Offshore yolsuzlukları araştıran OffshoreAlert’ün Miami’de her yıl düzenlediği üç günlük bir konferans var. Hafta içi katıldığım toplantının öyküsü...
Sahtekârlık insanın doğasında vardır. Çarpıtma, başka tarafa çekme, olana ekleme, olandan çıkartma... Bunlar herkesin günlük hayatta farkında olmadan yaptığı işlerdir. Çünkü evrim, sizi hayatta tutmak için, bu kodları genlerinize işlemiştir!.. Sizin gibi konvansiyonel bir sahtekârı, polisin peşinden koştuğu bir dolandırıcıdan ayıran fark ise... O dolandırıcının aradaki ince çizgiyi aşmasıdır sadece. Suç sırasında linguistik düzenek icraata geçer. Eller çalışmaya başlar. Girişimci içgüdüler deforme olur. Öfke... Güvensizlik... İhanet de eklenince ortaya klasik bir suçlu profili çıkar. Sülün Osman’ınız hazır!.. 250 kişi bir konferans salonunda toplandık. Avukatlar, Amerikalı federal ajanlar, özel istihbarat şirketleri, gazeteciler, whistleblowerlar (muhbir)... Dolandırıcılar nasıl yakalanır onu konuşuyoruz. Paneller sırasında bir sivil toplum yöneticisi çıktı. Aynen şöyle dedi: “Bu salondakilerden bazıları, pislikleri yakalamak istiyor. Ama biliyorum ki bazıları da bizim pislikleri nasıl yakalamaya çalışacağımızı öğrenip pisliklerden para kazanmak istiyor. Kim kimdir bilmiyorum. Yine de şunu söylemek istiyorum. Aslında hepimiz aynıyız.” Başta anlattığım suçlu tarifi, Dr. Alexander Stein’ın bir sunumundan alıntıydı. Sivil toplumcunun basitçe söylediği şeyin teorik hali. Ancak aynı mıyız meselesine bir cevap buldum mu derseniz... Ben konferanstan bazı öğrendiklerimi anlatayım. Siz karar verin.
İsviçre’yi mıhlayan ajan
Kravat takmamış. Yaka bağır açık. Boynundan ucunda madalyon asılı altın bir kolye sallanıyor. Kısa, tıknaz, hem bıyıkları hem saçları boyalı. Ama yanında avukatı ve yardımcısıyla dolaşıp bütün panellere katılıyor ve pür dikkat not tutuyor. Tarif ettiğim bu adam Daniel Reeves. Yıllardır Miami’deki konferansa gelip kendine whistleblower arayan bir IRS (Amerikan Maliyesi) ajanı. Yanına gittim. Uluslararası davalara baktığını öğrenince tanışmak istediğimi söyledim. Ve konuştukça şaşkınlığım daha da arttı. Geçen yıl İsviçre Bankası UBS, IRS’in bastırmasıyla Amerikalı vergi mükelleflerinin hesap bilgilerini Amerikan Devleti’ne vermeyi kabul etmişti. Tebrik etmek istediğimi söyleyince... Güldü... Ve “O dosyayı ben yönettim” dedi. Bir devletin ne kadar adil olduğunu ölçmek için birçok farklı kriter bulunabilir. Yapacağınız en basit iş ise önce o devletin vergi rejimine bakmaktır. İşte vergi toplamak için yoksula dadanmak... Ya da vergiyi politize etmek yerine dünyanın en sıkı bankacılık sisteminin boğazını sıkıp bülbül gibi öttürüyorsanız... O zaman kendinizle gurur duymalısınız. Elini sıktım. Tanışmaktan onur duyduğumu söyledim. Bütün mütevazılığıyla “15 dakikalık şöhret” dedi. Ayrıldıktan sonra yine salona baktı. Ve muhtemelen UBS operasyonundan önce yaptığı gibi... Yine kötü adamlara karşı whistleblower aramaya devam etti.
