MGK-NSA karşılaştırması

Basın özgürlüğünden devlet sırrı tartışmasına… Haberleri yazan Mehmet Baransu ve Glenn Greenwald’dan konuya verdikleri tepki açısından Obama-Erdoğan ikilisine… Her boyutuyla iki krizi karşılaştıracağım. ABD Hükümeti NSA belgelerinin yayınlanmasına nasıl yaklaştı, kamuoyu nasıl tepki verdi, hukuk nasıl işledi? Aynı süreç Türkiye’de nasıl?

Haberin Devamı

1) BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

Temel fark, basın özgürlüğü.

ABD’de NSA belgelerini yayınlayan hiçbir gazeteye herhangi bir dava açılmadı.

Önce İngiliz The Guardian Gazetesi, NSA’in telekulak skandalını yazdı.

Ardından Amerikan The Washington Post Gazetesi, ilk büyük uluslararası hikâye, “Prizma Olayı”nı patlattı.

Ve sonra bütün gazeteler de, hikâyeye bir ucundan bulaştı.

Haberi yapan gazetecilerden Glenn Greenwald’un sevgilisi, İngiltere’de, muhtemelen Greenwald’a bir mesaj vermek için gözaltına alındı ama…

Washington haberler yüzünden alt üst olmuş haldeyken bile ABD’de aşırı uç gruplar dışında gazetelere yönelik ciddi bir tepki oluşmadı.

*

Taraf’tan Mehmet Baransu'nun iki hafta önce “Gülen'i Bitirme Kararı 2004'te MGK'da Alındı" haberi patlayınca da aslında Türkiye’de ilk tepki ABD’dekine benzer oldu.

Haberin Devamı

Başbakan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan konuştu.

Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç konuştu.

Ve ikisi de gazeteyi suçlamak yerine belgeye yanıt verdi.

Ama sonra…

2) KAMUOYU YAKLAŞIMI

Amerika’da kamuoyu olayın hemen üzerine gitti.

Ve gazetelerde, TV’lerde, Obama Yönetimi’ne, özel hayatın mahremiyetini ihlal ettiği gerekçesiyle ağır eleştiriler yapıldı.

Ancak olayın üzerinden biraz zaman geçince, özellikle bazı Cumhuriyetçi milletvekilleri orada da gazeteciye saldırmaya başladı.

Ve örneğin o isimlerden Peter King, NSA haberlerini yapan The Guardian’ın blogger’ı Glenn Greenwald hakkında dava açılmasını istedi.

*

Türkiye’de ise haberi yapan Mehmet Baransu çok daha kısa sürede tartışmanın göbeğine oturdu.
Özellikle hükümet yanlısı gazetelerin köşe yazarları Baransu’yu hedef haline getirdiler.
İki ülke arasındaki fark…
ABD’de gazeteciye ateş edenler marjinal kaldılar.
Türkiye’de ise hükümetin geniş tabanlı destekçileri olarak biliniyorlar.

3) MAHKEME SÜRECİ

Amerikan Devleti işin basın özgürlüğünü ilgilendiren yayıncılık boyutunda yapacağı bir işlem olamayacağı için sızdırmanın kendisine odaklandı.

Ve belgeleri sızdıranın NSA taşeronu Edward Snowden olduğundan emin olup Snowden hakkında hızlı bir şekilde dava açtı.

Haberin Devamı

*

Türkiye’de ise bu konudaki açıklama hükümetten değil AK Parti’den geldi.

Ve AK Parti Sözcüsü, sızdırmanın MİT içinden olduğunu iddia etti.

Bu konuda bir soruşturma başlayıp başlamadığı ise bilinmiyor.

Öte yandan yargı yine gazetecinin yakasına yapıştı.

Ve belgeleri yayınlayan Baransu hakkında, “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken belgeleri açıklama” suçundan re’sen soruşturma başlatıldığı öğrenildi.

4) ERDOĞAN VE OBAMA

Başbakan Erdoğan, bu hafta sonu MGK belgeleriyle ilgili ilk kez konuştu ve “vatana ihanet” deyip kesti attı. Çerkezköy’deki bir mitingde, 'Devletin mahremini ifşa etmenin adı özgürlük değil düpedüz vatana ihanettir' dedi.

