrandıkları için ifadelerini aldı.

Gençler şaşkın, "Biz kötü bir şey yapmadık ki" diye tepki gösterdi.

Olayı öğrenen rektör soruşturmayı saptırarak mağdurların ifadelerini alan yardımcı doçent hakkında soruşturma açtırdı.

Anlaşılan ülkücü bazı öğrenciler kendilerini üniversitenin "zaptiye zabiti" ilan edip terör estiriyorlar.

MHP bu olayı ciddi olarak ele almalı.

* * *

Bir ülkede saçmalıklar başlayınca bunun önüne geçmek zordur.

Müzelerimize bakın, yol geçen hanına döndü. Nasrettin Hoca’nın türbesi gibi kapıları kilitli ama arkası açık.

İçerden, dışardan uzanan bir sürü görünmez el tarihi mirasımızı büyük bir iştahla silip süpürüyor.

Uşak Müzesi’nde patlayan talan Kahramanmaraş Müzesi’ne de uzandı.

Son gelen haberlere göre Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nde de çok değerli eserlerin sahteleriyle değiştirildiği kuşkusuyla sayım başlatıldı.

Müzeyi korumak için kangal köpekleri geceleri bahçeye salınmaya başladı.

Avrupa Birliği’ne girmek için müzakerelere başlayan Türkiye müze soygunlarını önlemek için köpeklerden medet ummak zorunda kaldı.

Baksanıza Topkapı’da da ciddi bir sayıma başlanmış. Bakalım tarihi mirasımızın en büyük payını barındıran bu dünya çapındaki müzede ne skandallar patlayacak?

Hele Uğur Dündar’ın "Kaşıkçı Elması" ile ilgili duyumları doğru çıkarsa facia.

Yazık... Bir ülke düşünün ki eşsiz tarih mirasını onun sahibi olan insanlar yağmalıyor.

Yazarın Tüm Yazıları