Paylaş
Ergene, Marmara'ya kapkara ve korkunç zehirlerle dökülüyor.
Koronavirüs ortaya çıktığında hepimiz Çin’de yarasa yenmesine kızdık! Çinlilerin yaşantısına, gıda temin prosedürlerine, sıkıntılarına, ekonomilerine dair hiçbir şey bilmediğimiz halde onları yargıladık, hatta bazı yerlerde parmağımızla işaret ederek itip kaktık. “Yarasa yersen böyle hastalık olur işte!” gibi bilgiyle ilgisi olmayan cümleler havalarda uçuşuyordu, hatırlayınız. Çok haksız sayılmazdık belki, çünkü bütün dünyanın hayatı bir anda değişmişti ve bir daha eskisi gibi olamayacağımızdan endişe ediyorduk. Evlere kapandık, işimizden gücümüzden olduk, dezenfekte olmaktan fenalık geldi, bir yere gidemedik, kimseyle görüşemedik, sevdiklerimizi yitirdik, korktuk… Ama bütün bunlardan Çin mutfağını sorumlu tuttuk. Neyin nerede ve hangi koşullarda ortaya çıktığını bilemeyiz her zaman. Tıpkı şu anda, tamamen bizim, yani Türkiye’nin eliyle hazırlanan yeni bir salgının kapıda olması gibi! Başka deyişle, korona için Çin’i işaret eden parmaklar, bu kez bizi işaret etmeye hazırlanıyor. Eğer biz, öyle önlem alarak falan değil, bir şeyleri şu anda durdurmazsak…
BAKALIM MÜSİLAJ MARMARA’YA NELER YAPMIŞ!
İstavrite bayılırım. Çıtır çıtır olur tavası. Ama artık paydos. Çünkü Marmara'nın istavriti artık enfekte.
Sayfamı takip edenlerin yakından tanıdığı, Marmara’daki müsilaj felaketiyle ilgilenenlerin de bu sene içinde medyada bolca rastladığı, Sevinç-Erdal İnönü Vakfı’nın çatısı altında faaliyetlerini sürdüren ve kısa adı MAREM olan Marmara İzleme Projesi’nin lideri Hidrobiyolog Sayın Levent Artüz’den yeni bir bilgi ulaştı. MAREM, adının hakkını verip Marmara’yı sürekli kontrol ediyor.
Bu çalışmalarının sonuncusu, 28 Ağustos - 10 Eylül aralığında gerçekleştirilmiş ve alt başlığı da şöyle konmuş: “Kütlesel Müsilaj Oluşumunun Durumu ve Marmara Denizi Ekosisteminde Bıraktığı Etkiler”. Uzun ve anlaşılmaz bulanlar için kısaltayım: “Bakalım müsilaj Marmara’ya neler yapmış!”
Aşağıda raporun, bizler anlayalım diye Türkçeleştirilmiş bilgi notu halinin tamamını bulacaksınız. Ama ben size kestirmeden en korkunç kısmını söyleyeyim: İstavritlerin tamamı artık enfeksiyonlu! “İstavrit yemeyiz, olur biter” demekle olmuyor. Lüfer, palamut gibi göçen balıklar Marmara’ya girip bizim enfekte istavritleri yiyecek, sonra Marmara’dan çıkıp gidecek, sonra enfeksiyonlar yavaş yavaş bütün Akdeniz’e yayılacak. Bizler de çeşitli iltihaplarla, hastalıklarla mücadele edip duracağız!
ÇOK CİDDİ TEHLİKE. CİDDİ!
Bütün bunlara neden olan, zaten Türkiye’nin en kalabalık bölgesinin bütün pisliğinin arıtılmadan akıtıldığı Marmara’ya, bir de yeryüzünün en kirli akarsularından biri olan Ergene Çayı’nın olduğu gibi boşaltılması!
Bültenden altını çizdiğim birkaç satırı şuraya alıvereyim:
“…..deniz kirliliği ile direkt etkili parametrelerde çok ciddi sapmalara rastlanmış…..”
“…..çok ciddi değişimler…..”
“…..yaşama elverişli değerlerin çok ciddi şekilde sınırların altına düştüğü…..”
“…..tür çeşitliliğinin dramatik şekilde düştüğü…..”
“…..müsilaj kütlesinin mevcut halde bulunduğu…..”
“…..bakteriyolojik olarak parçalanmaya başladığı…..”
“…..müsilajı parçalayan baskın bakteri gurubu olarak vibrio gurubu tespit edilmiştir.”
“…..vibrio gurubu aynı zamanda bir insan patojenidir…..”
“…..balık, midye ve istakoz gibi canlılarda görülen Vibrio enfeksiyonlarının insanlara geçebildiği…..”
“İstavrit bireylerinden yapılan örneklemelerin tümünde, sindirim sistemlerinde vibrio kökenli enfeksiyonlara rastlanmış…..”
“…..enfeksiyonu göç yolu boyunca bu mevsim Akdeniz’e, ilkbaharda da Karadeniz’e taşıyabileceklerdir…..”
