Paylaş
Üniversitede okuduğu yıllardan beri çoksesli müziğe ilgi duyan, korolarda yer alıp yurtdışı festivallerde deneyim kazanan, sonrasında bir dönem caz vokal üzerine çalışıp kendini geliştiren genç bir sanatçı Melis Yelman. Hem sesi hem duruşuyla ‘Gümbür gümbür geliyorum’ diyen şarkıcının radarıma girme nedenleri şöyle: Öncelikle dans/elektronik altyapılarla Türkçe sözlü şarkı yazarlığı becerisini tertemiz bir paydada buluşturuyor. Ayrıca iddialı bir şarkıcı olma hedefiyle yetinmeyip, genç yaşta söz yazarlığı yönünü geliştirmeyi hedefleyip bunu yavaş yavaş başarıyor.
İki yıllık yolculuğunu adım adım takip ettiğim Melis Yelman’ın bu yıl nisanda yayımladığı ‘Kibir’i tanışma niyetiyle dinlemenizi öneririm. Parçanın orijinali Hande Yener’in büyük bir hit’i (Yanmam Lazım) biliyorsunuz. Dinleyin ve Yener versiyonuyla kıyaslayarak Yelman’ın müziğe yaklaşımını, sound’unu anlayın önce...
Akabinde geçen günlerde yayımlanan ‘Nergis’e odaklanın. Bu şarkı ilk albümün haberci teklisi. Görsel konsepti yaratan Burçin Kaygısız ve düzenlemenin altındaki imza Görkem Arslan’la güzel bir ekip işi olmuş. Fikri altyapısı ve samimiyetiyle gönüllere taht kurmuş, bağımsız yapım şirketi Bir Baba Indie (BBI Music) yolunu bulmuş, güzel bir yere gidiyor Melis Yelman’la...
SIRRINA SAHİP ÇIKMALI
90’lar Türk popunun en güçlü markalarındandı; kendine has şarkı yazarlığı ve stiliyle dikkat çeken bir unsuru olmuştu Rafet El Roman. ‘Sorma Neden’ örneğin o yıllarda kaç kişinin kalbine dokunmuş, içini acıtmıştır kim bilir… Her şarkı yazarının imzasını atmak isteyebileceği nadirlikte müthiş bir baladdır. ‘Amerika’ ise sözleri ve videosuyla daha çok kült olsa da apayrı bir tat sunan çok güçlü bir şarkıdır.
El Roman’ın haklı şöhreti 90’lara sıkışıp kalmaz, 2010’a dek adından söz ettiren hit’ler, düetler ve albümlerle devam eder. Bundan sonrası daha çok kadın vokallere odaklanmış bir düet tekliler dönemi olur kendisi için. Bence Rafet El Roman’ın en değerli özelliği ilk günden bugüne tarzından, şarkı yazarlığı çizgisinden hiç ödün vermemiş olmasıdır. 90’lı yıllarda onu orijinal yapan sır bugün de aynen geçerli ki sadece bu bile çizdiği yolun ne kadar doğru olduğunun göstergesi.
Buraya kadar tamam ancak yeni albüm ‘Sırrına Eremeyiz’i dinlediğimde şunu düşündüm: Az denilemeyecek sayıda yeni şarkı içeren bir albüm ancak şarkılarda yazarın bir miktar cepten yediğini görüyoruz ne yazık ki.
Kanımca Rafet El Roman ‘Ben albüm sanatçısıyım’ diye düşünerek albüm yapıyorsa bundan vazgeçmeli. Olay iki lokomotifin arkasına vasat vagonlar eklemekten ibaret değil artık. Pekâlâ üç ya da dört şarkıya odaklanan dijital bir EP yapabilir ya da teklilerle ilerleyebilirdi. Yine de en azından Rafet El Roman hayranlarının beklentisini karşılayacak, taze his yaratan bir albüm olmuş ‘Sırrına Eremeyiz’.
KAYIP KLASİKLER ZAMANI
‘Kid A’ albümünden 21, ‘Amnesiac’ten 20 yıl sonra Radiohead üçlü bir yeniden basım albüm hazırlığında. Üçlü diyorum çünkü ‘Kid A Mnesia’ adındaki bu yeni çalışmada bahsettiğim iki önemli albümün yanı sıra bunlara girmeyen şarkılardan oluşan ‘Kid Amnesiae’ adlı bir toplama da olacak.
‘If You Say The Word’ bu toplamadan bize ulaşan ilk tekli. Şarkının ‘yeni’ oluşunu esas alarak Radiohead verimlilik ve zarafetini yansıtıyor diyebiliriz. Yüksek müzikal çıtası, çan seslerinden oluşan perküsyonları, titrek ses dalgalarıyla yaratılan ürkütücü ambiyans ve çokkatmanlı prodüksiyon tekrar tekrar dinledikçe sizi içine çekiyor. Diğer bir deyişle; ‘OK Computer’ albümüne giremeyen ama 2017’de ‘OKNOTOK’ta buluştuğumuz ‘Lift’ gibi ilk dinleyişte çarpan cinsten değil. Zaten hangi Radiohead şarkısının kopup nereye uçacağını kestirmek, hangi parçanın kitlelerin ezberine yerleşeceğine ilk anda karar vermek çok güç. Bu da Radiohead müziğinin bizim beklentimizle değil, evrenin anlamlı rastlantısallığıyla bağ kurmasından ileri geliyor. ‘If You Say The Word’ de her Radiohead işinde olduğu gibi büyük iştah ve merak uyandıran ‘Kid A Mnesia’nın habercisi ve ‘yeni’ bir şarkı olduğu kadar ‘ kayıp bir klasik’ olarak da gayet ilgi çekici.
Paylaş