Paylaş
Televizyon programları jeneriklerinde, emeği geçenlerin adlarını yangından mal kaçırır gibi okunmayacak biçimde süratle geçme saygısızlığı aynen sürüyor...
Bu programlara bir biçimde emek vermiş insanların adlarını ekranlardan jet hızıyla geçirmenin nedeni, sözümona zaman darlığı...
Be adam... Madem programında zaman bu denli kısıtlı, geyik muhabbeti yaptığın karşındaki o hatun ya da adamla iki çift lafı eksik et... Ya da ekranda kestiğin o ahkamdan iki cümle fedakarlık yap, seni sırtlayan o insanları da onurlandır... Bu konuyu daha önce de yazdık, ama o garip saygısızlık aynen sürüyor...
Tabii bunu herkes ve her program için söylemiyorum...
Örneğin Savaş Ay'ın birlikte çalıştığı arkadaşlarını sürekli öne çıkarması gerçekten övgüye değer...
Son programında gözüm jeneriğine takıldı... Programın Cumhur Abi'si Cumhur Atalay'ın adını kendi adının üstüne yazdırmıştı...
Uzun sözün kısası... Yahu arkadaşlar, programda sırtına giydiğiniz kostümleri veren firmalara verdiğiniz değeri, o programları kotaranlara da verin...
GÜNÜN ADAMI (!)
Deniz Baykal şu ara Sibel Can'dan sonra medyanın ikinci büyük yıldızı...
Sibel kadar olmasa da Deniz Hoca da yaptığı kıvırmalarla sürekli ekranlarda, gazete sayfalarında kalmayı beceriyor, üçbuçuk oyuna karşın ahkamlar kesip ülkenin geleceğini saptayan adam imajı vermeye çalışıyor...
Ve durum şunu gösteriyor ki; iktidarda söz sahibi olma adına hayatta görüp göreceği rahmetin bu olduğunu bilen Baykal, ülkenin kaderini etkileyen adam havalarında işin tadını çıkarmaya çalışıyor... Kendini tatmin ediyor... Erken seçim tarihleri falan saptayıp, ülkeyi açmaza sokacak bir alay yanlış yapıyor... Benim gördüğüm, Baykal'ın CHP'si artık iflah etmez... Ve de bu CHP'yi bir gün iktidar hapı ‘‘Viagra’’ bile iktidara getiremez...
PENCEREDE BARIŞ MANÇO
Ege Pen'in, pardon ‘‘Yasemin'in Penceresi’’nin geçen geceki konuğu Barış Manço'ydu...
Barış'ın yaşamından bölümleri, özellikle müzikçi yanını kısa da olsa anlatan programı, umarım ‘‘tek şarkı’’ ünlüsü genç müzikçi arkadaşlarımız da izlemişlerdir...
Programa bir ara, konuğun konuğu olarak Cem Karaca da katıldı... Türk popunun bu iki çınarının söyleşileri, hele de birlikte söyledikleri rahmetli Veysel'in ‘‘Uzun ince bir yol’’ türküsü nefisti...
Ama neylersin ki artık devir ‘‘kestirme kısa kalın yol’’ devri... Kader utansın...
Yasemin'in programdaki hatası ise, bir araya getirdiği bu iki ustayı tek şarkıyla bırakmasıydı...
TRİBÜNÜ BIRAK BASINA BAK
Şampiyonun kim olacağı önemli değil... Bu lig cinayet çıkmadan bitsin, siz yatıp kalkıp ona dua edin...
Zira sağolsunlar bazı futbol yazarı arkadaşlarımız sayesinde kanın gövdeyi götürmesi her an olası...
Biz taraftarları güya aşırı fanatiklikle, sportmenlik dışı davranışlarla suçluyoruz... Tabii oralarda da bir alay çirkinlikler oluyor ama, inanın asıl tehlikeli olan, ortalığın tozunu atan bizim fanatik basın taifesi...
Bir Fener-Beşiktaş maçı oynandı, sanki Fenerbahçe Beşiktaş'ı tarihinde ilk kez yeniyormuş gibi koskoca Beşiktaş'a atılmayan çamur kalmadı...
Düşünün şimdi ismi lazım değil, ayrıca kendisi de önemli değil bir Beşiktaşlı yazar, maç öncesi televizyon ekranlarına çıkıyor, ‘‘Beşiktaş şeref için oynarsa bu maçı kazanır’’ diyor... Yani kaybederse Beşiktaş şerefsiz mi oluyor?..
Aynı üstün zekalı arkadaş maç sonrası yazdığı yazıda, ‘‘Beşiktaş dünyada kiminle oynasa isterse kazanır... Bu maçı kazanmak istemedi...’’ diyor. Şu ilahi mantığa bakın...
Erman Hoca ekranda ‘‘Beşiktaş gönülden oynamadı’’ diye ahkam kesiyor...
Gönülden oynamak nasıl oluyor acaba?..
Gönülden oynamak için Gönül Yazar takımda santrfor mu oynatılıyor?..
Önümüzde Galatasaray-İstanbulspor maçı var...
Sevgili arkadaşım Ogün Altıparmak televizyonda, ‘‘İstanbulspor'da büyük Fenerbahçeliler var... Onlara güveniyoruz, Oğuz'la Aykut işi bitirirler...’’ diyor. Yahu ne kadar ayıp... Onlar Fenerbahçeli değil, İstanbulsporlu!..
Uzun sözün kısası, aklıselim sahibi birkaçı hariç, memlekette şu an birbirine girmemiş kulüp yöneticisi, basın mensubu kalmamış durumda...
Ondan sonra maçlara döner bıçaklarıyla gelen taraftarları konuşuyoruz...
Siz döner bıçağı taşıyan çıraklara değil, asıl ‘‘Dönerci ustaları’’na bakın!..
Paylaş