Güler yüzlü. Konuşması, hareketleri gayet nazik. Eski münazaracılardan, ettiği her lafı önce iki kere tartıyor. Giyimi kuşamı da kusursuz.
Fotoğraf çektirdik, ergen imam hatipliler gibi uzattığı seyrek sakalı olmasa ben yanında daha Selametçi duruyorum, çünkü ne demeye bilmiyorum, o gün kravat bile takmamışım... Bahsettiğim kişi Reşat Hüseyin. Obama’nın şubat ortası İslam Konferansı Örgütü için atadığı özel temsilci. 32 yaşında, Hindistan kökenli Müslüman bir ailenin çocuğu. Son 2 aydır da Amerika’nın en çok tartışılan bürokratı. Çünkü Beyaz Saray özel temsilciliğine kadar yükselen Hüseyin, geçmişte devletle çatışmış bir Kuran hafızı. Hafta içi işte Amerika’nın hem Harvard hem Yale okumuş yeni yıldızı Hüseyin’le buluştum. 3 aylık dönemini, Obama’nın kafasındakileri ve Türkiye’den ne beklediklerini öğrenmek için...
BEN UYGULAYICIYIM
Daha yeni. Beyaz Saray’daki kurtların arasında henüz ağırlığı yok. Ama Obama’nın geçen yılki tarihi Kahire konuşmasını yazacak kadar da etkin. Sembolik yönü çok güçlü. İslam meselesi Beyaz Saray’da size mi bırakıldı, dedim. Uygulayıcısı benim demek daha doğru olur, dedi.
OBAMA DİNE UZAK DEĞİL
Obama’nın dinle ilişkisi malum. Paskalya için geçen ay kiliseye gitti. Saymışlar, 15 ayda 5 etmiş. Başkan din meselesine nasıl bakıyor, dedim. Dinin olumlu bir rol oynayabileceği fikrinden uzak durduğunu düşünmüyorum, dedi. En yuvarlak cevabı buldu.
DIŞARIDA 2 CAMİ GEZDİ
Başka bir açıdan, gizli Müslüman saçmalıklarını ve devraldığı iki savaşı (Irak ve Afganistan) bir yana bırakırsak, dinlerle ilişkisinde Obama yine de Müslümanlara karşı şimdiye kadar hep daha yakın davrandı. Ancak çoğu zaman, dış politikada. İçerideki durum geçen ay anlattığım Virginia’daki Darül Hicre Mescidi gibi. 7 milyonlar, epey bir kısmı FBI gözetiminde. Ben Müslümanın dışarıda olanını severim!.. Hüseyin’e de bunu sordum. Obama niye hiç içeride cami ziyaret etmedi dedim. Dışarıda 2 cami ziyaret etti ya, dedi. (İstanbul ve Kahire)...
KENDİ ÜLKESİNDE İSTEMEZ
Türkiye’yi ısrarla Müslüman dünyaya bir model olarak görüyor. Seküler kesimin itirazını, muhafazakârlaşma kaygılarını sordum, üstünde durmadı. Neden model olmasın ki dedi sürekli. O zaman da şöyle bir durum ortaya çıktı. Dinle ilişkisi mesafeli dediğim Obama, mesela eminim İçişleri Bakanlığı’nın silme Mormon olmasına razı olmaz!.. Adalet Bakanlığı Evanjeliklerin eline geçsin, Opus Dei orduyu alsın, Moon Tarikatı Dışişleri’ne hükmetsin!.. Ya da Malia ile Sasha’ya okulda akıllı tasarım anlatılsın, kızlar da bir akşam eve gelip “Baba biliyor musun Evrim Teorisi aslında palavraymış” desin, istemez. Ama Hüseyin’in dediklerine bakınca... Aslında Obama, kendi ülkesinde olmasını istemeyeceği durumları, söz konusu olan Müslüman dünyayla ilişkilerse önemsemez.
