23 yaşında bir kızın Washington günlüğü

Leopor desenli mini eteği ve straplez bluzuyla kırmızı çizmelerini havaya dikip erkek dergilerine poz verir gibi boylu boyunca uzanan bu kız, Washington’a gelip para ve güç kovalayan binlerce Amerikalı gençten biri. Hikâyesi ise... Şimdilik gazetelere düşmemiş, tipik bir şehirdeki taşralı kız çocuğu öyküsü

Haberin Devamı

Dupont Circle’daki Starbucks’ta buluştuk. Buzlu büyük bir kahve istedi. Konuşuyoruz.
Adı Quin Woodward Pu. 23 yaşında. Anne Harvard’dan hukuk doktoralı, güneyli bir avukat. Çinli baba doktor.
Üç kız kardeşler. En büyükleri babası gibi tıptan. Ortanca Yale’e girmiş, gazetecilik yapıyor. Ama o... Güneyin en iyi okullarından Vanderbilt Üniversitesi’nde İngilizce okuyup Johns Hopkins’ten tıp eğitimi için kabul aldığı halde, her şeyi bırakıyor. Washington’a geliyor. Ve kendi ifadesiyle partileyip erkeklerle eğlenmek için ailesinden kopma pahasına orada burada tutunmaya çalışıyor.
Konuşmak istedim. Çünkü politikacıların takip ettiği gazetelerde ‘Type A+’ diye bir kitap yazdığı... Tanıtımını yapacağı duyuruluyordu. Önce Georgetown’ın lüks ayakkabı mağazası SimplySoles da. Sonra da semtin özel, kapalı partileriyle meşhur gece kulübü L2’da.

Haberin Devamı

HAYALLERİNİN PEŞİNDE

Quin’in hikâyesi, buraya güç ve iktidar için gelen... Yükselmek... Oyuna girmek isteyen... Hırslı binlerce taşralı gencin öyküsü aslında. Ayakkabı mağazasına gittiğimde içeride gördüğüm 20-30 kişilik o topluluğun öne çıkmış hali.
İlk önce “Niye geldin buraya” diye sordum onun için. Öyle bir ailede piyano dersleriyle yetişip... Ablasıyla Georgia Eyaleti’nin her yıl heceleme şampiyonu oluyorken... Johns Hopkins’e girecekken... Niye?.. “Hayallerimin peşinden gittim” dedi. “Sıkıcı bir doktor olup... Kendim gibi bir doktorla evlenip... Sıkıcı bir hayat yaşamak istemedim.”

BEN FAHİŞE DEĞİLİM

Kitabını karıştırdım biraz. Washington’a gelişinde yaşadığı hayal kırıklığını anlatıyordu. Kentin her yerinde Jimmy Choo pabuçlarla dolaşan Sarah Palin’ler... Gucci loafer’larıyla karizmatik erkekler beklerken... Her yerde pejmürde insanlarla karşılaşıyor. Sonra suratı çirkin ama vücudu taş gibi (butterface) kadınlar görüyor. Ama onların da... Botokslu sarışın karılarıyla aile hayatı süren Cumhuriyetçi politikacıların Beyaz Saray’ın tam karşısındaki Hay-Adams Otel’de anal seks yaptığı ‘parlamento fahişeleri’ olduğunu fark ediyor.
Kitapta birkaç kişiye fahişe olmadığını söylemiş. Örneğin barda karşılaştığı bir Japon uzun süre, “Kaç para” diye sormuş çünkü. Bana da prensipleri olduğunu, şehrin karanlık tarafına kendini kaptırmamaya çalıştığını anlattı. Uyuşturucu kullanmamak gibi...

Haberin Devamı

BURADA HERKES AKILLI

İki yıldır Washington’da Quin. Ama sanki 10 yıllık tecrübesi var. Haftada beş gün geceleri çıkıyor. Ve blogunda moda, politika üzerine yazılar yazıyor.
“Ne seni burada en çok çeken” dedim. “Burada herkes çok akıllı” dedi. “Rekabette zayıf olan eleniyor. Ve geriye sadece en akıllılar kalıyor.”

ERKEK AVCILIĞI

“İlişkilerin ne durumda” dedim. “Burada düzenli ilişkiniz olmaz” dedi. “Çünkü Washington bir geçiş yeri. Erkekler buraya kariyer yapıp gitmek için geliyorlar. O sırada da düzenli ilişki, evlilik akıllarından geçmiyor.”
“Erkek avcılığını seviyorum, demişsin kitapta” dedim. “Çıkarsın. Bir süre görüşmezsin. Sonra yine takılırsın” dedi.

