Kaç yaşında olduğumu anımsamıyorum. Moda Çay Bahçesi’nde doğum günümü kutlarken, Kalamış Koyu’daki deniz şenliklerini izlemiştim.
Deniz Kuvvetleri’nin bir büyük gemisi açıkta belirdiğinde ortalık yıkılmıştı. Yelken yarışları yapıldığı söyleniyordu ama ne olduğunu kimse pek anlayamamıştı. 1960’lı yılların sonu filan olmalı.
Tabii ki, deniz şenliklerinin amacı doğumumu kutlamak değildi; doğum günüm ile Kabotaj Bayramı’nın 1 Temmuz’da rastlaşması, tamamen tesadüftü. Babamların yalancısıyım ama.
Kısmi bağımsızlık ilan edip, Kalamış ve Moda’da dolaşmaya başladığım 1970’lerde terebentin kokusu, rastgele kumsala atılmış ayağa dolanan üstüpü parçalarından ortalığa yayılırdı. Yaz öncesinde, insanlar bir gayret teknelerini denize hazırlamaya çalışırdı. Artık kalmayan küçük İstanbul kayıkları, yeni yeni görmeye başladığım küçük boy Karadeniz tipi balıkçı tekneleri, çekilmiş, kalın kerestelerle sabitlenmiş biraz yüksekçe kotralar. Terleyen vücutlar, açılan boya tenekeleri, akşama doğru açılan bira şişeleri. Tekel biralarından, bira bu kapağın altındadır reklamı ile parlayan Efes Pilsen’e doğru sınıf atlama çabasındaki gençlerin egemenliğine girerdi kumsallar akşam üzeri. Şimdi yerinde sanırım küçücük bir Migros bulunan Köhne çay bahçesi, adının tersine en dinç yeriydi Kalamış’ın. MFÖ daha MFÖ olmadan oraya takılmaya başlamıştı örneğin. Ne de olsa Kızıltoprak çocuklarıydılar.
Kalamış’tan denize doğru uzanan iskeleye Köprü’den gelen vapur yanaşır, oradan Bostancı’ya, Adalar’a devam ederdi. İstanbul’un daha küçük, daha masum, daha yoksul ama kesinlikle daha hergele olduğu günlerdi. Ve İstanbul o günlerde denize daha yakın ancak tekne sahipliğine bugünküne kıyasla biraz daha uzaktı.
*
Eskiler bizim bugün yat dediğimiz gezi teknelerine kotra derlerdi; İngilizce ’cutter’dan gelme. Cutter aslında çift ön yelkenli, genellikle tek direkli teknelere İngiliz ve Amerikalılar’ın verdiği addır. Kotra sahibi olmak zordu; pahalı olmanın ötesinde zor işti kotra sahipliği. Bakımı, onarımı külfetti, yaptırılması daha büyük bir külfet. Kotrayı, ısmarlayıp yurtdışından getirtmek herkesin yapabileceği iş değildi, Bir usta bulunacak, yaptırılacak filan; uzun işti. İthalat zor, hatta imkansızdı. Yurtdışından küçücük bir parça getirtmek için bile tanıdık gerekirdi. Kotra tam anlamıyla zengin işiydi.
Fenerbahçe Burnu’nda Belvü’nün önünden baktığınızda, biraz açıkta nazlı nazlı sallanan yelkenli tekneleri seyretmek büyük keyifti doğrusu. İstanbul demek, benim için o küçücük tekneleri denizde izlemekti. Her nedense, hiç yelkene ilgi duymadım o yıllarda; yüzme, sutopu, arazi koşusu, futbol... Ama yelken olmadı hiç. O yüzden de kotralar, İstanbul kotraları, benim hep birer biblo gibi çok sevdiğim ama ancak izlemekle yetindiğim deniz süsleri olarak kaldı. İstanbul onlarsız olamazdı.
Yıllar sonra Antalya’da saatlerce yüzüp daldıktan ve güneşlendikten sonra tek bir teknenin bile geçmediğini fark ettiğimde, Akdeniz’i neden pek sevmediğimi de anlamıştım. Teknesi ve özellikle kotrası olmayan bir deniz kesinlikle güzel değildi.