“Ergene deşarjının ölçüm cihazlarına bile gerek duyulmayacak ölçüde aşırı olumsuz etki yaptığı, Marmara Denizi alt ve üst su kütlelerini ciddi oranda etkilediği, söz konusu deşarj devam ettirildiği takdirde Karadeniz’in yok olma sürecine gireceği ve kuzeyinden başlamak üzere Ege Denizi’nin büyük bir risk altına sokulmuş olacağı…..”
Bu arada “patojen”, “hastalık oluşturan şey” demek. Yani “mikrop”!
“Ciddi bir felaket kapıda olabilir!” başlıklı ve 13 Eylül 2021 tarihli notu, virgülüne dokunmadan aşağıya alıyorum. Sonrası, size emanet. Umarım ciddiye alınır.
“CİDDİ BİR FELAKET KAPIDA OLABİLİR!
1954 yılında başlatılan ve 2005 senesinden bu yana Sevinç ve Erdal İnönü Vakfı bünyesinde sürdürülen MAREM (Marmara İzleme Projesi) kapsamında 06 Ocak 2021 tarihinden bu güne, Marmara Denizi genelinde toplam 200 istasyon ve 450 farklı noktada sürdürülen deniz çalışmalarının “Kütlesel Müsilaj Oluşumunun Durumu ve Marmara Denizi Ekosisteminde Bıraktığı Etkiler” isimli alt başlıklı, farklı disiplinlerce yürütülen Kimyasal-Fiziksel- Biyolojik Oşinografi, Kimya, Ağırmetal, Mikrobiyoloji, İhtiyoloji (balık bilimi) ve Hidrobiyoloji Konularında deniz çalışma ayağı 4 Eylül 2021 tarihinde sonuçlandı.
Söz konusu çalışma ayağına MAREM çalışma ekibinin yansıra Tekirdağ Namık Kemal üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Haliç Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Trabzon Su Ürünleri Merkez Araştırma Enstitüsü, Türkiye Kimya Derneği üyesi olan bilim insanları ve bağımsız su ürünleri mühendisleri ekibe katılmışlardır.
Yapılan detaylı çalışmalar sonucunda;
1- 06 Ocak – 15 Ağustos 2021 tarihleri aralığında dönemsel MAREM Marmara Denizi’nin Değişen oşinografik şartlarının izlenmesi programı kapsamında Marmara Denizi genelinde fiziksel-kimyasal-biyolojik oşinografi çalışmaları gerçekleştirilmiştir.
2- 06 Ocak – 01 Mart 2021 zaman diliminde Tekirdağ/Kumbağ ile Gelibolu arasında yer alan hatta gerçekleşen kitlesel balık ölümleri ile ilgili çalışmalar yürütülmüştür.
3- 17 Mart 2021 tarihinde gerçekleşen, birkaç gün sürüp büyük çaplı kütlesel müsilaj oluşumu ile sonlanan bir bitkisel plankton olan Proboscia alata kaynaklı alg patlaması olgusu ile ilgili çalışmalar bu süre zarfınca sürdürülmüştür.
4- 17 Mart 2021 tarihi ile 20 Ağustos 2021 tarih aralığında Marmara Denizi’nde oluşan kütlesel müsilaj agregat olgusunun deniz içindeki ve bölgeler bazındaki farklı fazları (safhaları) ve bunların tespiti ile ilgili izleme çalışması yürütülmüştür.
5- 28 Ağustos ile 10 Eylül aralığında ise “Kütlesel Müsilaj Oluşumunun Durumu ve Marmara Denizi Ekosisteminde Bıraktığı Etkiler” isimli alt başlıklı deniz çalışma ayağı gerçekleştirilmiştir.
Bu çalışmaya göre;
a- Marmara Denizi su kütleleri bağlamında deniz kirliliği ile direkt etkili parametrelerde çok ciddi sapmalara rastlanmış, kirlilik indikatörü olan suda çözünmüş oksijen, deniz rengi, pH (asitlik), besleyici tuzlar gibi değerlerde kirliliğe bağlı çok ciddi değişimler ölçülmüştür.
b- Özellikle Ergene Deşarjının etki alanı olan orta Marmara Denizi kesitinde her iki su kütlesinde yaşama elverişli değerlerin çok ciddi şekilde sınırların altına düştüğü, önceki senelerde gerçekleşen çalışmalar ile karşılaştırıldığında neredeyse anoksik (oksijen bulunmayan) bölgelerin oluştuğu yönünde ölçüm değerleri ile karşılaşılmıştır.
c- Biyoçeşitlilik bakımından yapılan örneklemelerde, aynı istasyonlardan geçmiş senelerde yapılan örneklemelere oranla tür çeşitliliğinin dramatik şekilde düştüğü, birçok istasyonda tür çeşitliliğinden bile bahsetmenin olanaksız olduğu tespit edilmiştir.
d- Marmara Denizi genelinde müsilaj kütlesinin mevcut halde bulunduğu, form değiştirerek tüm su kütlelerini, farklı derinliklerde etkilemeye devam ettiği, farklı bölgelerde farklı oranlarda bakteriyolojik olarak parçalanmaya başladığı gözlenmiştir.