*

ABD Başkanı Barack Obama’ya ise bu konu 9 Ağustos 2013’te Beyaz Saray’da düzenlediği bir basın toplantısında soruldu.

Haberin Devamı

Ve tek söylediği “Bay Snowden’ın bir vatansever olduğunu düşünmüyorum” demek oldu. Ancak sonra bu sözü bile çok büyük bir tartışma yarattı.

Çünkü Snowden hakkında üç ağır suçtan açılmış bir dava varken, Başkan olarak yargıyı etkileyecek böyle bir söz sarf etmesine karşı çıkanlar oldu. Ama sonra ağırlıklı görüş “vatanseverliğin” hukuki bir karşılığı olmayan, subjektif bir sıfat olduğu yönünde çıktı.

Başkan’ın da tercih edilmese bile böyle bir yorumda bulunmasının Anayasa ihlali olmadığına karar verildi.

Türkiye’de ise böyle bir tartışma yok.

Halbuki birincisi, Türkiye’de daha belgeyle ilgili ortada açılmış, bilinen bir dava yok.

İkincisi ise Başbakan’ın kullandığı “vatan hainliği” tanımlaması doğrudan hukukun alanına giren ve birine karşı, hele de sorumlu bir siyasetçi olarak, bir mahkeme hükmü olmadan asla kullanamayacağınız bir söz.

5) SIZDIRMA MEVZUATI

ABD’de kamu yararı için belge sızdıranları koruyan yasalar var.

Haberin Devamı

Buna “whistleblower (muhbir) koruması” diyorlar.

Hatta ironik bir şekilde NSA sızdırmasından önce Obama’nın imzaladığı bu yasanın Snowden’ı da koruma altına alabileceği belirtildi.
Ancak Obama, Ağustos’taki aynı basın toplantısında bunun söz konusu bile olamayacağını savundu.

*

Türkiye’de ise ABD’dekine benzer kapsamlı bir whistleblower yasası yok ve bu konuda uzman hukuk büroları, yayınladıkları makalelerle sık sık bu ihtiyaca dikkat çekiyorlar.

6) BARANSU- GREENWALD

NSA Skandalı’nı ortaya çıkaran gazeteci Glenn Greenwald, bugün Brezilya’da yaşıyor ve Mayıs ayında skandalı yazmaya başladığından beri ABD’ye hiç adımını atmadı.

Geçen ay Rio’da buluşup kendisiyle bir söyleşi yaptığımda, “Hakkınızda ABD’de açılmış bir dava olup olmadığını biliyor musunuz” dedim.

Haberin Devamı

“Benim bildiğim bir dava yok” demişti.

Ancak işin hukuki boyutuna çok dikkat ettiği ve uluslararası gazetelerle NSA Skandalı haberlerinde ortak çalışırken sözleşmeler imzaladığı biliniyor.

Hatta en son Kanadalı yayın şirketi CBC, Greenwald ile olan hukuki ilişkilerinin boyutunu bir açıklamayla duyurdu.

Greenwald da CBC2’ten yaptıkları ortak haber için 1500 dolar gibi sembolik bir para aldığını doğruladı.

Bu bedel elbette işin bir gazetecilik faaliyeti olduğunun ispatı ve Greenwald’ın başka yayın kuruluşlarına belge sızdıran biri değil bir gazeteci olduğunun kanıtı olarak ödenmişti.

*

Greenwald, avukat olmasının da etkisiyle sadece attığı her adımın hukuki boyutunu düşünmekle kalmıyor, kamuoyu önünde ettiği sözleri de çok dikkatli tartıyor.
Hem medyada hem Twitter üzerinden kendisine yöneltilen eleştirilere çok dikkatli bir üslupla cevap veriyor.

Baransu ise özellikle Twitter adresinden yazdığı mesajlarda son derece agresif gözüküyor.

Ve “Bu pisliğinizi size çok ağır ödeteceğim” gibi kendini özneye koyan tweet mesajları atıyor.

www.twitter.com/tolgatanis

Yazarın Tüm Yazıları