*
’İstanbul Kotraları’, Yücel Köyağasıoğlu’nun yazdığı ve Ataköy Marina Yacht Clup tarafından yayımlanmış bir kitap. Piyasaya ya çıktı, ya da çıkmak üzere... Sezar Atmaca’nın yayına hazırladığı kitabın sayfalarını çevirirken, giderek uzaklaşan çocukluğuma gittim yavaş yavaş.
İstanbul’un semtlerine ve teknelerine bir tarih yolculuğuna çıktım. Boğaziçi mahalleleri, Adalar, Moda, Kalamış, Fenerbahçe... Ellikisi çizim yüzlerce tekne fotoğrafı, 80 teknenin öyküsü var bu kitapta. İstanbul ve deniz aşığı herkesi, kendi tuzlu tarihinde uzun bir yolculuğa çıkartabilir bu kitap.
Şiddetle öneriririm.
Swan yelkenlilerin büyük dönüşü
Pahalı ama kalite standartı olarak kabul edilen Swan teknelerini üreten Fin şirketi Nautor, son yıllarda ciddi bir hamle içine girdi. Tek tip yarış teknesi olarak tasarlanan Club Swan 42’nin yılın teknesi seçilmesinden hemen sonra Nautor, ürettiği Maksi yatların katılacağı bir dizi yarış yapacağını açıkladı. Akdeniz’in yelken yarışlarında önemi böylelikle bir kez daha vurgulanmış oldu.
Swan 1970’lerden bu yana yelkenli teknelere gönül verenlerin altın standartıdır.
Finlandiya’nın en önemli ihraç ürünlerinden biri olarak yüzünü yıllarca ağartan Swan tekneler, yaşlarına başlarına bakmadan dünyanın her limanında insanın karşısına çıkarlar. Ancak, özellikle İtalya’da nispeten ucuz işçiliğin yardımıyla Swan teknelerin kalite özelliklerini taklit eden üreticilerin çıkması ve ürünlerini ciddi fiyat farkıyla tüketicilere sunması nedeniyle sıkıntı çeken Nautor şirketi, moda dünyasının önde gelen ismi Ferragamo’nun şirketi satın almasından sonra yeniden çıkışa geçti.
Kendisi de yelkenci olan Leonardo Ferragamo’nun bu kararı, şirketin modernleşmesinde büyük rol oynadı. İki önemli markayı, Swan ile Ferragamo’yu buluşturan bu satın almanın ardından klasik yelkenli güzelliğinin simgesi olan Swan tekneler, modern ama süratli ve çekici yelkenlilere dönüştü. Swan hiçbir zaman çirkinleşmemişti ama gereken modern yüzü Ferragamo ve devreye giren İtalyan ekip sağladı.
Önce Swan 45’ler ile çok yüksek kaliteli, çok pahalı ama çok modern bir tekne sınıfı yaratan Nautor, birçok genç ve varlıklı yelkenciyi çekmeyi başardı. Ardından New York Yat Kulübü, kendi tek tip tekne tasarımı için Swan’ı seçti ve çok sayıda Club Swan 42 ısmarladı. Club Swan 42 birçok yarış başarısının ardından, Sailing World Dergisi tarafından yılın teknesi seçildi.
Nautor’un yeni kararı ise, büyük boy Swan sahibi olmayı önemli bir itibar göstergesi olarak görenlere heyecan verdi. Nautor, 2008 yılında Maksi yatlar için yeni bir yarış programı açıkladı.
Buna göre, Mart, Mayıs, Haziran ve Eylül 2008’de, Portofino, Capri, St. Tropez ve Costa Smeralda’da yapılacak yarışlara Swan Maksi tekneler katılabilecek. Büyük ödül ise, İngiltere’nin çok iyi tanınan mücevher şirketi Asprey tarafından tasarlanmış bir kupa olacak. Maksi tanımı 18 metre ve üzeri tekneler için kullanılıyor.
Böylelikle Swan 45 ve 42 feet teknelerin yanısıra Maksi tekneler için de kendi yarışını ve yarış standartını oluşturmuş oluyor.
Fiyatları 500 bin Euro ile 18 milyon Euro arasında değişen Swan teknelerin Türkiye temsilciliği Kuğu Yatçılık tarafından yapılıyor.