ABD Dışişleri Bakanlığı’nda sayısız basın toplantısına katıldım.
Ancak Ankara ve Washington’ın böylesine temel bir ayrılık yaşadığını gösteren perşembe günkü brifing gibisini hatırlamıyorum.
Hayır.
İki ülke arasında daha önce başka derin farklılıklar da olmuştu.
Esad Rejimi Halep’i alacak mı?
Kürtler Azez Koridoru’nu kapatacak mı?
Biliyorum, Türkiye’de hep bunlar tartışılıyor şimdi.
Ama bu gelişmelerin, Washington ve Moskova arasında önceki gün varılan Suriye’de “düşmanlıkların durdurulması” mutabakatıyla birlikte Türkiye açısından doğuracağı sonuçlar neredeyse hiç değerlendirilmiyor.
Son bir haftadır yaşananlar ışığında hikâyeyi üç maddede toplamaya çalışacağım.
Çöküşün üç ayağını ele alacağım.
1) ROJAVA SİYASİ DESTEK BULDU
2014 Eylül’ünde Türkiye İncirlik Üssü’nü IŞİD karşıtı koalisyona açmakta direnince başladı Amerikalıların Suriye Kürtleriyle işbirliği.
Çünkü IŞİD’in sosyal medya ve interneti etkin kullanması çok tartışılınca... Hatta Cumhuriyetçilerin kasımda muhtemelen başkan adayı olacak Donald Trump da, “Silikon Vadisi’ndeki şirketlerden IŞİD için bana çözüm bulmalarını isteyeceğim” deyip meseleyi kampanyasına taşıyınca, Obama Yönetimi bir şey yapması gerektiğini düşündü.
Ve ulusal güvenlik ekibinin neredeyse tamamı California’ya gitti.
Teknoloji şirketlerinin merkezine. FBI Başkanı’ndan Ulusal İstihbarat Direktörü’ne, Adalet Bakanı’na hepsi 8 Ocak’ta bir odaya toplanıp Google, Twitter gibi şirketlere dört soru sordu:
Türk-Amerikan ilişkilerinin çelişkili halini o kadar güzel yansıtıyor ki, gezisinin programı.
İlk gün vurdu. İkinci gün sarıldı.
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın İstanbul ziyaretinin özeti işte bu.
Önce Türkiye’de yönetimin “hain” ilan ettikleriyle, onların yakınlarıyla buluştu, bu insanları onurlandırdı.
Ön planda işbirliği çok güzel gidiyormuş gibi davranılırken, arka planda öyle bir gerginlik var ki... Ankara ve Washington ilişkilerinde olan, sanki fırtına öncesi bir sessizlik.
Sadece ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass’e akademisyen gözaltılarıyla ilgili yorumlarından sonra yapılan eleştirileri demiyorum. İfade özgürlüğü, temel haklar vesaire... Onlar zaten 2013 Gezi’den beri ilişkilerde sıkıntı konusu. Ne kadar belirleyici etkisi var ilişkilerde ayrı ama kamuoyu önünde görüntü sırf bu yüzden kötü olmaya zaten devam edecek. Ancak benim bahsettiğim, ilişkileri sarsabilecek meseleler... Suriye’den Kürt meselesine, Kuzey Irak’tan
İran’a, hatta Rusya’yla ilişkilere hiçbir alanda iki müttefik arasında belirleyici bir mutabakat olmaması. Bunun üstüne, ABD’deki kritik kasım ayı başkanlık seçimini ekleyin. Yönetilebilir bir risk değil bu.
Önümüzdeki dönem için çok fazla bilinmeyen var. Ama mevcut durumu ortaya koyarsak hikâye daha net anlaşılır diye düşünüyorum.
*
Aynı zamanda Washington ve Ankara arasında başka bir farklılık haline gelen...
Türkiye’nin geleceğinde belirleyici rol oynayacak kritik bir mesele.
Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin çocuklarına hangi dilde eğitim verilecek?
Arapça mı, Türkçe mi?
Ancak bu sene, öyle görünüyor ki, Türkiye’nin iç politikası, daha doğrusu Erdoğan Yönetimi’nin belirlediği yeni Anayasa ve başkanlık sistemi hedefleri, Türkiye’nin uluslararası siyasetini çok daha baskın biçimde belirleyecek. Bu açıdan Türk-Amerikan ilişkileri ekseninde de yıl içinde karşımıza şöyle bir tablo çıkacağını varsaymak sanırım mümkün:
*
1- Washington’da konuşulan senaryolara göre içerideki Kürt meselesi, Suriye’den Irak’a ABD’yi ilgilendiren önemli dış politika konularında Ankara’nın nirengi noktası olacak. Güneydoğudaki gerginlik ne zaman sona erecek, henüz bunun işaretleri yok. Ancak Anayasa tartışmaları kızıştıkça, Nevruz yaklaştıkça, devletin tansiyonu düşürüp Abdullah Öcalan’ın sesini duyurma seçeneğine yönelmesi muhtemel. Ki bu durum, Suriye’nin kuzeyinde, Batı Kürdistan’ı kastetmek için kısaca Rojava dedikleri bölgede de Kuzey Irak’taki gibi devletleşme yoluna girmek isteyen Kürt Hareketi’ne karşı Türkiye’nin bakışını etkileyebilir. Zira Kürtlerin Suriye’de Fırat’ın batısında genişlememeleri konusunda Ankara tarafından belirlenen kırmızı çizgilerin ne kadar uygulanabilir olduğu, Kürtlerin son bir haftadır Fırat’ın batısındaki birçok farklı bölgede ABD destekli operasyonlar yürütmelerinden sonra artık iyice bir soru işareti haline geldi.