BEŞ yaşındaki Dilara'nın kapağı olmayan rögardan kanalizasyona düşüp boğularak ölmesi hepimizi etkiledi.
Bu çağda, İstanbul gibi bir megapolde böyle bir facianın yaşanması, uygar bir ülkede belediye başkanını götürür, iktidarı da ciddi şekilde sallardı.
Ama Türkiye'de hiçbiri olmadı.
Ne belediye başkanı istifa etti, ne de hükümet sallandı.
Üzerinden bir hafta bile geçmeden zavallı Dilaracık unutulup gitti.
Bu ne duyarsızlık?
Hani nerede çevreciler?
Mimarlar Odası...
Sivil toplum örgütleri nerede?
Yok, yok, yok...
Duyduğumuz üzüntü ve öfke içimizde kaldı.
Sadece Dilara'nın annesinin belediye başkanının özür dileme isteğini onurlu bir kararlılıkla reddetmesi, bu öfkemizi dindirecek küçük bir teselli oldu.
İşin bir başka acı yanı, bu olaydan sorumlu olan belediye başkanının zeytinyağı gibi üste çıkmaya çabalayarak medyayı tehdit etmesi.
* * *
Şimdi 57 yıl önceye dönelim.
1950 yılında ünlü şairimiz Orhan Veli Kanık 36 yaşında en verimli çağında yaşama veda etmişti.
Bu hazin vedanın öyküsü de hazindir.
Orhan Veli, Fransız düşünür ve yazarı Jaen Paul Sartre'ın Yosma adlı eserini Türkçe'ye çevirmişti.
Eser sahneye konacaktı.
Bunun için birkaç günlüğüne Ankara'ya gitmişti.
Ünlü şair, 10 Kasım gecesi Ankara'da kaldığı yere dönerken belediyenin açtığı kanalizasyon çukuruna düştü.
Düşerken başını çarpan, ayağından yaralanan şair bir süre kendinden geçmiş halde çukurda kaldı.
Sonra kendi gayretiyle çukurdan çıkarak yoluna devam etti.
İki gün sonra da işlerini tamamlayıp İstanbul'a döndü.
14 Kasım günü bir arkadaşının evinde öğle yemeği yerken aniden fenalaştı.
Hemen hastaneye kaldırdılar.
Önce alkol zehirlenmesi teşhisi kondu ve buna göre tedavi yapıldı.
Ancak sonradan beyin kanaması geçirdiği anlaşıldı.
Aynı gece Türk şiirinin unutulmaz şairi, gece saat 23.20'de 36 yaşında hayata veda etti.
* * *
Evet Türk şiirine yepyeni bir soluk getiren, özgür, başına buyruk dizelerle dillerden düşmeyen şiirler yaratan bu ünlü şairin ölümü böylesine hazin olmuştur.
Bir gece vakti düştüğü kanalizasyon çukuru onun sonunu getirmişti.
Aradan geçen 57 yıla karşın değişen bir şey yok.
Yine kentlerimizde insanlar belediyelerin açtığı kanalizasyon çukurlarına düşüp ölüyorlar.
Şairin "Vatan İçin" adlı şiiri ne kadar anlamlı:
"Neler yapmadık şu vatan için!
Kimimiz öldük;
Kimimiz nutuk söyledik."
Devran, hálá aynı devran...
Kimimiz ölüyoruz, kimimiz ise nutuk söylüyoruz.
Bu şiiri Dilara'nın ölümünden sorumlu olanlara armağan ediyorum.