CUMHURİYET’ten önce Osmanlı İmparatorluğu fetvalarla yönetiliyordu.
Hak ve adaleti "kadı"lar dağıtıyordu.
Kadı ne derse insanların yazgıları ona göre çiziliyordu.
Cahit Kayra’nın "Osmanlı’da Fetvalar ve Günlük Yaşam" adlı son kitabını okurken cumhuriyetin Türk toplumunu nereden nereye taşıdığını çarpıcı bir şekilde görüyorsunuz.
Fetvalarla yönetilen ülkede bireylerin yaşamlarının tüm evreleri müftü, kadı ve imam tarafından belirleniyor.
Ne yiyecekleri, eşleriyle nasıl sevişecekleri, nasıl mal alıp satacakları, hatta insanların gerisini nasıl yıkayacakları, bir kadının genital organını ya da erkeğin makadını nasıl temizleyeceği müftülerin, kadıların, imamların verdikleri fetvalara bağlanıyor.
Osmanlı’da imanla ilgili suçlarda kolaylıkla ölüm cezası verilmektedir.
Ceza olarak el, parmak, ayak kesilmekte, göz çıkarılmaktadır.
Kadın tam anlamıyla bir maldır.
Şeriata göre aklen ve dinen eksik yaratılmıştır.Alınır, satılır, dövülür, boşanıp sokağa atılır, hatta öldürülür.
Öğretmenin çocuğu dövmesi, sopa ile vurup öldürmesi, sıradan bir olay olarak kabul edilir.
* * *
Cahit Kayra fetvalarla yönetilen Osmanlı toplumunun günlük yaşamının koşulları ile bugünkü ortam ve koşullar arasında büyük farklılıklar olduğunu vurguluyor ve şöyle diyor:
"Bugün hukuk toplumu, sosyal devlet, laiklik ve bunların dışında teknoloji, sibernetikler ile çok yaygın ve derinlere inen bir iletişim, enformasyon dünyası yaşıyoruz. Fetvalarla yönetilen yüzyıl önceki dünyada bunların hemen hiçbiri yoktur ve yaşamlarını fetvalarla şekillendirmeye çalışan insanların bunlardan haberleri de yoktur."
Cahit Kayra’ya göre Osmanlı yaşamı ile bugünkü yaşam arasındaki en çarpıcı farklılık, insanların eskisi gibi sadece cennet rüyaları ile değil, dünya nimetlerinden yararlanarak da yaşamasıdır.
Kadının bu çağdaş yaşam disiplininde yer almasıdır.
"Kadın", Türk toplumunun çağdaşlık ve uygarlık anahtarıdır.
* * *
Ama Türk insanı bugün, doktrini yabancı ülkelerde üretilen ve karışık finansmanların karıştığı bir ılımlı İslam politikasının tehdidi altındadır.
Bugün Türkiye’yi yönetenler, toplumun huzurunu ciddi şekilde rahatsız eden acımasız bir ısrarla "kadın"ın statüsüne "fetvalar dönemi"nin normlarını uygulamaya çalışmaktadırlar.
İktidar partisinin yöneticileri "kadın"ı örtmeyi, kapamayı, dış dünyadan, bilim, sanat ve iş hayatından, cemiyet yaşamından soyutlayarak evine kapamayı, cumhuriyetle ve Atatürk devrimleriyle "kadın"a sağlanmış olan haklarını geri almayı düşlemektedirler.
Osmanlı’daki fetvaların belirlediği günlük yaşam biçiminin bugünkü yaşam biçiminde de geçerli olması için gösterilen bu çabalar endişe vericidir.
Cahit Kayra kitabını şu hükümle bitiriyor:
"Tarih kısa bir süreç değildirve bu çirkin zihniyetin yaşamla mücadele gücü yoktur.Bu aymazlığın vicdansız sahipleri günü gelince uygarlık sahnesinden çekileceklerdir."
Yazara katılıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti’ni laiklikten, demokrasiden koparıp 1400 yıl önceki kuralların geçerli olduğu karanlık döneme götürmek isteyenlerin gücü buna yetmeyecektir.
Cahit Kayra’nın "Osmanlı’da Fetvalar ve Günlük Yaşam" kitabı, kaderlerine razı bir yaşam anlayışı içinde olan AKP’li kadınların dikkatlerine sunulur.