Özel istihbarat patladı
Sadece IRS ajanı değil... Konferansa katılan herkes tek bir şey için gelmişti Miami’ye: Bilgi. Avukatlar konferansın çoğunluğuydu. Büyük kısmı Karayipler’deki offshore ülkelerinden gelme... El koyma ve iflaslarda mal kaçıranları avlayan köpekbalıkları!.. Ama onlar kadar başka büyük bir grup da... O avukatlarla iş bağlamak isteyen özel istihbarat şirketleriydi. Şimdi yazacağım rakamları Facebook hesabınızı düşünüp öyle okursanız durum kafanızda daha iyi canlanır:
50 milyon profil. Bunların çoğu hissedar, şirket yöneticisi... Profilleri güncelleyen algoritmanın taradığı, açık ya da şifreli 5 milyon bilgi kaynağı. Ve 241 ülke için 700 bin medya organı üzerinden oluşturulan risk analizi.
Size arşivini yılda 7 bin dolar karşılığı açan Mongoose’un veritabanı işte bu. Mongoose, İsviçre merkezli bir global istihbarat şirketi. Kurucusu Alan Tennant Johnson. Hakan Şükür hayranı bir İskoç. Yaptığı iş ise hem dijital veritabanıyla... Hem de sipariş olursa Bulgaristan’dan Malezya’ya, bürolarında yaptırdığı özel araştırmayla bilgi sağlama... Bir tür para casusluğu!.. 2000’lerde patlayan bu sektörün son çıkan, en gelişmiş örneklerinden biri şirket. Siz Uzanlar’ın yatlarını bulan Kroll’u biliyorsunuz. Bunlar onun biraz daha ufağı. Peki işin sınırları ne diyorsanız da... Nasıl normalde hayat kurtarmak için istihbarat toplayan devletler bazen bu amaçtan sapabiliyorsa... Bunlar da zaman zaman çizgiyi geçebiliyorlar. Konferansa gelen başka bir istihbarat şirketi Dilligence’ın birkaç yıl önce İngiliz istihbaratına çalıştığının ortaya çıkması gibi. Ama devletin yaptığından farkı var mı?.. Temelde hiçbir fark yok. İkisi de bir kötü adam tarifi belirliyor. Sonra da ıncığını cıncığını çıkarıyor.
Uzanlar’ı yıkan avukat
Bir şirket satın alacaksınız. Teklif vermeniz lazım. Ama o şirketin gerçekte ne kadar ettiğine dair sağlam bir değerleme yapmazsanız, size çürük kakalayabilirler. Şirket, örneğin İngiltere’deyse işiniz kolay. Çağırırsınız Londra’daki parlak çocukları, size hemen bir hesap yaparlar. Ama ya örneğin Ortadoğu’daysa?.. Çoğu zaman elinizde bir veri olmaz. Size sunulan rakamlar hiçbir zaman denetimden geçmemiştir. Ve kazık yerseniz, paranızı kurtarmanız da zordur!.. İşte “Siz şimdi tam olarak ne yapıyorsunuz” diye sorduğum Dilligence’ın yöneticisi de bunu örnek verdi. “Biz” dedi, “Rakamlara güvenemeyeceğiniz coğrafyalarda insan istihbaratına dayalı değerleme yapıyoruz. Yatırımcıyı kötü adamlara karşı koruyoruz.” Konferansa Motorola/Nokia adına Uzan Operasyonu’nu yöneten avukatlardan Martin Kenney de gelmişti. Tanıştık. Uzanlar’ın yatlarını nasıl bulduklarını, roaming formülüyle parayı nasıl tahsil ettiklerini anlatıyor. “Her şeyi düşünmüşlerdi ama roaming’i akıllarına getiremediler” deyip keyiflendi bir ara. Sonra söz Libananco işinden açıldı. Bir ben anlatmaya başladım, bir o. Yanımızda da Cayman Adaları’ndan gelen bir tasfiyeci var. İbretle dinliyor!.. Üç kişi, o gün hemen bir kötü adam yarattık... Ve oracıkta doğramaya başladık. Herkes aslında aynı mı?.. Stein’in iddia ettiği gibi zekâsı kâfi herkesin bir gün dolandırıcıya dönüşme ihtimali, tetikleyici tek bir olaya mı bakar?.. Dediğim gibi siz karar verin... Ama sonuçta konferans neyi anlatıyordu diye soruyorsanız. Şunu... Kötü adamları nasıl yakalarız?