Bilim insanı olmak zor iştir Türkiye’de

ÜLKEMİZDE ömürlerini bilime, yazıya, çiziye adayan insanlar kişisel mutluluğun ötesinde maddi ve manevi bir kazanım elde edemezler.

Verdikleri zorlu uğraşın onurunu bile yaşayamazlar.

Prof. Dr. Sevim Tekeli de hiçbir karşılık beklemeden ömrünü bilime adamış bir bilim kadınıdır.

Bilimsel çalışmalarının getirdiği onuru ve saygınlığı ülkesinden değil, yurtdışından görmüştür.

Bu pek çok Türk bilim insanının yaşadığı bir talihsizliktir.

Bu değerli bilim kadınının mücadelesini özetlemeye çalışalım.

Atatürk’ün kurduğu Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ni 1951’de bitirdi. Aynı yıl fakültenin Bilim Tarihi Kürsüsü’nde doktora çalışmalarına başladı, bir yıl sonra da aynı kürsüye asistan olarak atandı.

Prof. Tekeli’nin bilim kadını olma çilesi böylece başlamış oldu.

Hocası Prof. Dr. Aydın Sayılı, genç asistanına 16. yüzyılda İstanbul’da Takiyüddin adlı bir müneccimin kurduğu gözlemevi ile ilgili bir yazmayı verdi ve bunu doktora tezi olarak hazırlamasını istedi.

Takiyüddin’in gözlem araçlarıyla aynı tarihlerde Batı dünyasında Tycho Brahe adlı ünlü astronomun gözlem araçlarını karşılaştırmasını da önerdi.

* * *

Tekeli, Osmanlıca bilmiyordu. Oysa Takiyüddin’in yazması Osmanlıca’ydı.

O nedenle Osmanlıca öğrenmeye başladı. Bir yandan da Tycho Brahe ile ilgili bilgilere ulaşmak için yabancı kaynaklara yöneldi.

Brahe’nin gözlem araçlarının mükemmel olduğunu saptadı.

Prof. Tekeli, o zorlu günleri yıllar sonra şöyle anlatıyor:

‘Bu arada ben Osmanlıca’yı çözmüş, yazmadaki gözlem araçlarının yapılışlarını, işleyişlerini öğrenmiş, büyük bir şaşkınlığa uğramıştım. Takiyüddin’in gözlem araçlarıyla Tycho Brahe’nin gözlem araçları arasında tam bir paralellik vardı. Bu benim için tam bir mutluluk olmuştu.’

Doktora tezini tamamlayan genç asistan, ‘Takiyüddin bir rasathane kurdu ise büyük bir olasılıkla dakik gözlemler, pratik astronomi alanında da önemli şeyler yapmış olmalıydı’ diye düşünerek araştırmalarını sürdürdü.

Takiyüddin’in hesaplama yöntemleri ile Kopernik ve Brahe’nin hesaplama yöntemleri arasında tam bir paralellik olduğunu saptadı.

Araştırmaları ilerledikçe bu büyük bilim adamının yeni buluşlarına ulaştı:

‘16. yüzyılda saatler saniyeleri gösteremediği için astronomide kullanılamıyordu. Takiyüddin’in saniye taksimatını gösteren bir saat yaptığını ve saati bir astronomik araç olarak kullandığını belirledim. Batı bunu Takiyüddin’den sonra kullanmıştır.’

* * *

Sayısız bilimsel yayınıyla bilim tarihine çok önemli katkılarda bulunan Prof. Sevim Tekeli uzun, yorucu, hatta bıktırıcı çalışmalarından sonra aldığı bir mektup nedeniyle emeklerinin değerinin Türkiye’de değilse bile dünyada anlaşıldığının mutluluğunu yaşadı.

Mektupta, Brezilya’nın başkenti Brasilia’da bir müze kurulduğu, bu müzenin duvarlarına pozitif bilimlere katkıda bulunmuş önemli bilim adamlarının yaşamöyküleri ve dünya bilimine yapmış oldukları katkılarını gösteren panolar asılacağı bildiriliyordu.

Bu bilim adamlarının arasına Takiyüddin de seçilmişti ve Prof. Tekeli’den Takiyüddin’in yaşamöyküsü ile bilime yapmış olduğu katkıları anlatan bir yazı isteniyordu.

Prof. Tekeli duygularını şöyle anlatıyor:

‘Öylesine mutlu olmuştum ki, bana dünyaları verseler bu kadar mutlu olamazdım. Bir müneccimden dünya çapında bir bilim adamını ortaya çıkarmıştım.’

Ne acıdır ki, pek çok bilim insanımız gibi Prof. Dr. Sevim Tekeli’nin de yaptıklarının değerini bilmiyoruz, bilmek için de bir çaba harcamıyoruz.

Ama dünya biliyor.
Yazarın Tüm Yazıları