Dünya bizden o kadar uzakta ve ulaşılamayacak bir yer değil aslında

‘Sertab’ın Müzikali’ni bu sezon Zorlu PSM’de sergileyecek Erener’in geleceğe dair büyük projeleri var. Hayaller, projeler New York’a kadar uzanıyor. Şovunu vesile edip, iç dünyasına girdik ‘Sertab gibi’ olmak nedir daha iyi öğrendik: “Babamı kaybettiğimi öğrendiğimde de yarım saat sonra sahne almam gerekiyordu; o sahneye çıktım. Hayat dediğin böyle... Düğün ve cenaze...”

Haberin Devamı

Böyle bir müzikal yapmak, her zaman aklınızda olan bir şey miydi?
- Aslında büyük bir müzikal yapma fikriyle yola çıkmadım. Bizim bir tane Harbiye Açıkhava Tiyatromuz var. Orada havamızı attığımız konserler yapıyoruz. Her yıl yeni ne yapabiliriz diye düşünüyoruz. Tohumlar orada atılmaya başladı. Önce bir yarısında Beyhan Murphy’nin benim için koreografi yaptığı, diğer yarısında oda müziği olan bir konser yaptık. Sonra dedik ki Beyhan’la oda müziği bölümünü kaldıralım, diğer bölümü dansçılarla geliştirelim. Sonra bunu bir tiyatro sahnesine taşıma fikri oluştu kafamızda. Uniq İstanbul’la anlaştık. Akış değişti, şarkılar değişti, danslar değişti. İlk yarıyı 90’lar, ikinci yarıyı 2000’ler olarak kurguladık. Ardından isim düşünmeye başladık. ‘Sertab’ın Müzikali’; hoşumuza gitti.
◊ Sürekli değişen ve gelişen bir proje mi ‘Sertab’ın Müzikali’?
- Evet, mesela Uniq istanbul’dan Zorlu PSM’ye taşınırken büyük evrim geçirdi proje. Şu an yaptığımız şeyi dört yıl önce yapmaya kalksaydık yüzümüze gözümüze bulaştırırdık. Birçok şeyi deneyip yanılarak öğrendik. Çok şükür her gösterimiz ‘kapalı gişe’; bugünlere geldik.
Dünya bizden o kadar uzakta ve ulaşılamayacak bir yer değil aslında
◊ İki yıl önce babanızı kaybettiniz. Şimdi Zorlu PSM’deki dev ekranda ‘İncelikler Yüzünden’ şarkınızın videosu varken, sahnede ne hissediyorsunuz?
İnsan sevdiklerini kaybettiğinde; hazırlıklı bile olsa zor. Çok değerli insanlar hayatımdan çıkıp gittiler. Uzay ’da (Heparı),
Onno ’da (Tunç) o acıları yaşadım. Ama kanından, canından birini kaybetmek bambaşkaymış. Dev ekranda; içinde çocukluğum, annem ve babam olan o klibi izlerken kendime nasıl bir zorluk yarattığımı anladım. Sahnedeydim ve ağlamakla şarkı söylemek arasında bir seçim yapmam gerekiyordu. Babamı kaybettiğimi öğrendiğimde de yarım saat sonra sahne almam gerekiyordu; o sahneye çıktım. Hayat dediğin böyle... Düğün ve cenaze...
◊ Projenin evrimi nasıl devam edecek sizce?
- Bir sonraki sezon gösterinin içine bir hikâye koymayı ve gerçek bir müzikal olmasını hedefliyorum. Biz bu gösteriyi kalplere hitap edecek şekilde kurguladık. Belki o zaman hikâyeyle bağlantılı olacak şekilde teknolojik olma imkânı da bulacağız. İki Sertab’ın; Sertab’lardan biri hologram olmak üzere ve güçlü bir metne dayalı olarak konuştuğunu hayal etmeye çalış. Hologram derken; 3 boyutlu, gerçek bir Sertab görüntüsünden söz ediyorum.
◊ Gösteriyle ilgili en büyük hayaliniz nedir?
- Ben öldükten sonra bu gösterinin devam etmesi ve Sertab rolünü başka sanatçıların oynaması.
◊ Bu sezon dünyanın en önemli ışık tasarımcılarından biri olan Ken Billington’la çalıştınız. Nasıl oldu bu iş?
- Dünya bizden o kadar uzakta ve ulaşılamayacak bir yer değil aslında. Yeter ki içimize kapanmayalım, kompleksli olmayalım. ‘Madem ki Türkiye’de yapılan ışık tasarımıyla ilgili bir derdim var, Broadway’de bu işin en iyisi kimse onunla çalışmalıyım’ dedim ve yola koyuldum. Bir isim listesi çıkardım ve hepsine mail attım. İnanır mısın, ertesi gün hepsinden yanıt geldi. Derken, Ken Billington’a ulaştık. Gösterinin kayıtlarını izledi ve ‘Ben bu işi yapmak isterim’ dedi. Ken, bize büyüsüyle dokundu ve gitti. “Eğer ışığı bedeninde bir kostüm gibi hissediyorsan orada bir ışık var demektir” derlermiş. Ben onu hissettim ilk kez... Yani ben o ışığı giydim sahnede. Sözünü ettiğimiz adam ‘Çok hızlı olmak zorundaydık; çünkü bir gün Liza Minelli’ye ışık yapardık, bir gün Frank Sinatra’ya’ diye anlatan bir adam. Ben bu adamla tanıştım ve çalıştım.
