HER yıl, nisanın 25'inde genç-ihtiyar bir sürü insan, on binlerce kilometre ötelerden kalkıp gelir Çanakkale'ye...
Bunlar o topraklarda, o sularda savaşıp can veren Anzakların çocuklarıdır, torunlarıdır.
Hiç aksatmazlar, her yıl babalarının, dedelerinin ruhlarına sevgilerini, minnetlerini sunarlar.
Biz ise 18 Mart'ta klişeleşmiş sözcüklerden oluşan söylevlerle kuru, basmakalıp bir tören yapar, işi geçiştiririz.
Bu törenler, ne o topraklarda canlarını bu ülke için vermiş 200 bin insanın ruhuna seslenir, ne de o savaşta emperyalist güçlere karşı bir ulusun kutsal başkaldırısını yansıtır.
Anzakların yanında bizim şehitlerimiz her yıl mahsun kalır.
Bu ezikliği yüreğinde duyan bir insan, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) Genel Başkanı Başaran Ulusoy, şehitlerimizi minnet ve şükranla anmak için bir kampanya başlattı.
Artık 2003 yılından itibaren 18 Mart'ta Çanakkale şehitleri onlara yakışır bir şekilde anılacak.
Başaran Ulusoy bu anlamlı törenlere tüm kurum ve kuruluşların katılması için çağrı yaptı.
TÜRSAB Türkiye genelinde lise ve üniversite öğrencilerinden oluşacak grupları bütün giderleri üstlenerek 18 Mart 2003'te Çanakkale'de toplayacak.
Şehitlerimizin ruhunu şad edecek muhteşem bir tören düzenlenecek ve bundan sonra aynı törenler her 18 Mart'ta yinelenecek.
* * *
Başaran Ulusoy'un bu duyarlı girişimi bazı anılarımı tazeledi.
Yıllar önce dönemin çok ünlü gazetecisi Necmi Onur anlatmıştı.
Yıl 1958... O yıllarda Necmi Onur Milliyet'te çalışıyor. Bir gün gazeteye gelirken eski Çanakkale Valisi'ne rastlıyor.
Bir yerde oturup sohbet ediyorlar.
Vali, Çanakkale'de görevde kaldığı süre içinde 1954 yılında yapımına başlanan ama tamamlanamayan anıt için nasıl mücadele verdiğini anlatıyor.
‘‘Ama bütün gayretlerime rağmen başaramadım. Anıtı bitiremedik. Orada ülkesi için can vermiş olan insanlara karşı mahcubuz’’ diyor.
Necmi Onur bu sözlerden çok etkileniyor. Gazeteye gider gitmez küçük bir haber yazıyor ve Çanakkale'de yapımına başlanan Şehitler Anıtı'nın para toplanamadığı için bitirilemediğini anlatıyor.
Sonra da haberin sonunu şöyle bitiriyor: ‘‘İstanbullular, sizlere bir çağrım var. Bir gece olsun eğlencenizden özveride bulunun ve harcayacağınız parayı bu anıt için bağışlayın.’’
Ertesi gün o küçük haber öyle bir yankı yapıyor ki, gazetenin telefonları kilitleniyor.
Bu ilgi üzerine Genel Yönetmen Abdi İpekçi bir kampanya açılmasına karar veriyor ve bu işin eşgüdümü için Necmi Onur'u görevlendiriyor.
Necmi Onur mesleğini bile bir yana bırakarak bu işi üstleniyor. Toplanan paralarla anıtın yapımı yeniden başlıyor ve 1960 yılında tamamlanıyor.
Şimdi, gemiyle Çanakkale Boğazı'ndan geçerseniz o görkemli anıtı gurur duyarak izlersiniz.
1954'te başlayan ve 1960'ta tamamlanabilen bu görkemli anıt inanıyorum ki Başaran Ulusoy'un projesiyle çok daha anlamlı hale gelecek.
NOT YORUM
DYP'lilere mesaj
Kamer Genç davranışları ve söylemleriyle meclis başkanlık makamına yakışmıyor. DYP'lileri bilmem ama ben bir gazeteci, bir vatandaş olarak Kamer Genç'in o makamda otururken kullandığı üslubu içime sindiremiyorum.