Geçtiğimiz günlerde, sanıyorum Özel Hat Programı’nda, Serdar Ortaç’ın bir demecine denk geldim.
"Türk rock diye birşey çıkardılar" diyordu. Sonra da Türk rock diye birşey olamayacağını, bu müziği yapan insanların özenti olduğunu ima eden laflarla devam ediyordu önemli demecine. Ardından o bildik "özümüzü kaybetttik, taklitçi olduk" klişesi etrafında dolaştıktan sonra "ama tabii Kıraç’ı muaf tutuyorum" demek suretiyle olayın kulvarını değiştiriyor; Anadolu Rock’ı tenzih ettiğini söylüyor, onun bizim müziğimiz olduğundan dem vuruyordu. Bir gazeteci arkadaşım dayanamayarak "pekiyi, siz de özünüzden uzaklaştığınızı düşünmüyor musunuz" diye sorunca, "tabii ben de zamanında özümden uzaklaştım, hatalar yaptım. Zaten şimdi de bu hatalarımın ceremesini çekiyorum" diye yanıtladı.
Çektiği ceremeden kastı nedir bilmem, ama Serdar Ortaç’ı radyo DJ’liği yaptığı günlerden beri bilirim. O meşhur ilk kaseti çıkarmak için ne kadar uğraştığını; karabiberini, mikili pantolonunu, küt saçlarını...
Serdar Ortaç’ın kitlesine bakıyorsunuz; varoşlarda da seviliyor; Çeşme beach’lerinde de. Yaşlı teyzeler de seviyor onu, çocuklar da. Bunun sebebi, Türk halkının damarını çok iyi yakalayan şarkılar yazıyor olması. Evet şarkıları üç-beş akorun etrafında dönüyor belki, ama öte taraftan bir Türkçe pop şarkısından daha fazlasını beklemek, en azından o şarkıyı bu nedenle eleştirmek adaletli olmaz.
Serdar nazik ve zeki bir adamdır. Basınla ve dinleyicileriyle sıcak ilişkiler kurar. Öte yandan bazen bir haller olur Serdar’a; anlam veremezsiniz. Durup dururken Arto ile polemiğe girer, Tarkan’a laf sokar. Hadi onlardan geçtim; bir miktar magazin malzemesi bulup gündem yaratmak maalesef bu işin raconunda var. Ama şu Türk rock ahkamları ne oluyor, onu bilemiyorum. Her mikrofon tutulduğunda birşey konuşmak zorundalar mı bu insanlar onu da bilmiyorum. Kıraathane sohbeti düzeyinde müzik konuşmak; cehaletten mi yoksa popülist kaygılardan mı kaynaklanıyor?
Öyle ya da böyle, şarkı yazma düzeyine gelmiş bir yorumcu, müzik konusundaki bilgisizliğini sergilerken nasıl bu kadar hoyrat olur?
Evet, Türk rock diye birşey de; İngiliz rock, Amerikan rock, Japon rock diye birşey de olur. Öte yandan rock; tıpkı caz, funk ya da rap gibi hiçbir milletin tekelinde olmayıp evrenseldir. Sen kendi kültürünü, yaşadığın toprakların müzik geleneğinden aldıklarını; yaptığın işin ruhuna ne kadar katarsan o denli yerelleştirirsin işi. Günün birinde yaptığın iş, bu topraklarda sound olarak belirgin bir şekilde ayrışır; işte o zaman Türk rock diye birşeyden söz edebiliriz. Türkiyeli rock müzisyenleri bu anlamda çok büyük yol katettiler son yıllarda. Evet Ortaç’ın dediği gibi özentiler de çıkıyor arada, ama bence Serdar Ortaç’ın asıl öğrenmesi gereken şey şu: İçinde sert elektro gitar riff’leri duyduğu her şey sandığı gibi rock değildir. Buna mukabil içinde bizim ezgilerin olduğu ve elektro gitarla çalınan her şey de Türkiyeli ya da "bizden" değildir. Bugün kendilerini Anadolu rock’ın devamı olarak tanımlayan birçok isim, aslında elektro gitarla türkü söylemektedir. Bunun Anadolu’yla bir ilgisi vardır belki, ama rock’la ya da yerel olmakla uzaktan yakından yoktur. Not düşmek istedim.
CAFE ZİNCİRİNDEN MÜZİK İŞİNE
Starbucks, Amerika’daki birçok şubesinde Hear Music konseptiyle müzik işi yapıyor. Firma çatısı altında "Sanatçıların seçtikleri" başlığıyla Rolling Stones, Sheryl Crow gibi isimlerin seçkisi compilation’lar yayınlayan şirket; öte yandan da Starbucks içinde yasal müzik satışı yapmaya devam ediyor. Diğer bir deyişle bir yandan kahvenizi içiyor, bir yandan büyük bir dijital müzik kütüphanesinden istediğiniz şarkıları seçiyor, çıkışta sizin adınıza hazırlanmış CD’nizdeki şarkıların telifini ödüyorsunuz.
Uzun zamandır büyük müzik sirketlerinin peşinde koştuğu efsane Paul McCartney, tüm geçmişe dönük kataloğunu da yanına alarak Starbucks Records’la anlaşma imzalamaya hazırlanıyor. Dünyaca ünlü kahve zinciri, iş yapış biçiminde yaptığı değişiklikten sonra prodüktör olarak müzik işine de para yatıracak anlayacağınız. Üstelik Paul McCartney gibi bir isim büyük ve konvansiyonel şirketleri değil, Starbucks Records’u tercih ediyor. Müzik işinde daha neler neler olacak, hep birlikte göreceğiz.