Barışarock diye bir festivalden söz edildiğini duymuşsunuzdur. Ne yazık ki insanların hafızasında "Coca Cola’ya ve dolayısıyla Rock’n Coke’a karşı festival" olarak yer etmiştir.
Başlangıçta öyle absürd bir algılanıştadır ki, iş "Barışarock’ta Coca Cola içmek yasaktır" noktasına kadar gelmiştir. Olay neredeyse; global sermayenin oyuncağı olmuş zengin rock’çılarla, sol görüşlü gerçek rock’çılar kamplaşmasına kadar gider. Bu tavrın; rock’a da, kendini dinlediği müzik aracılığıyla ifade eden genç insanların psikolojisine de yapılmış en büyük kötülük olması bir yana; samimiyetine de inanmak mümkün değil.
Neyse ki Barışarock hatasını çabuk anlar. İlk olarak festivali Rock’n Coke’la aynı gün yapmaktan vazgeçerler. Bu çok büyük bir adımdır. Çünkü şu Bush karşıtlığı nedeniyle Rock’n Coke’u protesto etme samimiyetsizliğini bir kenara bırakacak olsak bile; insanların her iki festivali de izleme özgürlüğünü ellerinden almaya kimsenin hakkı yoktur. İdeolojik nedenlerle kimseyi ne Rock’n Coke’a ne de Barışarock’a gitmeye zorlayabilirsiniz.
Ardından kademeli olarak Rock’n Coke karşıtı söylemden uzaklaşılır. Tıpkı olması gerektiği gibi rock’çılar; barış, eşitlik gibi kavramların etrafında birleşip, sevdikleri grupların şarkılarıyla eğlenmek için gelecektir artık Barışarock’a. Festivali her türlü güdümden ve partici anlayıştan da uzak tutmak gerekmektedir.
Gördüğüm kadarıyla Barışarock bu yıl itibariyle bunu da büyük ölçüde başarır. Rock’ın hayal ettiği dünya düzeni, herhangi bir partinin vizyonuna sığamaz çünkü. Orası olsa olsa, ulusal ya da küresel sivil toplum örgütlerinin seslerini duyuracağı bir platformdur. Yoksa siyasi partilerin sempatizan toplayacağı bir mecra değil asla...
Barışarock ilk günden beri ücretsiz bir festival olma ayrıcalığını da sürdürür. Festivalde sahne alan gruplar da tek kuruş talep etmezler. Sadece bu bile müthiş bir olay değil midir sizce?
Bu yılki festivale gelecek olursak; Barışarock 2006, Türkiye’nin dört bir yanından sadece müzik dinlemek için gelen 30-35 bin katılımcısıyla; sahne alan 30’a yakın grubuyla kitlesel ve önemli bir festival olma yolunda büyük adım attı. Festival organizasyonu, bu denli büyük bir kalabalık beklemediği için türlü aksilik yaşandı elbet ama bunu hoş görmek gerek. Önemli olan bundan sonrası. Bu artık "kardeşim bedava festival yapıyoruz, olur o kadar" işi değil. Önümüzdeki yıl da festival alanındaki dinleyicinin onda birine yetecek bir ses düzenine tamah ederseniz, tek kuruş almadan sahneye çıkan müzisyeni az da olsa mutlu etmek için kulise iki tuvalet koymaz, monitör masasına işinden bihaber elemanlar yerleştirirseniz; iki gün içinde otuz kadar grubu sahneye indi bindi yaptırırsanız; güvenlik ve sağlık önlemlerine gereken ilgiyi göstermezseniz; çok yakında bu güzel festival en iyi olasılıkla hafızalarda tatlı bir hatıra olarak kalacaktır.
Barışarock’ın çok kısa bir sürede yarattığı güç, yabana atılacak cinsten değil. Ama dedim ya, iş asıl bundan sonra başlıyor. İlkelerinden ödün vermeden ama hiçbir komplekse de kapılmadan festivali hak ettiği kaliteye getirecek kurumsal sponsorları da yanına alarak; Barışarock’ı Avrupa’nın en önemli ücretsiz rock festivali haline getirmek hiç de zor değil çünkü. Her şeyden önce kendimizle barışarock... Emin olun savaşa karşı sesimiz daha gür çıkacak o zaman.