Ünlü biri değilseniz, kırmızı halıda yürümek çok saçma. Etrafta bir sürü kamera, ışıklar... O kameraların ardında da bir an önce geçse de işimize baksak diye bakan kameramanlar...
Kral TV Müzik Ödülleri Gecesi’nde jüri görevimi ifa etmek üzere kırmızı halıda yürürken aklımdan bunlar geçti. İçeri girdim, mahşer yeri. Ama inanın kimseyi tanımıyorum. Bu yıl Mü-yap Endüstri Ödülleri ile birlikte verildi Kral Müzik Ödülleri. O nedenle yapımcılardan, onların davetlilerinden, Unkapanı eşrafından falan çok insan var içerde. Elimizde, konferanslarda, toplantılarda kullanılan bir cihaz var. Ekranda adaylar belirince seçtiğimiz numaraya basıyor oyumuzu veriyoruz. Sadece bizim oyumuz değil. SMS’lerle gelen oylar da hesaba katılıyor ve nihai sonuç ortaya çıkıyor. Orada elim ayağıma dolaşmasın diye evde kendi adaylarımı belirlemişim, o nedenle içim rahat. Şöyle bir baktım kendi birincilerime, içimden yarısı bile tutmaz, dedim. Ama işte bizim de jüri olarak katkımız budur; gidelim, bize verilen görevi layıkıyla yapalım. Oy verdikçe, sonuçlar belirdikçe şaşkınlığım arttı. Neredeyse oy verdiğim herkes seçildi. Unutmayın ki bu, Türkiye’nin en popüler alanında iş yapan bir müzik kanalı. Sizin sevdiğiniz kişi seçilmeyebilir. Mutlulukla itiraf ediyorum ki, evet burun farkıyla kaybedenler oldu ama kimsenin hakkı yenmedi. Demek ki olabiliyormuş. Demek ki işin içine şaibe karışmadan da bu iş yapılabiliyormuş. Bunca yıldır bunca laf ettiğim Kral TV ve temsil ettiği zihniyetin artık değişmesini temenni ediyorum. Bu yılki yarışma bir geçiş dönemini temsil ediyor ve gerisinin sektöre fayda sağlayacak şekilde, seri biçimde geleceğine inanıyorum. İnanmak istiyorum. Sektörü kişisel çıkarları için manipüle eden, parayla klip gösteren bir Kral TV değil, iyi bir müzik kanalı olduğu için dakikalarca reklam alan bir Kral TV hayal ediyorum. Feridun Düzağaç’ın yılın klibi ödülü alması, Pinhani’nin en iyi dizi müziği ödülü, bunlar güzel göstergeler. Şimdi kimse de İsmail YK’ya burun kıvırmasın. Serdar Ortaç kriz ortamında hem çok sattı hem de çok başarılı performanslara imza attı. Murat Dalkılıç keza, hakikaten en iyi çıkış. Rafet El Roman’ın Yusuf Güney’le yaptığı iş sonuna kadar hak etti ödülü. Ferhat Göçer’in Mü-yap’ta Diamond Ödülü alıp da Kral’dan hiç ödül almaması enteresan. Göçer’in ödülüyle bağlantılı olarak değil elbet ama ben Mü-yap’ın “en çok satanlar” ödülünü alınan bandrol üzerinden vermesini sağlıksız bulduğumu bir kez daha belirtmek istiyorum. Dijital ödülleri tenzih ederek... Son olarak şunu söyleyeyim; Müslüm Baba sahneye çıktı ve her zamanki gibi en kral performansını gösterdi. Son bölümde insanlar saygısızca salonu terk ederken bile sahnesini hiç bozmadı, ağzına sağlık kendisinin. Hele “sıradaki şarkı yanlış hatırlamıyorsam Sezen Aksu’nundu” dediği an vardı ki; dedim adam havada yürüyebiliyor, böyle olmak lazım.