DOSTLARLA yapılan sohbetlerde söz dönüp dolaşıp ülke sorunlarına kilitleniyor. Yani laiklik, demokrasi, cumhuriyet ve Atatürk devrimleri..
En büyük endişe AKP iktidarının Türkiye Cumhuriyeti’ni nereye doğru sürüklediği.
Tartışmalar uzadıkça uzuyor...
Önemli görevlerde bulunmuş olan emekli büyükelçi Fahir Alaçam bir anısını anlattı.
Bu ilginç ve derslerle dolu anıyı Dengir Mir Mehmet Fırat Bey başta olmak üzere tüm AKP’lilere ve yandaşlarına ithaf ediyorum.
Yıl 1968... Dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, İran Şahı Rıza Pehlevi’nin davetlisi olarak İran’ı ziyaret eder.
Cevdet Sunay’a dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil ile Dışişleri Ortadoğu Dairesi Genel Müdürü Büyükelçi Fahir Alaçam eşlik eder.
Sunay’ı havaalanında Şah Rıza Pehlevi karşılar.
Programa göre o gün hemen görüşmelere geçilecek, akşam da Şah Sunay’ın onuruna bir akşam yemeği verecek.
Ancak programda ani bir değişiklik olur ve Şah çok önemli konuda görüşme isteyerek Sunay’a bir öğle yemeği verir.
Yemekte her iki taraftan 5’er kişi bulunacaktır.
Türk tarafından bu özel yemeğe Dışişleri Bakanı Çağlayangil, Türkiye’nin Tahran büyükelçisi ve Dışişleri Ortadoğu Dairesi Genel Müdürü Büyükelçi Fahir Alaçam katılır.
Türk tarafı Şah’ın bu program dışı yemekte hangi konuyu gündeme getireceğini merak eder.
* * *
Şah önce Türk milletini çok sevdiğini, Türkiye’nin dostluğuna büyük önem verdiğini anlatır, sonra da şöyle der:
"Bakın benim size bir önerim var.Şu laiklik konusundan vazgeçin.Çünkü sizin bu ısrarınız ve tutumunuz İslam dünyasına zarar veriyor.Çünkü Müslümanlar bölünüyorlar.Bakın ben bu işi gayet kolay hallettim.Mollaları paraya boğdum.Şimdi sesleri solukları çıkmıyor.Köşelerinde uslu uslu oturuyorlar.Siz de benim yaptığımı yapın ve laikliği bırakın."
Şah’ın bu sözlerini Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay yanıtlar.
Sunay da Şah gibi önce İran-Türkiye dostluğundan söz eder, her iki ülkenin tarihsel bağları olduğunu, ülke olarak buna büyük önem verdiklerini anlatır.
Sonra da konuya girerek şöyle der:
"Bizim için laiklik hayati bir meseledir.Biz ondan vazgeçemeyiz.Şunu iyi biliniz ki, laiklik kesinlikle dinsizlik değildir.Laiklik dinle devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır."
Sunay daha sonra sözlerini şöyle sürdürür:
"Şimdi ben de size bir tavsiyede bulunayım.İran’da ordu sizin ordunuzdur.Allah gecinden versin size bir şey olsa ordunuz ertesi gün dağılır.Bizim ordumuz milletin ordusudur.Bence siz de bir an önce ordunuzu milletin ordusu haline getiriniz."
* * *
Bu sözler Şah’ın pek hoşuna gitmez, hafifçe gülümser ve yemeğe devam edilir.
Şah, Sunay’ın tavsiyesini dinlemez ve bildiği yolda yürür.
Aradan on yıl geçtikten sonra İran’ın başına bilinen felaketler gelir.
Şah’ın paraya boğduğunu sandığı mollalar kendisini terk eder ve Humeyni’nin safına geçer. Şah, İran’ı terk etmek zorunda kalır.
Ordusu ise bir gecede dağılır.
İran, İslam devrimi ile dünyadan koparak karanlık bir döneme girer. On binlerce insan darağaçlarına gönderilir.
Şah bir süre sonra kansere yakalanır ve ölür. İran’ı dünyadan koparan, milyonlarca insanı perişan eden ve ülkenin üzerine kara bir kábus gibi çöken molla rejimi ise 30 yıl geçmesine rağmen hálá sürmektedir.