SETA’DAN YARARLANIYORUM
Hüseyin İKÖ Temsilcisi ama sadece İKÖ ile yetinmeyecek. “Ülkelerle doğrudan ilişki de geliştiriyorum” dedi. Türkiye’yi sordum, nasıl ulaşıyorsunuz deyip. “Sivil toplum örgütlerinden yararlanıyorum, mesela SETA” diye örnek verdi. Başka derneklerin daha olduğundan bahsetti ama isimlerini vermedi.
SADECE SİVİL TOPLUM İŞİ
SETA, son dönem hükümete yakın olmakla suçlanan bir düşünce kuruluşu. Aslında tam tersine bence çok doğru bir proje. Amerika’da da her yeni seçilen hükümet, kendine yakın düşünce kuruluşlarından insanlarla çalışır. Okuyan, araştıran, vasıflı akademisyenler bunlar. Asıl, hâlâ bir düşünce örgütü kurmamış partiler düşünsün. Ancak sorun, bu örgütlerin zamanla hükümetler tarafından gayriresmi bir haberleşme (back-channel) aracı olarak kullanılıp kullanılmadığı meselesi. Hüseyin SETA’nın ismini verince, SETA Washington’ın başındaki Nuh Yılmaz’ı arayıp “Neler konuşuyorsunuz” diye sordum ben de. “İlişkimiz STK boyutunda, asla bir misyon üstlenmedik, ben Reşat’ı eskiden beri tanırım” dedi.
DALLAS’TA BÜYÜDÜM
Hüseyin’i sadece Nuh Yılmaz değil, birçok Türk tanıyor Amerika’da. “Türkiye ile çok özel bir ilişkim var. Ayrıca Dallas’ta büyüdüm ve orada çok canlı bir Türk topluluğu vardır” dedi. Detaya girmek istemedi ancak kastettiği, Dallas’ta Merve Kavakçı’nın babası, Amerika’nın en önemli Müslüman liderlerinden Yusuf Ziya Kavakçı’nın yanında yetişmesiydi. Merve Kavakçı da şimdi en yakın arkadaşı zaten.
RADİKALLER HEP OLACAKTIR
Özellikle Cumhuriyetçi kanattan, geçmişteki bazı sözleri nedeniyle çok eleştiri aldı Hüseyin. Radikal olmakla suçlandı. Çıkan yorumları sordum. “Radikal gruplar her zaman olacaktır, kulak asmıyorum” diye cevap verdi. Kavakçı ile olan arkadaşlığı durumun çok güzel bir özeti aslında. Bir ülke 28 Şubat’la, öteki 11 Eylül sonrasıyla kendi Müslüman toplumunu ezdi. Ancak sonra her iki ülkede de, marjinal ilan edilenler merkezi kendilerine yaklaştırdı. Amerika’nın farkı, burada sistemi kimse tıkayamadığı için mevcut yapıda yer buldular. Liberal bir başkanın altında temsilci oldular. Türkiye’de ise liberal bir hareket olmadığından, kendi mecralarını yarattılar ve sistemi tek başlarına ele geçirdiler.
HER GÜN İSTİŞARE EDER
Beyaz Saray’daki etkinliğini sordum Hüseyin’e. Pozisyonunun sembolik mi yoksa etkili mi olduğunu anlamak için... Obama, inanç ofisindekilerle her gün istişare eder, dedi.
EN ÖNEMLİSİ GENÇ OLMAM
Bu pozisyonda en çok hangi yönünün fark yarattığını öğrenmek istedim. Genç olmasını söyledi. “Müslüman dünyasında çoğunluk 30-35 yaş altındayken onlara ulaşacak biri olmam avantaj oldu” dedi.
TÜRKİYE’DE BENİ VURAN ŞEY
Ve son olarak Türkiye’ye neden bu kadar ilgili olduğunu sordum. “Türkiye’de beni en çok vuran şey ne biliyor musunuz. Her gittiğimde bir Müslüman olarak gurur duyuyorum. Çünkü İslam toplumunun potansiyelini görüyorum” dedi. Beyaz Saray, tartışılan en ufak bir konuda bile meseleyi kendi tarafına doğru çekiştiren onlarca insanın bulunduğu bir yer. Reşat Hüseyin oyuna yeni girenlerden... Şimdi o da çekiştiriyor...