Paylaş
BİZDE “Soteye yatmak” gibi bir kullanımı olsa da o “sote” külliyen yanlıştır ve ancak “tavuk sote” vb. sote edilmiş etleri tanımlamakta kullanılır. Sote etmek, etleri küçük küçük doğramak anlamına gelir. Doğrusu “sota”dır. Türk Dil Kurumu sota sözcüğünün İtalyancadan dilimize geldiğini söyler ancak bizdeki kullanımı argo kapsamındadır. “Sotaya düşürmek”, birini aldatarak olumsuz bir durumla karşı karşıya bırakmak anlamına gelir. “Sotaya yatmak” ise uygun bir yerde kendini gizlemek anlamındadır. Sotanın tek başına anlamı ise “uygun, elverişli yer” anlamına geliyor. Pek nedir bu sota ve denizle nasıl bir ilgisi olabilir?
CABO VERDE ADALARI
Efendim, yaşlı kıta Afrika’nın batısında Cabo Verde adaları vardır, bizdeki adıyla Yeşilburun adaları. (“Cabo” burun, “verde” ise yeşil demek Portekizce.) 1456’da Portekizli denizciler bu adalara ilk kez gelmiş ve geldiklerinde adalarda hiç kimse yaşamıyormuş. Ada, 1876 yılına kadar Afrika’dan kaçırılarak köle edilen zavallı insanlar için depo, ikmal ve dağıtım merkezi olarak kullanılmış. Yani, bir köle merkezi imiş. Sonra köle ticareti yasaklanmış. Adalar, Portekiz’in sömürgesi olmaktan 1975’te kurtulmuş. Artık Cabo Verde bağımsız bir ülke ama elbette Portekiz etkisini hissetmemek mümkün değil.
ELVERİŞLİ YER
Resimden de görebileceğiniz gibi bu adalar, biri kuzeyde, diğeri güneyde olmak üzere iki gruptan oluşuyor. Portekizliler kuzey grubuna “barlavento” demişler. Anlamı, rüzgârüstü. Güneydeki adaların adı ise “sotavento.” Yani rüzgâraltı. Vento, rüzgâr demek, Latince “ventus”tan geliyor. Sota ise, evet uygun ve elverişli yer ama burada “korunaklı”, “rüzgârın etkisinden sakınılabilen” yer anlamında kullanılmış.
İşte böyle. Yanlış olarak sote denilen, doğrusu sota olan sözcüğün iyot kokusu da böyle bir bağlantıya sahip. Bizim geleneksel denizcilik dilimizde sota yerine “kuytu” veya “karantı” sözcükleri kullanılır. Adanın kuytusunda veya karantısında yatmak, sotaya yatmaktır.
PÜF NOKTASI
SAATLE YÖN BULMAK
YÖNLER, yön bulma teknikleri, bunun hayata uygulamaları, harita üzerinde bulunduğumuz yeri bulabilmek gibi aslında bütün insanların sahip olması gereken bilgiler Batı’da ilkokulda verilir. Bizde de bazı şeyler vardı, halen var mı bilmiyorum, örneğin ağaçların yosun tutan yönlerinin kuzeyi göstermesi gibi bilgileri yanlış hatırlamıyorsam ilkokulda göstermişlerdi. Ancak genel olarak coğrafya konusu ne yazık ki biraz eksiktir bizde. İnternette bolca video var, görmüşsünüzdür; sokak röportajlarında, mesela Kıbrıs konusunun gündemde olduğu bir zaman, insanlara mikrofon uzatıp “Kıbrıs nerede?” diye soruyor muhabir. İnsanların verdikleri yanıtlara inanamazsınız. “Karadeniz’de…”, “Ege’de…”, “Adana tarafında…”, “Güneydoğu’da…”, “Rum kesiminde…”, “Türkiye’nin kuzeyinde…” daha neler neler. İzlemek isterseniz YouTube’nin arama kutusuna “Kıbrıs nerede” yazın, çıkan ilk videoyu tıklayın. (Hele bir de Mısır Piramitlerinin Türkiye’den kaçırılması ile ilgili ahkâm kesenleri izleseniz, yerlere düşersiniz, o da ayrı.) Cehalet gerçekten büyük sorun. Ama bu durum, zevkli hale getirilmiş ilkokul eğitimi ile bile çözülebilecek bir şey aslında. Her neyse, lafı çok uzattık yine.
