Redd’i, ilk albümü 50/50’yi çıkarttığı günden beri dikkatle takip ediyorum. O zamanlar etrafa karşı daha sert bir tutumları vardı. Tamam, inandığı müziği inandığı gibi yapmak istiyordu Redd. Belki de o kastettikleri reddetme hali, ’bazıları gibi’ olmayı reddetmeye işaret ediyordu.
Evet, grup elemanları ayrı ayrı iyi müzisyenlerdi, eğitimliydiler. En önemlisi iyi şarkılar yazıp söylüyorlardı. Ama o ilk albüm döneminde, belki biraz da o zamanki şirketleriyle düştükleri kimi fikir ayrılıkları nedeniyle gerçek kitlesine ulaşamadı Redd. Ben hep şuna inandım; eğer o dönemde biraz daha pozitif olabilselerdi; sadece yaptıkları işin kalitesi bile daha çok konser yapmalarını, daha fazla albüm satmalarını sağlayacak bir potansiyel taşıyordu aslında.
Derken, merakla beklediğim ikinci albümleri "Kirli Suyunda Parıltılar" çıktı piyasaya. O dönemde bir röportaj da yapma fırsatım olmuştu grupla. Yukarda söylediklerimi, üç aşağı beş yukarı kendilerine de söyledim. Uzun uzun konuştuk; kendileri gibi kalmak istediklerini, uzun yıllar sonra da dinleniyor olmayı hedeflediklerini, yavaş ama emin adımlar atacaklarını söylediler. Yaptıkları işi daha iyi anlatmak için ahbaplar, tanıdıklar, torpiller çarkının içinde bulunamayacaklarını, bunu isteseler de beceremediklerini belirttiler. Saygı duymamak mümkün değil. Öte yandan iyi bir iş çıkartıyorsan, yaptığın işin arkasında doğru dürüst durabiliyorsan zaten bir şekilde "oluyorsun". Yeter ki olumlu düşün, suratını asma...
Nitekim Redd de çok başarılı bir ikinci albümden sonra yerini iyice sağlamlaştırdı. Zerrece de bozmadılar duruşlarını.
Geçen sene temmuz ayında İstanbul’da bir konser vermişti grup. Elemanlardan bazıları askere gidiyordu ve asker öncesi sevdiklerine unplugged bir konser armağan etmek istemişlerdi. O gece orada olan şanslılardan biriydim. Ses, ışık, mekánın ambiyansı görülmeye değerdi doğrusu. O konser sırasında profesyonel bir ekip de video kaydı yaptı. İşte, o özel konser DVD’si, şimdi "Gecenin Fişi Yok" adıyla piyasada.
Sadece o mu? Redd asker dönüşü boş durmadı ve ilk iki albümünün önemli hitlerini bambaşka bir ruhla akustik olarak kaydetti. Gerçek anlamda akustik kaydedilen Redd şarkılarını yeni düzenlemeleriyle yeniden seveceksiniz. Benim için öyle oldu. "Plastik Çiçekler ve Böcekler" adlı albümde bir de yeni şarkı var; "Senden Sonra"... Yeni albümü de sabırsızlıkla bekliyorum.
RİSKK ALINIR
Bu aralar sıkça dinlediğim albümlerden biri Riskk!’in "Al!" adlı ilk albümü. MFÖ ve Ajda Pekkan albümlerinde müzik prodüktörü olarak çalışmış Fuad Abdullah’ın kısmen funk-rock olarak algılanabilecek projesi. Kısmen diyorum çünkü albüm örneğin "Basit", "Vampirler", "Kaptıkaçtı", Olmak ya da Olmamak", "Çırılçıplak", "Bizim Kuşak" gibi şarkılar söz konusu olduğunda, sound olarak tutarlı hem de iyi şarkılar. Ama albümün bir bölümü bu sound’dan tamamen kopuk. Hele Fuat Güner’in vokal yaptığı "Ah O Geceler" tam MFÖ şarkısı olmuş. Polifonik vokaller tamam, çok hoş ama... Basçı Fethi Okutan, baştan sona döktürüyor. Fuad Abdullah’ın vokali vasatı aşamamış, sözler eğlenceli, zekice, yer yer de politik. Hatasıyla, sevabıyla beğendim, dinliyorum. Bir sonraki albümlerinde daha cesur olmalarını diliyorum.
MANGA GELİYOR
İlk albümüyle büyük patlama yapan maNga; o gün bugündür ulaştığı albüm satışı ve verdiği konserlerle müzik sektörü açmaza düşmeden önce yapılmış en büyük Türkçe rock keşfiydi. Şimdi stüdyoda ikinci albümle boğuşuyorlar ve eminim uykuları kaçıyordur. Hem müzikal olarak birinci albümü aşacaksın, hem hiçbir albüm satmazken ilk albüm kadar çok satacaksın. maNga genç yaşlarına rağmen grup olmayı becermiş bir ekip. Elemanlar sıkı dostlar. Arkalarında Haluk Kuruosman ve Hadi Elazzi gibi işinin ehli iki isim var. Ben çok umutluyum yine. Bu arada eğer maNga’ya olan sevginiz ikinci albümle birlikte ölümsüzleşsin istiyorsanız, hemen herhangi bir formatta sesli mesajınızı kaydedip GDGDN, Mübayacı Sokak No:5 Rumeli Hisarı İstanbul adresine postalayın. maNga kendilerine gelen bu mesajların bir kolajını yeni albümünde değerlendirecek.