Haberin Devamı

KICKBALL İLİŞKİSİ

“Etrafındakiler de böyle mi” diye sordum. “Evet, burada birini bulmak çok kolay çünkü” dedi. “Nasıl” dedim. Anlattı: “Bara gidersen tek gecelik çıkar. Çünkü Washington’a muhtemelen bir toplantı için gelmiştir. Daha uzun süreli bir ilişki istersen de, Mall’da kickball (futbol, beyzbol karışımı) oynarken bulursun. Öyle çok arkadaşım var. Oradaki erkekler hem daha düzgün hem de oyun sırasında bol bol konuşma imkânın olur.”.

KAZANMAK İSTİYORUM

“Peki hiç politikacılarla çıktın mı” dedim. “Politikacı değil ama danışmanları oldu” dedi. Daha fazla bahsetmek istemedi.
Uzun uzun konuştuk. Ailesinden... Wasgington’ın görünmeyen yüzünde yaşananlardan... Uyuşturucu kullanan büyükelçilik görevlilerinden... Özel partilerde dönenlerden... Ama o kadar tedirgin ve kontrollüydü ki... Bir yerde durdu hep. Bir Türk gazetecinin onu nasıl bulduğunu ve neden böyle sorular sorduğunu da anlamaya çalışıyordu bir yandan.
Sonunda kahveler bitti. Tekrar görüşmek üzere vedalaştık. “Ne yapmak istiyorsun” dedim ayrılırken. “İleride politikacı olmak isterdim” dedi. “Peki hangi partidensin” dedim. “Cumhuriyetçiyim. Ama kazanmak istiyorum. O yüzden partiye üye olmadım” dedi.

Haberin Devamı

POLİTİKA

Pentagon’dan güvenlik dersleri

2005’ten önce Başbakan’ı dinliyorlardı. Erdoğan’ın çocukları için Remzi Gür’den para istediği... Mehmet Ali Talat’a Rauf Denktaş için, “O artık bitmiştir” dediği konuşmalar sızıyordu. Şimdi askerleri dinliyorlar.
Hangi taraf hangi tarafa zarar vermek için yapıyor olursa olsun... Bir ülkenin ulusal güvenliğinin ayaklar altında alındığının kanıtı bütün bunlar. Obama’nın mesela Kanada Başbakanı ile bir konuşmasının internete düşmesi. Genelkurmay Başkanı Mullen’ın Afganistan’da yaptığı kapalı bir toplantının kaydedilmesi... Olmaz!.. Hadi imkânsızı başardılar, oldu diyelim. 24 saatte bulurlar... Dünyanın neresindeyse de gidip alırlar!..
Ulusal güvenliğin sadece ‘analarını satan’ gazetecilerle konuşmayarak sağlanamayacağını gösteren bir örnek size. Pentagon binasında hem nasıl şeffaf hem nasıl sıkı olunuyor birkaç not:
- Yabancı gazeteci kartım var. Binada her sabah bakanlık sözcüsünün odasındaki basın sohbetine katılabiliyorum. Soru sorabiliyorum.
- Cep telefonları çekmiyor. Ortada bir avlu var. Ancak orada... O da cızırtılı...
- İçeri girdikten sonra binanın her yerine erişebilirim. Ancak bütün odalar şifreli kapılarla kapalı. Bana sadece basın danışmanlarının odaları açık.
- Basın danışmanlarıysa ise her zaman son derece kibar ve samimi. Gazeteciyim diye öcü muamelesi görmüyorum.
- Kapalı kapılardan içeri asla giremezsiniz. Hele bu kapıların açık unutulması... Mümkün değil...
- Bir gün Türkiye masasına girdim. Önce dışındaki şifreli kapıdan geçtim. Departmanın lobisine alındım. Çekmeyen Blackberry’m çelik bir kasaya konuldu. Sonra bir kapıdan daha geçip görüşeceğim kişinin odasına ancak vardım.
- Bina 7 gün 24 saat çalışıyor. Ve gazetecilere her zaman erişim hakkı veriliyor.
- Ve bütün bu şeffaflığa rağmen. Binada dolaşan onca insana rağmen... İçerideki hiçbir konuşma kaydedilip internete konulamıyor.

Yazarın Tüm Yazıları