Dünya bizden o kadar uzakta ve ulaşılamayacak bir yer değil aslında
◊ Bu gösteriyi yurtdışına götürmek mümkün değil mi sizce?
- Aynı hayali kurdum ve girişimlerde bulundum bile. Biz Avrupa’da güçlü bir Türk seyirci potansiyeline sahibiz. Ama mesele bu değil. Dilini bilmedikleri bir oyun da olsa bugün her ülkeden izleyiciye dijital çeviri cihazları ile ulaşmak mümkün. Yeter ki sizi Paris’teki bir tiyatro salonuna, o evrenin içine sokacak organizatörlerle çalışmanın bir yolunu bulun. İşinizin sanatsal ve ticari değeri varsa sizi ciddiye alacaklardır. Bizim Türkiye olarak sanatsal değil işin yönetimine dair zaaflarımız var. Ken Billington gibi biri ‘Sertab’ın Müzikali’ni sevip buraya kadar geldiyse, bana “Sen dünya standartlarının üstünde bir şarkıcısın” dediyse, ben bu iş için uğraşırım. Mutlaka başaracağım. Hatta gözümü New York’a bile diktim.
◊ Sertab’ın Müzikali’ne ilham veren sanatçı var mı?
- Beyoncé var... Şarkıcı ve şarkı yazarı olarak olağanüstü yeteneklere sahip. Burnu büyük İngilizler bile el pençe divan duruyorlar karşısında. Yaptığı işler ortada. Belgeseli, ‘Lemonade’ filmi ve albümü birer başyapıt. Bence Madonna’nın ‘Frozen’ı neyse Beyoncé’nin ‘Lemonade’i de odur. Bence Madonna işin kitabını yazdı, koltuğumuzun altına verdi. Bir Madonna daha gelmeyecek; tıpkı Michael Jackson gibi...
◊ Peki sizce “Bir Sertab Erener daha gelmez” durumu mu var?
- Sezen Aksu da gelmeyecek... 80’lere, 90’lara dair böyle büyülü bir durum var galiba... Şimdi çağ analogdan dijitale evrildi, endüstrinin ve tüketicinin tavrı ve beklentileri tamamen değişti. Belki de sebebi bu. Sen, bundan 30-40 yıl sonra da dinliyor oluruz diyebileceğin beş isim sayabiliyor musun? Ben zorlanıyorum.
◊ Bu arada son albümün üzerinden 3; son teklinin üzerinden neredeyse 1 yıl geçti; müziğin üretim tarafını askıya mı aldınız?
- Elimde 12-13 kadar şarkı birikti. 20’lere ulaşınca aralarından seçerek bir albüm yapmayı düşünüyorum. Şimdilerde küçük notlar alma, onları heybeme atma sürecindeyim. Öyle yollardayken olmuyor. Ocak-Şubat aylarını kendime ayırdım. O zaman stüdyoya girip kafamdakileri kaydetmeye başlayacağız. Zaten Emre’yle (Kula) ayrı, Ersay’la (Üner) ayrı; sürekli çalışıyoruz. Elbette Sezen’e de gidiyorum. Onun stüdyosu bir okul gibi. Birçok müzisyen girip çıkıyor, müthiş bir etkileşim yaşıyorsunuz. Sound olarak da farklı hedeflerim var. Albümdeki her şarkının farklı bir ruhu, sound’u olacak.
◊ Herkes sizden aşk şarkıları bekliyor... Bu sizi sıkıyor mu?
- Shakespeare’den beri herkes aşktan söz ediyor. Benim kendimi bugünün popüler müzik piyasası içinde konumlamam çok zor artık. Aşk şarkısı söylemekten de epeyce sıkıldım. Bizim başka temel, büyük dertlerimiz var. Onlardan söz etmek istiyorum.
Dünya bizden o kadar uzakta ve ulaşılamayacak bir yer değil aslında

Büyük konser
planları da var
Önümüzdeki sezon Milyon Festivallerinde sahne alacağım. Ken Billington, Zorlu PSM’deki gösteriler için benim bir hayalimi gerçekleştirdi. Zaman kodu kullanarak ses ve ışığı senkronize etmeyi öğrendik. Zaman kodunu kullandığınız zaman attığınız her adım da ona uygun olmak zorunda oluyor. Kostümünü ne kadar sürede değiştireceksin, hangi saniyede sahnenin neresinde duracaksın hepsi belli. Milyon Festivalleri Organizatörü Umut Kuzey’e de söyledim; ’10 şehirde 10 konser mi yapacağız; göreceksin hepsi birbirinin tıpatıp aynısı olacak...’

Yazarın Tüm Yazıları