8-0’ın ardından

NE denebilir ki? Beşiktaşlı olduğunu daha baştan belli etmiş bir kişi olarak, Beşiktaşlı okurların özellikle Hürriyet’in web sitesinde yayımlanan mağlubiyet esprilerine alınmasını çok iyi anlıyorum; çünkü ben de alınıyorum. Ama pek bir şey yapmak da mümkün değil ne var ki...

Futbolda mağlubiyetlere üzülmenin en önemli nedeni, tuttuğumuz takımın yenilmesinin başarısızlığa işaret etmesi kadar, rakip takım taraftarı dost ve arkadaşların gözünde madara olma tehlikesidir ve ne yazık ki, hepimiz, tüm Beşiktaşlılar o sonuçla madara olduk. Bu sonucu kısmen unutturacak üst düzey başarılar elde edilmedikçe, 8-0’ı hep sırtımızda taşıyacağız. Kaldı ki, eğer Beşiktaş Şampiyonlar Ligi’nde son 2 maçını kazanırsa, gruptan da çıkabilir; yani üst düzey başarı şansı o hezimete rağmen hálá var. Eğer sonuç önemliyse, sonuç gruptan çıkmaktır.Liverpool’dan yazılan haberlere dönük eleştiriler de geldi hafta içinde. Örneğin, Kırmızı Şeytanlar tanımlamasının Manchester United’a ait olduğu yazıldı; doğrudur, Liverpool Kırmızılar ya da Kızıllar diye bilinir. Bir de, adı da yanlış yazılan Bill Shankley’nin Liverpool’un kurucusu olduğu belirtiliyor bir haberde. Shankley kurucu değil, Liverpool’un ve belki de İngiltere’nin en önemli teknik adamıdır. Hakkında açılmış bir web sitesi bile var.Okurlar haklı, biraz daha dikkat; çünkü bilginin doğruluğunu sınamak artık daha kolay.İntihar haberlerine tepki varÖzgür Öztürk, geçen hafta yayımlanan bir haberle ilişkili olarak şu mesajı gönderdi: "4 Kasım 2007 tarihindeki ’Değer miydi Duygu’ başlıklı haberinizde Duygu Laloğlu’nun yanında bulunan notta ölümünün basına duyurulmamasını istediği halde bunu neden haber yaptığınızı ve bu olayın bütün Türkiye’ye neden duyurulması gerektiğini, haber değerinin ne olduğunu açıklayabilir misiniz?"Sayfanın editörü Ayhan Atakol ilettiğim mesaja şu yanıtı verdi: "Hürriyet Gazetesi olarak intihar haberlerini büyük çoğunlukla kamuoyuna duyurmamak gibi bir yayın anlayışımız var. Ama henüz 20 yaşında bir üniversite öğrencisinin, bir otelde oda kiralayarak trajik bir biçimde yaşamına son vermesinin, en azından aileleri uyarmak ve dikkatlerini çekmek açısından bir haber değeri olduğunu düşünüyoruz."İntihar haberlerini yayımlamama ilkesinin bu haber için çiğnenmesinin doğru olmadığını düşünüyorum; çünkü genç bir kızın kendini öldürmesinin anne-babalar ve diğer gençler için nasıl bir eğitici işlevi olacağı konusu hayli tartışmalıdır. Bu tür haberlerin caydırmaktan çok cesaretlendirici bir rol oynadığını savunanlar da bulunuyor. Maaş tartışmasıYeşim Gökhan: "Hürriyet’in ekonomi sayfasında 5 Kasım 2007 tarihinde yer alan bir haberde, Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün maaşları tartışılmış ve Sarkozy’nin brüt maaşının yıllık 240 bin Euro olduğu bildirilirken, Gül’ün yıllık maaşının 183 bin YTL olduğu belirtilmiştir. Yazı, ’Abdullah Gül’un kazancı Sarkozy’nin maaşının yarısından bile düşük seviyede bulunuyor’ diye sonuçlandırılmıştır. Kıyaslamanın Sarkozy’nun net maaşı ile yapılması halinde, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın diğer tüm meslek sahiplerinin aksine Avrupa standartlarına yakın maaş aldığı ortaya çıkacaktır."Okur Temsilcisi’nin notu: Ekonomi Servisi ile görüştüm. Abdullah Gül’ün maaşının da brüt maaş olduğunu belirttiler. Ancak haberde, brüt olduğu belirtilmediği için okurun kafasının karışması şaşırtıcı değil.Pazar eki mi yoksa seks dergisi miAltan Yavuz: "4 Kasım 2007 tarihli Hürriyet’in Pazar ekinde oral seksi net bir şekilde anlatan bir röportaj, 3. sayfada aseksüellikle ilgili bir haber ve röportajlar, 12. sayfada bir sanatçı ile yapılan bir röportaj; ağırlık gene seks... 15. sayfada uçakta seks. Bu ne? Bu bir aile gazetesi ilavesi mi, yoksa bir seks dergisi ilavesi mi? Biraz toplumun aile hassasiyetine sahip çıkın."Okur Temsilcisi’nin notu: Sözünü ettiğiniz haberlerin tümü hayatla ilgili; cinsellik de hayatın içinde. Eleştirdiğiniz 2 haberde bir sinema oyuncusu ve bir müzikçinin uzun söyleşilerinde birkaç satır cinsellik var. Aseksüellikle ilgili röportaj gerçekten ilginçti. Uçakta seks haberi ise havacılıkla ilgili haber ve röportajların yer aldığı Kokpit köşesindeydi; orada da yatak odası kadar kabinlerin de bulunabileceği dev A380 uçakların seferlere başlamasının ardından havayolu şirketlerinin karşılaştığı bir sorun anlatılıyordu. Aile hassasiyeti ile bu haberler arasında nasıl bir bağlantı kurduğunuzu, Pazar ekini bir seks dergisi ekine nasıl benzettiğinizi doğrusu anlamadım.Atılan başlık doğrudurGökhan Gencay: "Gazeteniz yazarı Özdemir İnce, 4 Kasım 2007 tarihli yazısında benim, Selim Temo’yla ’Kürt Şiiri Antolojisi’ çalışması üzerine Birgün Gazetesi’nde yapmış olduğum söyleşinin başlığına yönelik bir eleştiride bulunuyor. Yapmış olduğum söyleşiyi dikkatle okuduğunu, ama Selim Temo’nun başlıkta yer alan cümleyi bu söyleşi içinde kesinlikle sarf etmemiş olduğunu belirtiyor ve gazete olarak edebiyat, sanat işlerinde daha dikkatli olmamızı ’öğütlüyor’. Söz konusu söyleşiyi gerçekleştiren ve başlığı atan gazeteci olarak ’Kürt şiiri sözcüğü keşfetti’ cümlesinin bizzat Selim Temo’nun ifadesi olduğunu ve söyleşinin son sorusuna verilen yanıt içinde yer aldığını hatırlatmak istedim. Aşağıda söyleşinin içinden başlığı çıkardığım bölümü ilginize sunuyor ve Özdemir İnce’nin metni ’çok dikkatli’ okumadan önyargılı biçimde kurduğu ’öğretici’ paragrafını ’esefle’ karşıladığımı bilmenizi rica ediyorum."Okur Temsilcisi’nin notu: Gerçekten de röportajda "Dünyada şiir, bir tür performans sanatına dönüştü, ama Kürt şiiri sözcüğü keşfetti" cümlesi geçiyor.
Haberin Devamı

Yazarın Tüm Yazıları