Ayasofya’yı isteyen Ortodokslar geliyor

Bir haber var. Yunan kökenli Amerikalı bir politikacının kurduğu bir grup, 17 Eylül’de Türkiye’de olacak. Grubun adı, Uluslararası Ayasofya Cemaati.

40 Ortodoks lider gelecek o gün. Ayasofya’ya gidecek. Topluca dua edecek. Sonra Türk Hükümeti’ne bir dilekçe gönderip “Ayasofya’yı bloke etmeye son verin. Tekrar kilise yapın. Ortodoksların kullanımına verin” diyecek... Hikâyeyi iki farklı biçimde anlatacağım. Biri New York usulü. Teorik. Karşılaştırmalı. Sarkastik. İşin özüne dair. Öteki Washington usulü. Pratik. Ad hominem. Bir roman kurgusuyla. İşin bağlantılarına dair. Birbirlerini tamamlayacak şekilde...

Siz çok mu demokratsınız?.. Özellikle referandumun ‘Evet’çilerine diyorum. Çağdaş, açık fikirli, özgürlükçü insanlarsınız öyle mi!.. O zaman bir sorum olacak...
Bir grup fanatik Taşnak derme çatma bir tekne bulup ağzına kadar bombayla yüklüyor. Dilovası’ndan demir alıp Körfez’den Boğaz’a, oradan Galata Köprüsü’ne geliyorlar. Ve köprünün tam ortasında gemiyi patlatıyorlar. Üstten geçenler... Solda Tarihi Yarımada... Sağda Karaköy... Bir felaket yaşanıyor. Binlerce insan ölüyor.
Sonra aradan yıllar geçiyor. Galata Köprüsü’nün yerine yenisi yapılıp Karaköy’e bir anıt mezar dikilirken... Bir Ermeni vakfı, Beyoğlu Belediyesi’nden izin alıyor. Patlamada hasar görmüş, anıt mezara birkaç blok ötedeki Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi’ni tamir edip genişletme izni... Ne derdiniz?..

İSLAMİ GAY BAR AÇACAĞIM DİYEN VAR

Bu anlattığımın aşağı yukarı aynısı, biliyorsunuz New York’ta yaşanıyor şimdi. Yıkılan İkiz Kulelerin iki blok yanına cami yapılıyor...
Eğer bu bir demokrasi ve beraber yaşama sınavıysa, hayır; Amerikalılar da bu testi geçemedi. Anketler camiyi istemeyenlerin ezici biçimde önde olduğunu gösteriyor. Muhafazakârlar ortalığı ayağa kaldırdı. Biri, “O caminin yanına İslami gay bar açacağım” diyordu.
Ama farklı olarak... Otorite işi destekliyor. Kentin belediye başkanı, Dışişleri Bakanlığı o caminin yapılması gerektiğini söylüyor. Var olan bir caminin tamiri de değil. Sıfırdan emlak tahsis edip camiyi kendi elleriyle yaptırıyorlar. Ve halk dirense de, bağnazlığın peşinden sürüklenmiyorlar. Gerçek bir lider gibi öncülük ediyorlar.

OLAN BİTENİ BAĞIRMADAN İZLEYEBİLECEK MİSİNİZ

Galata analojisini unutun. Farazi bir hikâye... Önümüzdeki ay dünyanın dört bir yanından Ayasofya’ya gelecek Ortodoks liderlerini düşünün. Ne yapacaksınız o zaman?.. Aklınızdan neler geçecek?..
Tamam, yaklaşımları belki çok sağlam değil. 500 küsur yıl önce Ortaçağ’da yaşanmış olayları bugünün koşullarıyla değerlendiriyorlar... Blokajı kaldırın, gibi anakronik laflar ediyorlar. Fatih Sultan Mehmet zaten gizli Hıristiyan’dı, Ayasofya’yı yağmadan korumak için cami yaptı gibi tartışmalı tezler öne sürüyorlar. Ama içeri girip dua ettiklerinde... Ve “Ayasofya’yı tekrar bize verin” dediklerinde nasıl davranacaksınız?..

CAMİ DESTEKÇİSİ AZINLIKTAN BİRİ OLABİLECEK MİSİNİZ

Takiyeci ya da kendini üstün gören bir hoşgörüyle değil... Açıklıkla karşılayabilecek misiniz olan biteni... Muktedir muhafazakârlar... Her şeyin ‘içyüzünü’ bilen ulusalcılar... General avındaki, adı liberaller... New York’taki camiyi destekleyen azınlıktan biri olabilecek misiniz?
Ah evet unutmuşum. Aranızda referanduma ‘Evet’ diyecek olanlar var değil mi!.. Sizin böyle testlere ihtiyacınız yok.
Demokratlık tescilini iktidardan almış dünyanın nadide demokratları!..

