Amerikan anchor’ları siyah Türk’ü kıskanmış olmalı
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Amerika’da anchor’ların hemen hepsi radyocu. Hiçbirinin tarafsız olma iddiası yok, hepsi bir fikri savunuyor.
Üslupları da çok sert. Bağıran, küfreden kazanıyor. Flash TV’nin yayınını çok kıskanmış olmalılar.
Obama’yı, yüzünü siyaha boyayarak karşılayan Flash TV’nin sunucusuna kızdınız mı? Bizi rezil etti dünyaya, nedir bu soytarılık diye... Sakın öyle düşünmeyin.
Amerika’da bütün internet siteleri bu olaydan bahsediyor ama ortada bir rezillik yok. Emin olun, o yayını yapan Gökhan Taşkın Amerika’da yaşıyor olsaydı, buranın en ünlü anchor’ı olurdu. Şimdi ben size Amerika’daki haber kanalları nasıl, örnekler vereyim, anlayacaksanız.
á En "saygın" CNN’de Lou Dobbs (64) diye biri var. Harvard mezunu bir ekonomist. Her akşam Hülya Avşar’ın program çekimlerinde kullanılan bir difüzyon filtreyle kırışıklıklarını gizleyip yakasında bir Amerikan bayrağıyla saat 7’de ekrana çıkıyor. Ve tam bir saat boyunca, yasadışı göçmenlere ehliyet verenlerin "geri zekalı" olduğunu söylüyor, Amerika’yı "satanlara" hakaretler ediyor. Aynı zamanda bir radyo programcısı. Sizin çizginiz nedir, diye sormuşlar, "Ekonomik popülistim" demiş.
á MSNBC, liberallerin toplandığı, Obama’ya destek verenlerin haber kanalı. Buranın yıldızı da Keith Olbermann (50). Spor muhabirliğinden gelme bir radyocu. Bir keresinde eski Başkan Bush’la ilgili yorum yaparken kendini kaybedip "Kapa o lanet çeneni" dedi. Nasıl böyle bir laf edersin diyenlere de "S.ktir diyemediğim için mecbur kaldım" diye cevap verdi. Bir liberalin aynı zamanda çok iyi kavga edebileceğinin kanıtıdır Olbermann.
á Cumhuriyetçi Fox News zaten deli kaynıyor. En son CNN’den transfer ettiklerinin adı Glenn Beck (45). Ocak ayında Obama’nın yemin töreninden bir gün önce başladı. O da radyocu. 11 Eylül sonrasına dair bir manifesto açıkladı yayında. Kendi projesiymiş. Prensiplerini sıralarken başladı ağlamaya. Bir yandan ağlıyor, bir yandan da "Ben bu ülkeyi çok seviyorum" diyor. Sonradan öğrendim; meğer yayında sık sık ağlarmış böyle. Hele Amerika’nın komünizme sürüklendiğini anlattığı bir haberi var ki... Stüdyoyu ışıkla kırmızıya boyayıp arkadan marş sesi eşliğinde "Obama hepimizi komünist yapacak" diskuru çektiği haber. Benim buradan tarif edebilmem mümkün değil.
á Asıl yıldız ise Bill O’Reilly (60). Fox News’da yayınladığı programıyla Amerika’daki haber kanalı yayıncılığını bu noktaya getiren esas oğlan. Programını her akşam 3.5 milyon insan izliyor. Demokrat Partililere düşman. Irkçı eğilimleri var. Aynı zamanda bir İslamofobik, bir homofobik ve bir zenofobik. Nielsen’in açıkladığı rakamlara göre son 100 aydır kablolu haber kanalları arasında bir numara. İki hafta önce nereyi açsam talk şovlarda karşıma çıkıyordu. Sonradan anlaşıldı, aynı kanaldaki Beck çok parlayınca halkla ilişkiler yapmaya çıkmış. Bırakmayacak kadar da çirkef.
Demek istediğim, Flash TV’deki yayın sizi sinirlendirmesin. Anlattığım bütün bu anchor’ların, o yayının görüntülerini izledikten sonra "Biz bunu niye daha önce akıl etmedik" diye düşündüğüne emin olun. Hepsinin kıskandığını bilin. Amerika ölçülerinde çok başarılı bir iş olmuş.
Misyonsuz, taraflı, etkili
Televizyon haberciliğinde Türkiye ve Amerika arasında ciddi bir algı farklılığı var. Büyük kanalları söylemiyorum, ABC ve Kanal D aşağı yukarı aynı yayın anlayışına sahip ama iş haber kanallarına gelince her şey değişiyor.
Bizde NTV, CNN Türk, "ağırbaşlı" habercilik yapan, hikayeyi "yorumsuz" veren yerlerdir. Yorum açığını programlar üzerinden giderirler, bülten mantığı değişmez. Öyle olunca sunucuları arasından da bir yıldız çıkmaz. Halbuki Amerika’daki haber kanallarında prime time saatiyle birlikte müthiş bir rekabet başlıyor. Hepsi, bültenleri bırakıp taraflı habercilik yapan (advocacy journalism) yıldız anchor’larıyla seyirci çekmeye çalışıyor. Bu anlayış farkının birkaç sebebi var. Birincisi, Amerika’da kimse televizyona bir misyon yüklemiyor. Bunun bir eğlence kutusu olduğunun herkes farkında. İkincisi, kimse objektif olma gibi samimiyetsiz bir iddia taşımıyor. Açık açık tarafını belli ediyor. En önemlisi, hepsi reklam çekmek, para kazanmak zorunda olduğunu biliyor. Bunu bir prestij işi olarak görmüyor.
Size garip gelecek ama bu sayede haber kanalları, Amerika’da Türkiye’de olduğundan çok daha etkili oluyor. Hepsi bir politik ağırlık taşıyor ve çoğu zaman en az gazeteler kadar gündeme ağırlık koyabiliyor.