Yok kafa karıştırmaya çalışmıyorum. DRUM, yani "Dialogue, Respect, Understanding through Music" cümlesinin, niyeti itibariyle "Davul" kelimesine tekabül eden ama aslen başka bir şey söylemeye çalışan bir uzantısı.
Hadi çevirelim: Müzik yoluyla diyalog, saygı ve anlayışın tahsis edilmesi.
Bu projelerden çok var, diyorsunuz belki içinizden. Ben de başlangıçta öyle düşünmüştüm. Ama kazın ayağı öyle değilmiş.
Geçen seneki tanışma toplantısında Sertab Erener sahne aldı. Genelde böyledir ya bizim memlekette: "Bir projemiz var, Sertab’ı çıkartalım tanıtsın" derler, o çok iş bilen patronlar...
Bende önyargı devam ediyor, bıyık altından gülüyorum. "Sertab’ı değil feriştahını çıkartsanız, önce bu memleket topraklarında ayağınızın yere basması lazım..."
Sertab, "Dünya DRUM Elçisi." Ve hatta Demir Demirkan’la "I Remember Now" adlı bir tema şarkısı yapmışlar projenin bayrağı olma niyetiyle.
Galiba hálá önyargılıyım, engelleyemiyorum. Ne yapmak istiyorlar, tam anlamış değilim.
Derken Beyoğlu Tünel ve Bağdat Caddesi’nde "DRUM Ritim Halkaları" oluşturmaya yelteniyorlar. "DRUM Ritim Halkaları" dediğimiz de el ele yapılmış bir çemberin ortasında amaç transferi... Öyle umuyorlar. Ama vatandaşın tepkisi de fena değil. Anlatıyorlar mı dertlerine ne?
Bu da içi boş halkla ilişkiler projelerinden biri mi dersiniz? Sabri Tuluğ Tırpan’lı ve Sertab Erener’li Mevlana Simyacı Senfonik Şiiri’ni izleyince iyice emin oldum. Zamanla anlaşılıyor işin içinde samimiyet varsa.
DRUM son derece ciddi bir proje. Stratejik konumlaması ve profesyonelliği itibarıyla de önyargılarımı bertaraf etmeyi başarmıştır, itiraf etmek isterim.
Önümüzdeki aylarda sıkça adını duyacaksınız. Hem yaz aylarına damga vurma potansiyeli taşıyan konser fikirleriyle, hem de futbol gibi popüler bir alana bile bulaşmayı göze alan kararlı duruşlarıyla... Yine kafanız mı karıştı? O zaman bekleyin. Ben açıklamayacağım. Ama DRUM derlerse işin müsebbibine, o zaman bu satırlarımı anımsamanız ihtimalinden güç alıyorum. Bir noktayı unuttum, UNICEF de işin içinde. Şaka değil; galiba siz keşfedin istiyorum: www.drumforworld.com
EUROVISION VE ÖTESİ
15 Şubat tarihi itibariyle Mor ve Ötesi’nin Eurovision şarkısını dinledik. Eurovision’da bizi temsil edecekler. Şarkının adı Deli’ymiş. "Size yakıştı mı yahu, Eurovision’a katılmak" demeye çalışan ve şekil itibarıyla grubu karalamaktan hazzeden bir sürü demece denk geldim. Bu hal bana, "Katılmayı kabul etmiyoruz, biz Mor ve Ötesi’yiz" deselerdi eğer, aynı kişiler tarafından nasıl eleştirirlerdi acaba, diye düşündürdü. Mor tarafında değilim; ötesini hiç bilemem. Ama Deli’nin Mor ve Ötesi’ni kitlesel yapan şarkılarının bir benzeri olduğunu biliyorum.
Elemanların elinden geleni yaptığına, görevi layıkıyla yerine getirmeye çalıştıklarına da inanıyorum. Deli derken ne demek istediklerinin de bir şekilde bilincindeyim. Hadi gelin delirmeyelim. Mor ve Ötesi bu ülkenin yetiştirdiği bir değerdir. Bir mucize olmuştur ve bu durum anlaşılmıştır TRT tarafından.
Bu arada şarkının ruh halini belirleyen Tarkan Gözübüyük gibi mütevazı bir ustanın yaptığı şarkı, koreograf Beyhan Murphy ve masallarıyla ünlü yönetmen Ezel Akay’ın gözüyle klip oldu, pek yakında bu televizyonlarda.