KOLUNUZA BAKMANIZ YETERLİ
En başta söz ettiğimiz basit yön bulma yöntemlerinin ne zaman işe yarayacağı hiç belli olmaz. Her an lazım olabilirler veya hayat boyu bir kez bile gerekmeyebilirler. Ancak öyle bir zamanda gerekebilir ki, belki hayat kurtarır. (Arabanın stepnesi gibi yani. Belki hiç gerekmeyecektir ama orada olmalıdır ve orada olması, güven hissi verir.) Bu nedenle bilinmesi, dağarcığımızda bulunması gerekir.
Efendim, bugün anlatacağımız yöntem, bizim geleneksel, yani analog denilen, akrepli yelkovanlı saatlerimizden birini gerektiriyor. Yani kolumuzda böyle bir saat varsa yönümüzü kolaylıkla bulabiliriz. Zaten resim de yeterli açıklıkta anlatacaktır.
KUZEY-GÜNEY HATTI
Saati yere paralel tutarız.
Saat kaç olursa olsun, o anki akrep Güneş’i gösterecek şekilde saatimizi tutarız.
Akreple, saatin 12’si arasında bir açı vardır ya, işte onu tam ortadan ikiye böleriz hayalimizde.
İşte o ikiye bölen çizgiyi uzattığımızda, kuzey-güney hattı ortaya çıkar.
Akreple 12 arasındaki bölgenin tarafına giden çizgi güneyi, elbette tam tersi de güneyi kuzeyi gösterir.
Bu yöntem, sadece bizim bulunduğumuz kuzey yarımkürede geçerlidir. Güney yarımkürede yöntem birazcık farklıdır ama burada anlatıp kalabalık yaratmayacağım.
Akreple 12 arasında bir açıya gereksinim duyduğumuz için bu işlemi saat tam 12’de veya 6’da yapmamakta fayda var, zira ne yapacağımızı şaşırabiliriz.
Bu yöntem, “kabaca” yön tayin eder, en azından doğru “tarafa” gitmemizi sağlar. Saatin gösterdiği yönler mutlak kesinlikte değildir.
DENİZCİ MATRAKLARI
YALLAH DENİZE (Gerçek olay)
BABA-OĞUL, ufak fiber tekneyle balığa çıkmışlar. Birkaç istavrit derken saatler geçmiş tabii. Oğlan bir ara sıkışıp, “Baba çişim geldi” demiş. Tuvaletsiz olduklarından, küpeşte üzerinden denize işemek bu tip teknelerde standart uygulamadır haliyle. Fakat deniz hafif çalkantılı ve soğuk olduğu için adam, oğlunun başına bir şey gelmesin diye, çok sevdiği, gözü gibi baktığı metal kovayı gösterip, “Oğlum şu kovaya işe, sonra yallah denize…” demiş. Oğlan işini bitirmiş, kovayı almış, fırlatıp atmış denize, kova şöyle bir salınmış, su almış ve derinliklere doğru gözden kaybolmuş. Adam, en sevdiği kovasının denizin derinliklerine gidişine bakarken nutku tutulduğu için bir şey diyememiş. Neden sonra, “Oğlum niye attın kovayı?” diye sormuş. Oğlan da, “E babacım sen demedin mi kovaya işe, sonra yallah denize diye. Ben de öyle yaptım işte…” Olayın sonrasını bilmiyoruz.
BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ
SERİNLEME ZAMANI
BİRKAÇ gün 30 derece santigrata yakın sıcaklıklar yaşayınca iliğimiz kemiğimiz ısındı… diyebilmeyi isterdim ama doğru olmaz çünkü zaten hiç soğumadık ki bu sene. Neyse, en azından geçen sene ulaşılan doğal gaz faturalarının miktarına ulaşılmadı ne mutlu ki. Gayet sıcak birkaç gün geçirdik. Fakat bu hafta sonu serinlik var. Kuzeyli havalar güçlü değil, seyre engel teşkil edecek bir durum yok. Fakat pazar sabahı yağmur başlayacak gibi görünüyor. Serinliği de güzelce hissedip hırkalarımızı giyeceğiz anlaşılan. Yani, keyifli bir pazar pikniği planlayanlar varsa, bu planı erteleseler iyi olur. Denizciler için bir şey söylemiyorum zira denizci zaten ıslanmaktan çekinmez. Giyer yağmurluğunu, olur biter. Şeker değiliz ki eriyelim, değil mi efendim? Tüm denizcilere selamet, tüm okurlara esenlik dilerim.
Paylaş