Uzun bir aradan sonra bir yılbaşı gecesini, eski tabirle "pijama, terlik, televizyon" formatında geçirdim. Saat 20.30’dan itibaren neredeyse tüm kanalların yılbaşı programlarını oradan oraya zıplamak suretiyle izleme fırsatım oldu.
Tarkan’ın yeni albümü Metamorfoz’un yayınlanmasıyla birlikte, yılbaşı gecesi için TRT ile yaptığı özel anlaşma ve aldığı para konuşuldu uzun bir süre. Kaç para aldıysa almıştır, helal-i hoş olsun, ben işin o kısmıyla ilgilenmiyorum. Ancak yılbaşı gecesi, Tarkan gibi büyük bir pop star’ın bile, hem de hiç öyle davranmamasını gerektiren, kariyeri açısından kritik bir dönemde, ne denli özensiz davranabildiğini görüp üzüldüm. TRT’nin hemen tüm kanallarında, bir süredir bir senkron problemi (sesle görüntü oturmuyor) var. Bu tamamen teknik bir problem ve bu problemi yılbaşı gecesi yayınlanan Tarkan konserinde dahi çözememiş olmaları hakkında söyleyecek bir laf bulamıyorum. E, Tarkan ne yapsın diyeceksiniz. Doğru, bu Tarkan’ın elinde olan bir durum değil. Peki bu kadar konuşulan bu konserin, hem de Tarkan’ın belki de kariyerinin dönüm noktası olacağına inandığımız "Metamorfoz" albümünün promosyon dönemine denk gelen bu konserin play back olmasına ne diyorsunuz? Koskoca Tarkan; "Hayır kardeşim, ben play back söylemem, ayıptır" diyememiş midir? Diyememiş olduğunu sanmıyorum, peki bunu önemsemeyecek kadar özensiz davranmayı nasıl göze almıştır?
Tarkan, akıllı bir adam. Ancak kariyeri açısından ne denli tehlikeli bir eşikte olduğunun sanıyorum farkında değil. Tarkan kadar büyük bir star’ın kariyeri söz konusu olduğunda, metamorfozun aslında iş yapış biçimiyle ilgili olduğu ve sound olarak çok daha cesur davranması gerektiği de bir gerçek. TRT, Tarkan sayesinde iyi reyting almış, tebrik ederim. Ama Tarkan’ın konuya bambaşka bir açıdan bakma zamanı geldi de geçiyor bile, sadece kendi iyiliği için.
Gelelim ATV’deki konsere. ATV bir geçiş döneminde malumunuz. Yeni patron, Ali Kırca’nın transferi... Kenan Doğulu’nun lokomotifi olduğu konser yayınında Hepsi ve Burak Kut da vardı. Kenan, tam bir sahne adamıdır biliyorsunuz. Sahnede çok başarılı olduğu ve geçtiğimiz yıla damgasını vuran bir albüm yaptığı da su götürmez gerçekler. Yayın canlı, konserler Ozan Doğulu yönetimindeki çok iyi bir orkestrayla cayır cayır. Peki, sorun nerede? Tamamına yakınını seyrettim; Kenan, Burak ve Hepsi’nin performansları, yayın kalitesi açısından bir sorun yoktu asla. Ancak, ATV’nin yılbaşı programı bir konseri canlı yayınlamanın ötesine geçemedi.
Diğer kanallardaki alaturka konserlerin, dansözlerin, şunun bunun reyting almasında şaşılacak bir şey yok. Sadece Tarkan ve Kenan Doğulu’ya bel bağlayan iki farklı yayın akışı üzerine iki çift laf etmeyi borç bildim.
Bir üstad, bir albüm
Nedim Nalbantoğlu isminin, birçoğunuza pek bir şey ifade etmediğinin farkındayım. 12 yaşındayken konservatuvarı birincilikle bitiren, ardından eğitimine Fransa’da devam eden ve Fransa Devlet Caz Orkestrası’nda birinci keman olarak çalışan Nalbantoğlu, şu anda aramızda olmayan Yehudi Menuhin, Stephane Grapelli gibi keman üstüdlarının bile şapka çıkarttığı bir kemancı.
Tüm dünyada sayısız konser verdi, birçok albüm projesinde yer aldı. O arada Türkiye’ye gelip gittiğinde Fikret Kızılok’la, Serdar Ateşer’le, Gündoğarken’le çalışmaları oldu. Kanun üstadı Göksel Baktagir’le birlikte "Furtuna" adlı dünya müziği projesini hayata geçirdiler. Sound olarak Türk sanat müziği, klasik batı müziği, biraz Bulgar, biraz Hint, biraz caz harmanı bir üslubu var.
Sözün kısası Nedim Nalbantoğlu, bir süre önce Türkiye’de "Yeni Dünya" adında müthiş bir albüm yayınladı. Kendi bestesi olan 4 şarkının yanı sıra Ferhat Göçer ve Sefarad’la tanıdığımız "Yastayım"ın orijinali "Los Biblicos", Deniz Seki’nin yeniden gündeme getirdiği "Böyle Gelmiş Böyle Gider", Candan Erçetin’in sesinden sevdiğimiz "Nar Çiçeği" yorumlarıyla da parmak ısırtıyor.
Bir virtüöz albümü "Yeni Dünya". Ve amiyane magazin üslubuyla bu tip konsept albümlerin "çakma"larının kol gezdiği bir dönemde ilaç niyetine iyi gidiyor.