e- Gemi üzerinde, yerinde ve devamında laboratuvarlarda gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda, örnekleme yapılan tüm istasyonların tüm üst su kütlesinde (interface üzeri Karadeniz kökenli su kütlesi) müsilajı parçalayan baskın bakteri gurubu olarak vibrio gurubu tespit edilmiştir.
f- Çalışma kapsamında dominant vibrio gurubu bakteri olarak Vibrio alginolyticus olarak tespit edilmiştir. Söz konusu vibrio gurubu aynı zamanda bir insan patojenidir. Yapılan araştırmalarda, balık, midye ve istakoz gibi canlılarda görülen Vibrio enfeksiyonlarının insanlara geçebildiği tespit edilmiştir. Alınan örneklerde bol miktarda vibrio cinsi üremeler saptanmış olup, tür tayinlerine yönelik çalışmalar sürmektedir. Bu amaçla MAREM projesi kapsamında durumun en az 1 sene izlenmesi için Tekirdağ ilinde kapsamlı bir laboratuvar kurulması girişimi başlatılmıştır. Bu çalışma ağırlıkla Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi ve Trabzon Su Ürünleri Merkez Araştırma Enstitüsü öğretim üyeleri tarafından gerçekleştirilecektir. Türünü saptamış olduğumuz Vibrio alginolyticus insanlarda da 1973 yılında insan patojeni olarak tanımlanmış ve tesadüfî olarak göz, kulak ve yara enfeksiyonu kaynağı olduğu bildirilmiştir. 2016 yılında Ankara Numune Hastanesi tarafından yapılan bir olgu sunumunda 15 yaşında bir kadın hastada ortakulak iltihabına neden olduğu bildirilmiştir. Aynı zamanda, bu guruptan olan Vibrio parahaemolyticus’un insanlarda akut enteritise sebep olduğu bildirilmiştir.
g- Çalışılan bölgelerden yapılan örneklemeler ve bağlı analizler sonucunda pelajik balıklardan İstavrit (Trachurus trachurus) ve bentik Derinsu Pembe Karidesi (Parapeneaus longirostris) çalışılmıştır. İstavrit bireylerinden yapılan örneklemelerin tümünde, sindirim sistemlerinde vibrio kökenli enfeksiyonlara rastlanmış, bentik bir tür olan karideslerin sindirim sistemlerinde rastlanmamıştır. Vibrio kökenli hastalıklar ağırlıkla sindirim sistemi yolu ile etkili olduğundan, deniz ortamında beslenme zinciri yolu ile hızla yayılabilecek niteliktedir. Örnek vermek gerekirse; balık göç mevsiminde olduğumuz bu dönemde palamut, lüfer gibi göç balıkları Marmara Denizi’ni kat ederken enfekte olmuş istavrit gibi balıklar ile beslendiğinde hastalığı kapacaklar ve enfeksiyonu göç yolu boyunca bu mevsim Akdeniz’e, ilkbaharda da Karadeniz’e taşıyabileceklerdir. Aynı şekilde Marmara kökenli enfekte olmuş balık popülasyonunun direkt olarak Ege Denizi ve/veya Karadeniz’e geçmesi de hastalığın yayılmasını sağlayacak unsurlardan birisidir.
h- Yerinde yapılan Marmara deniz suyu kimyasal analizlerinin ön bulguları çerçevesince, Marmara Denizi ana su kütlelerinde ortalama amonyak değerlerinin çok yüksek olduğu, amonyağın, ortamda çok düşük ölçülen oksijen değerleri dolayısı ile nitrat ve nitrite dönüşemediği tespit edilmiştir.
i- 2020 senesi Kasım-Aralık aylarında faaliyete geçmiş olsa da, deşarj noktasından başlamak üzere tüm dağılım alanında Ergene deşarjının ölçüm cihazlarına bile gerek duyulmayacak ölçüde aşırı olumsuz etki yaptığı, Marmara Denizi alt ve üst su kütlelerini ciddi oranda etkilediği, söz konusu deşarj devam ettirildiği takdirde Karadeniz’in yok olma sürecine gireceği ve kuzeyinden başlamak üzere Ege Denizi’nin büyük bir risk altına sokulmuş olacağı, ölçülen parametreler ışığında açıkça söylenebilir.
MAREM proje Lideri
M. Levent Artüz”
BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ
SICAK BİR SONBAHAR
Rüzgâr epey az ve karışık, bu nedenle Marmara sıcak bir hafta sonu geçirmeye hazırlanıyor. Yağış, önümüzdeki hafta beklendiği için bu hafta sonu, açıkhavada plan yapmak için gayet uygun. Size nasıl geldi bilmiyorum ama ben okul zillerinin çalmasından, sokaklarda üniformalı çocukların dolaşıyor olmasından çok hoşnudum. Çocuklarla birlikte geçecek güzel bir hafta sonu bizi bekliyor. Deniz suyu ise Marmara’da 22-23 derece arasında. Sağlıcakla…
Paylaş