İşi yürüten kişi Başbakan’ın lobici yapmak istediği avukat

Washington’da tesadüf diye bir şey olmaz. Hiçbir şey kendiliğinden gelişmez.
Ayasofya işini yürüten cemaatin lideri, Chris Spirou adında Yunan kökenli bir Amerikalı. Uzun yıllar New Hampshire’da politika yapıyor ve eyaletin Demokrat Parti başkanlığına kadar yükseliyor. Clinton Ailesi’ne çok yakın. İddialara göre iş hayatında karıştığı bazı olaylar yüzünden de 90’larda Yunanistan’a gitmek zorunda kalıyor. Şimdi senenin bir dönemi Atina’da, bir dönemi New Hampshire’da. 2007’de de Ayasofya işini başlatıyor.

HELEN THOMAS’I ATTIRAN GÜÇLÜ AVUKAT

Spirou işin önemsiz kısmı. 2007’den beri bu iş için lobi yapıyor örneğin. Pek bir ilerleme sağlayamıyor. Ama iki ay önce işin içine Washington’ın güçlü avukatı Lanny Davis girince, mesele birden canlanıyor.
Davis ile ofisinde görüştük. Neden cemaatin Washington temsilciliğini üstlendiğini, neler yapacağını öğrenmek için...
Davis bir Yahudi. Yahudiler aleyhine yaptığı bir yorum yüzünden Beyaz Saray’daki işini kaybeden gazeteci Helen Thomas’ın atılmasını sağlayacak kadar da güçlü bir Yahudi.

HEM BUSH’UN HEM CLINTON’IN ARKADAŞI

Bir demokrat. Ama bağlantıları Davis’i partiler üstü kılıyor. Çünkü eski başkan oğul Bush’un Yale’den üniversite arkadaşı. Daha doğrusu, en yakın arkadaşı. Master programından da Hillary Clinton’un arkadaşı.
İşi üstlenmesi tam Mavi Marmara baskınından sonraya denk gelince sordum, “Sizin burada olmanız da Türkiye’ye misilleme isteyen Yahudi lobisinin bir işi mi” dedim. “Ben İsrail’i desteklerim ama hiçbir lobi örgütüyle bağım yok” dedi. Hatta Başbakan Erdoğan’ın çok büyük bir hayranı olduğunu söyledi. İşte asıl kısım da burada başlıyor.
Davis, hayran olması dışında Erdoğan ile iki kere de özel görüşme yapmış. İlki 2005’te. Davis’in İsrail’de yaşayan Romanya göçmeni Yahudi bir müvekkili, bir gün Davis’i arıyor. “Erdoğan benim yakın arkadaşım, tanışmanı istiyorum” diyor. Davis İstanbul’a gidiyor. Orada müvekkili olan Yahudi işadamının o sıralar ortak iş yaptığı iki Türk işadamıyla buluşuyor. Ve üçü beraber Ankara’ya gidiyorlar.

ERDOĞAN AİLESİNİ ANLATTI SONRA BENİMKİNİ SORDU

İşadamları kapıda bekliyor. Davis de Başbakan ile sadece bir tercümanın olduğu baş başa bir görüşme gerçekleştiriyor. “Ne konuştunuz” dedim. “Hayat hikâyelerimizi” dedi. O sıralar İsrailli işadamının ortaklarıyla gerçekleştirmeye çalıştığı bir iş var. “Hiç iş konuşmadınız mı” dedim. “Hayır. Bana, önce ben ailemi anlatayım, dedi. Ailesini anlattı. Sonra ‘şimdi siz ailenizi anlatın’, dedi. Bu sefer ben ailemi anlattım. Yarım saatlik görüşme böyle bitti” dedi.

BANA LOBİCİMİZ OL DEDİ BEN DE KABUL ETTİM

Sonra Washington’a dönüyor Davis. Ama Erdoğan’ın Başkan Bush’la görüşmek için Washington’a geldiği sırada Willard Otel’de tekrar buluşuyorlar. Yine sadece tercümanın olduğu baş başa ikinci bir görüşme yapıyorlar. Erdoğan, bu sefer Davis’den Türkiye’nin ABD’deki lobiciliğini üstlenmesini istiyor. Davis kabul ediyor. Ancak bir süre sonra Başkan Bush, Davis’in Beyaz Saray’da görev almasını isteyince iş olmuyor.
Davis’in anlattığı olaylardaki isimleri biliyorum. Ama yazılmamak kaydıyla söylediği için hiçbirini yazamıyorum.
Dedim ya Washington’da tesadüf olmaz diye. Önce ABD Elçiliği’ne gönderilen sahte darbe belgeleri... Şimdi de bu...
Konu Ayasofya değil. İsrail ile olan kriz sürsün, daha neler öğreneceğiz...
Yazarın Tüm Yazıları