Paylaş
Masal ülke İzlanda’nın Sigur Rós’u, müzikal varlığını evrilme üzerine kurmuş; müziğini de, dünyadaki diğer sanat alanlarıyla oluşturduğu kesişim kümeleri üzerinden tanımlamış bir grup. Tıpkı zamanında Pink Floyd’un, Radiohead’in, memleketlisi Björk’ün doğal olarak başardığı gibi hep birkaç adım ilerde; bizi saplandığımız uyuşturucu nitelikli pop çamurundan çıkarmak için elini uzatmış bekler gibi Sigur Rós.
Sigur RósRoute One (XL-Ess Err)
Bu nedenle Sigur Rós’u tanımlarken ‘post rock’ ve kısa süre önce dijital platformlarda yerini alan ‘Route One’ adlı yeni albümüne de ‘ambient-elektronik’ denmesinden hazzetmiyorum. Sebebi açık: Bazı şeyleri tanımlamaya çalışmak beyhudedir. Sürekli arayan, dönüşen bir şeye siz hangi aralıkta etiket yapıştırırsanız yapıştırın yanlış olur. Bunun yerine akışa uyum sağlarsanız; dinleyici rolünden Sigur Rós’un bir parçası olmaya doğru gelişen pozisyonunuz güçlenebilir.
Mutabıksak ‘Route One’dan söz edelim... 2016 yazının en uzun gününde Sigur Rós, İzlanda’yı dairesel olarak kat eden 24 saat ve 1332 km’lik bir yolculuk yaptı. Bu yolculuğu da ‘Slow TV’ adıyla YouTube üzerinden canlı olarak yayımladı. Serüvenin bir de müziği vardı elbette. Önce 24 saatten 40 dakikaya indi. Sonra 2017 sonunda plak formatında sınırlı sayıda yayımlandı. Şimdiyse dijital platformlardaki yerini alarak tarafımıza ulaştı. 8 parçalık ‘Route One’ esasen grubun ‘Óveður’ parçasının çeşitli hallerinden oluşuyor. Teknik olarak bir ‘tekli’ ancak ruh olarak kesinlikle remix ya da versiyon içerikli değil, konsept bir albüm. En önemli özelliği bir bilgisayar programı aracılığıyla ve neredeyse sıfır insan müdahalesiyle kendiliğinden oluşmuş olması. Bu tavrın altmetninde bambaşka bir mesele var: Öncelikle bir Sigur Rós şarkısının özgür bırakıldığında teknolojik bir rastlantısallıkla ne kadar derinlere gidebildiğini gösteriyor. İkinci olaraksa; belki de sanatçının sanat üzerindeki ‘yaratıcılık’ hegemonyasını sorguluyor; sanatsal yaratıcılık söz konusuysa insanın önce egosundan kurtulması gerektiğini vurguluyor. Her bir parçasının adı; yolculukta verilen molaların coğrafi koordinatları olan ‘Route One’ teknolojik haline karşın; huzurlu atmosferi, duygusallığı, sükûneti ile İzlanda’ya dilediğiniz zaman yapacağınız zihinsel yolculuğa açık bilet gibi. 1, 2 ve 4’üncü şarkılara dikkat.
Evrencan Gündüz
Mevsim Çiçekleri
Evrencan Gündüz; canlı performans video’ları ve eşlikleri ile olduğu gibi tüm samimiyetiyle yaptığı canlı sosyal medya yayınları ve videoları sayesinde güçlü bir bağ kurdu sevenleriyle. Aslında mevcut Türk pop ya da rock kalıplarından birine sığışmak yerine potansiyel kitlesi için yepyeni bir temel attı. İlk EP’si ‘Evrencan ve Uzaylılar’ çıktığında ‘Ben Asım Can Gündüz’ün iyi cover söyleyen oğlundan çok daha fazlasıyım’ demiş oldu. ‘Seni Sevecek Kadar’ ve ‘Sen Beni Yine’nin öne çıktığı EP’de Evrencan; rock, soul, reggae, blues gibi ummanlardan beslenen sound’unu küçük küçük parlattı. Geçen günlerde yayımladığı altı parçalık ilk albümü ‘Mevsim Çiçekleri’ bu açıdan baktığımızda aynı müzikal kaynaklardan yola çıkan ama daha olgun, Akdenizli ve ruhen zengin bir pop rock albümü olmuş. Evrencan; samimi ve orijinal bir tavırla bir yandan kendi kitlesini oluştururken diğer yandan popülerlik kaygısı duymadan kendini günbegün sevdireceğe benziyor. Albüme adını veren parça, ticari açıdan lokomotif olabilir ancak siz ‘Kadının Teki’, ‘La La La’ ve ‘Yeni Bir Şarkı’dan başlayarak tamamını dinleyin. Henüz Evrencan’ı sahnede izlemediyseniz bu albümün bir konserine gitmeyi de ihmal etmeyin.
Paylaş