Bu yara kapanmaz

Tekin ARAL
Haberin Devamı

‘‘Asıl ve de en hakiki Devlet Sanatçısı kim?..’’ tartışmaları durdurak demeden sürüyor...

Hulki Cevizoğlu'nun ‘‘Kanal 6’’daki ‘‘Ceviz Kabuğu’’ programında bu suyu çıkmış Devlet Sanatçılığı konusunu ciddi boyutlarda tartışmaya açmasından sonra, neredeyse ülkenin bu en böyyük sorunu (!) cumartesi gecesi de sabaha dek ‘‘A Takımı’’nda tartışıldı...

Bu arada bir parantez açayım...

atv'den TGRT'ye geçen sevgili Savaş'a yeni kanalı hayırlı olsun... Başarı hep onunla olsun...

Savaş'ın o geceki stüdyo konukları, şarkıcısı, türkücüsü daha çok müzikçiler, sahne insanlarıydı...

Görüldüğü ve de anlaşıldığı kadarıyla bu iş en çok onlara koymuş...

Bugüne dek uluslararası çapta değerini kanıtlamış, akademik kariyerleri olan, gerçek sanat kriterleri gözönüne alınarak verilmiş bu ödülleri sen kalkıp da ‘‘Memlekette sanatçımız bol ossun... Maksat memleketin zanatı gurtulsun...’’ alaturkalığıyla yağma Hasan'ın böreği örneği böyle sebilullah dağıtırsan tabii olacağı da bu...

Benim için hala saçma olan bu ödüllerin, hiç değilse hak edenlerine verildiği günler neden hiç böyle tartışmalar olmadı ki?..

Ama işin suyu çıkınca, çok doğal olarak ‘‘O suyun içinde neden ben yokum?..’’ kavgası başladı...

Durum böyle olunca, Savaş'ın programında Banu Alkan Afrodit'liğinin, Romalı Perihan da bu ülkenin Romalı lakaplı tek sanatçısı olmanın hakkını aradı tabii.

Şimdi bu ‘‘Devlet Sanatçılığı’’ işinin sorumlularına sesleniyorum...

Yapılan tartışmaları, çıkan kavgaları gördünüz... Bu isyan eden insanları seneye unutursanız, bilin ki iki elim yakanızdadır...

Ya da bu işin içinden çıkamayacaksanız; Resmi Gazete'de her gün bir kupon yayımlayın... 365 kuponu kesip getiren sanatçı arkadaşlar ‘‘Devlet Sanatçısı’’ olsun...

ÇAT KAPI

Pazar günleri Star TV'de ‘‘Çat Kapı’’ adlı bir program var...

Programda yarımkan Amerikalı olduğunu öğrendiğim Defne Joy Foster adlı bir hanım arkadaş sözümona şöhretlerin evlerine giriyor, güya bize onların evlerini tanıtıyor...

Ama, herhalde kameraman arkadaşa daha önce tembihlemiş olacak, program boyunca kamera bu Defne Foster arkadaştan başkasını göstermiyor... Dahası, bir süre sonra Foster hanımın kimin evinde olduğunu, kiminle söyleştiğini bile unutuyorsunuz... Kendi kendine kahkahalar atıyor, ‘‘meşaz’’lar veriyor, birtakım garip hareketler yapıyor falan filan...

Ve de çok hoş bir üslubu var...

‘‘Sana ne lan!.. Manyak mısın?.. Kameraman Ertuğrul arkamdan çekil, milletin aklına bir şeyler gelecek...’’ gibi...

Ama ben, Defne Joy Foster'in aslında radyo DJ'i olduğunu öğrenince kendisine hak verdim... Demek DJ'in televizyoncusu da böyle oluyor!..

Tabii bu tüm DJ arkadaşları kapsamıyor, bunu da belirteyim...

Bu ülkede en iyi şeyleri tabii gençler yapacak... Ama, haddini de bilecek...

‘AZZ SONRA’ HERKESİ SOLLADI

Siz o İbo'lara, Hülya'lara, Mahsun'lara, Reha'lara, Hakan'lara falan bakmayın...

Şu televizyonların aslında gerçek şöhreti ve yıldızı, artık neredeyse yaşamımızın bir parçası olan ‘‘Azz sonra...’’

Zira gün ola harman ola, ekranlardan en kral şöhretler bile bir gün gelir yok olabilir... Ama bu ‘‘Azz sonra...’’ ekranlara öyle bir damgasını urdu ki, bundan kurtuluş da zor görünüyor...

Bildiğiniz gibi ‘‘Azz sonra’’ televizyonda adam kazıklamanın, insanı saftorik ve geri zekalı yerine koymanın adı...

Ben bu konuda kendimce bir yöntem uyguluyorum... İzlediğim kanalda ‘‘Azz sonra’’ anonsunu gördüğüm an kanalı hemen zaplıyorum...

Çünkü biliyorum ki, ‘‘Azz sonra’’ ile müşteri kızıştırılan haber o gün o kanalın tek dişe dokunan haberidir... Öncesi ve sonrası ise, laf olsun torba dolsun örneği, doldur boşalt haberlerdir...

Biraz başka kanallarda oyalanıyor, o ‘‘Azz sonra’’yı da bir süre sonra izliyorum...



Yazarın Tüm Yazıları