Paylaş
Kimse sizden Amerikalıların 11 Eylül’den sonra yaptıkları hataları tekrarlamanızı, bir saldırıyı gerekçe gösterip başka ülkelere saldırmanızı istemiyor.
Ancak böyle davranarak da ne IŞİD’in başka eylemler yapmasının önüne geçebilirsiniz ne de halkın IŞİD tehdidini doğru anlamasına yardımcı olursunuz.
Metropoll araştırma şirketinin bir çalışmasında gördüm.
Ağustos ayında açıklanan bir ankette, Türkiye’de halkın yüzde 4’ü IŞİD’e sempati beslediğini söylemiş.
Merkezin başkanı Özer Sancar, bir mülâkatında bunun 2 milyon kişiye denk geldiğini söylüyor.
IŞİD’in eylemlerini onaylayanların oranı ise yüzde 7. Yani 3.5 milyon kişi.
IŞİD’in yaptıklarını örterek, IŞİD ideolojisinin halkın gözündeki meşruiyetini ortadan kaldıramazsınız.
IŞİD’e katılımları engelleyemezsiniz.
Üst düzey bir Amerikalı yetkili, Pentagon’un IŞİD’e karşı yürütülen mücadelede önemli bir değişikliğe gittiğini ve bu hafta ilk defa IŞİD’in kontrolündeki petrol rafinerilerini vurmaya başladıklarını söyledi.
Yetkili, “Daha önce, Suriyeli gençlerin geleceğini düşünerek altyapı tesislerini vurmuyorduk.
IŞİD’le mücadele ve Suriye’nin geleceği arasında bir denge gözetiyorduk.
Ama IŞİD’in bu tesislerden kazandığı parayla Suriye’ye şu anda verdiği zararı düşünerek artık vuracağız” dedi.
Ve ilk hedefin, IŞİD’e ayda 1.7-5.1 milyon dolar gelir kazandıran, ülkenin doğusundaki Omar petrol sahaları olduğunu anlattı.
IŞİD bu petrolün bir kısmını Esad Rejimi’ne satıyor. Bir kısmını ise aracılar vasıtasıyla Türkiye’ye yolluyor.
Bunu Ekim 2014’te Hazine Bakanlığı Finansal İstihbarat’ın başında olduğu dönem David Cohen da açıkça söyledi.
IŞİD’in petrolünü engellemeden IŞİD’le mücadele edemezsiniz.
ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Jim Jeffrey, Rusların 30 Eylül’de Suriye’de başlattıkları harekâtın ardından Ekim başı Türk hava sahasını üst üste ihlal etmelerinin ardından bir yazı yazdı.
Ve ihlallerin Hatay’da gerçekleştiğini hatırlatıp “Suriye, Hatay’ın kaybını resmi olarak hiçbir zaman kabul etmedi” dedi.
Sonra ekledi: “Geçmişi ve tarihsel olarak hak iddia ettiği bölgelerle (Kırım onlardan sadece bir örnek) son derece takıntılı bir ülke olan Rusya’nın bu bağlantıyı atlamış olduğuna inanmak güç.”
Hatay, uluslararası dengeleri okumayı bilen Atatürk’ün dehası sayesinde Türkiye’ye katıldı.
70 küsur yıl sonra ise şimdi bir Amerikan büyükelçisi, uluslararası dengeleri okuyamayan Türkiye’nin Şam’da namaz kılmayı hayal ederken Hatay’dan olacağını ima eden yazılar yazıyor.
Türkiye’yi zayıflatıp ülkenin caydırıcılığını kaybederseniz IŞİD’le de mücadele edemezsiniz.
Rusya’nın Esad’lı geçiş sürecinde nasıl top çevireceği, cuma günü Viyana’daki dörtlü (ABD, Rusya, Türkiye, Suudi Arabistan) toplantıda ortaya çıktı.
Bu cuma daha kalabalık olarak bir daha toplanacaklar.
Sonra bir daha…
Sonra bir daha. Ve 2013 Mayıs’ında varılan mutabakatın ardından Cenevre 2 toplantısını 7 ay geciktiren Rusların dünyayı nasıl oyalayacağına muhtemelen hepimiz bir kez daha tanık olacağız.
Bu arada Halep’i tamamen kontrol altına alıp Kilis’te Türkiye’ye tekrar komşu olacak Esad’a altı ay süre vermek gibi gerçekçi olmayan hedefler belirleyen Türkiye, bu konuda bastırmaya devam ederse...
Esad’ı devirmek için çalışan muhaliflere destek olmayı sürdürüp Ruslarla bir vekalet savaşı içine girerse...
Hem kaybeder.
Hem de kaynaklarını tüketerek IŞİD’le de mücadele edemez.
Rusların Kommersant gazetesi yazdı. Ve Suriye’deki Kürtlerin PYD olarak Moskova’da temsilcilik açmaya hazırlandıklarını söyledi.
Teyit edemedim.
Ama Washington da Rusya-PYD yakınlaşmasını izliyor.
Amerikalılar İncirlik anlaşması sırasında Türkiye ve bölgedeki Kürt güçleri arasında nasıl bir denge oyunu oynadıysa, şimdi aynısını Rusya-ABD bağlamında Kürtler Amerikalılara yapıyorlar.
Ancak her iki durumda da, Kürtler Rusya’nın da ABD’nin de yanında tutmaya çalıştığı bir güç olarak sivriliyor.
Kürtleri kendisine düşman gören tek bölge oyuncusu ise Türkiye kalıyor.
Kürtleri öncelikli tehdit saymaya devam ederseniz, Kürtlerin savaştığı IŞİD’le de mücadele edemezsiniz.
*
Belki de yazıyı aslında başka türlü kurmalıydım.
Ve her paragrafa “Eğer IŞİD’le mücadele etme gibi bir niyetiniz gerçekten varsa...” diye başlamalıydım. Çünkü Metropoll araştırmasının da işaret ettiği...
Bu IŞİD meselesi aslında Türkiye için bir güvenlik politikası olmaktan çıkıyor.
Tam tersine her geçen gün bir dünya görüşü tartışmasına dönüşüyor.
IŞİD birçok kişinin gözünde, Türkiye’nin düşmanı Kürtlerle savaşan Sünniler oluyor.
O zaman da şu soru devreye giriyor: Sizce cumhuriyetin değerlerine, ülkenin yaşam biçimine, demokrasiye, özgürlüklere kim asıl tehdidi oluşturuyor?
Kürtler mi, IŞİD mi?
Paylaş