Paylaş
Astrolojiden astronomiye geçişimiz binlerce yıl sürdü. Lojisini nomisini bir yana bırakırsak, astro ne peki?
Hangi burçtansınız? Herkes için farklı anlamı var burçların. Kimi tutkundur, tüm burçları adı gibi bilir, kimi hangi burçtan olduğunu bile bilmez. Kimse burcunu bilmek zorunda değil tabii, kimlik bilgisi değil sonuçta. Hatta günümüzde burcun ne bilgisi olduğu üzerinde tartışmalar sertleşiyor. Ben oralara hiç girmeyeceğim, bugünkü yazımın derdi başka.
TAKIMYILDIZLAR
Efendim, biliyorsunuz gökyüzünde yalnız gezen yıldızlara binlerce yıl önce anlam vermiş, onları bir şeylere benzetmişiz. Mesela aslana benzetmişiz bir grup yıldızı, bir başka grubu ayıya benzetmişiz, sonra bir bakmışız bu ayının bir büyüğü bir de küçüğü var yukarıda, öylece ayırmışız onları, başka bir grubun tipi için kovayı uygun bulmuşuz falan. Elbette herkes artık biliyor ki bir araya geldiklerinde mesela ayıyı oluşturan yıldızlar, aslında birbirlerine milyarlar kere milyarlarca kilometre uzaklar; yani ayının sırtına denk gelen bir yıldızla burnuna denk gelen yıldız arasında gidip gelmeye bir değil birkaç ömür yetmez. Ortada ayı mayı yok, sadece benzetmişiz, hepsi bu.
YILDIZLARDAN ANLAM ÇIKARTMAK
Peki bunu niye yapmışız? Takdir etmek gerekir ki bundan 5 bin yıl önce Netflix de yoktu, Zuhal Topal’la yemek yiyen de. Güneş battıktan sonra insanların bakabilecekleri tek yer gökyüzü idi. (Tabii güvendelerse.) Elektrik, sokak lambası, fabrika gibi şeyler de olmadığı için gökyüzünü her yerden pırıl pırıl görmek mümkündü, gece görüşünü kısıtlayan lüzumsuz ışık kaynaklarından çok uzaktı gökler.
Fakat sadece gece eğlencesi olsun diye bakmıyorduk yıldızlara. Onlardan anlam çıkarmaya da çalışıyorduk. Yıldızların hareketleri (ki hareket etmiyorlar tabii ama Dünya döndüğü için onların da belirli bir döngüsü varmış gibi duruyor. İşin içine Dünya’nın eksenel eğikliği de girince, hareket çoğalmış gibi oluyor) geleceğimizle ilgili bilgiler fısıldıyordu sanki. Hele bir yıldız kaymayagörsün, o zaman yorumlar havada uçuşuyordu. Yıldızların kaymadığını, gördüklerimizin, atmosfere giren göktaşları olduğunu anlayalı şunun şurasında ne kadar zaman oldu ki? Ama biz halen “bir yıldız kayınca bir insan ölmüştür” gibi kalıpları kullanıyoruz. Sanırım daha binlerce yıldır da gider böyle.
RUHBAN SINIFININ DOĞUŞU
Tabii yıldızlardan anlam çıkarmak, onlar aracılığıyla kehanette bulunmak, sıradan insanların yapacağı şey değildi, ancak kabile şefi/kral/kraliçe gibi güç sahibi biri bunu başarabilirdi. Bu nedenle eskiden kabile şefi gibi tiplerin hepsi aynı zamanda kâhin ve büyücü idiler. Kehanet ve tanrılarla konuşmak sadece onlara mahsustu. Daha sonraki zamanlarda şeflik ve büyücülüğün ayrıldığını görüyoruz ki o zaman da “ruhaniyet”, tam bir güç haline geliyor ve şef tayin edebiliyor, şefi görevden alabiliyordu büyücü kâhinler. Yani ilk ruhban sınıfı bu büyücü kâhinlerdi. Tanrılarla insanlar arasındaki sınıf. İşte onlardı yıldızları yorumlayan.
Bu bahsettiğim durumun, yani yıldızlardan ve başka şeylerden de (mesela hayvan iç organlarından) anlam çıkartmak ve kehanette bulunmak durumunun on binlerce yıl geriye gittiğini biliyoruz.
İŞTAR-ASTARTE-STAR-ASTRAL
Fakat 12 burçlu astroloji, milattan önce 3’üncü binyıla kadar tarihlenebiliyor. Babil ve Mısır’da kanıtları var. Belki daha da eskiye gidiyordur ama henüz bunu söylemek için yeterince kanıtımız yok. “Astro” sözcüğünün yıldızlarla ilgili olduğunu biliyoruz. Bugünkü İngilizcede yıldızın “star” olduğunu da biliyoruz. Peki Babil’in ve Asur’un, Sümer’den nakil yüce tanrıçasının adının “İştar” olduğunu biliyor muyuz? Gökyüzüne bakıp tanrıçayı görmek ihtiyaç tabii! İştar’ın daha sonra “Astarte” gibi bir isme sahip olduğunu da söylersek, “astro” lafının kaynağı kendiliğinden ortaya çıkmış olur.
ASTROLOJİDEN ASTRONOMİYE
İşte gökyüzüne bakıp tanrıların bizim için neler planladığını anlamaya çalışmak eylemi, bugün astroloji dediğimiz uğraş, hem adını hem de kendi tarihini buradan alıyor. Tam da o sıralarda insanlar anlıyorlar ki bu yıldızların yıllık döngüleri var. Mesela yazın şu saatte şurada duran bir yıldız kümesi, kışın bambaşka bir yerde duruyor. Anlaşılıyor ki 12 aylık bir döngü söz konusu. 12 ay ve 12 burç. Hangi yıldızın hangi zamanda nerede bulunduğunu anlamak için ciddi ciddi çalışmalar başlıyor. Bu, MÖ II. binyılda oluyor. Şaka değil, günümüzden 4 bin yıl önce! İnsanlar oturup, yıldızların (o zamanlar bugün gezegen dediğimiz nesnelerin de yıldız olduğu sanılıyordu) çizelgelerini hazırlıyorlar. İşte teoloji kaynaklı astrolojiden, bugün astronomi dediğimiz bilim doğmaya başlıyor. Bugün bilim tarihçileri, bu döneme ve uğraşa “bilimin başlangıcı” diyorlar. (Tabii ki hepsi hemfikir değil.)
Astronominin astrolojiden kesin çizgilerle ayrılması ise daha çok yeni. Hatta bazen ekranda bu konuyu tartışan insanlara denk geliyorum ki bu da halen kafamızda tam olarak ayıramadığımızı gösteriyor olabilir.
YILDIZLARDAN KONUM BELİRLEMEK
Ama astrolojiden kaynaklanan bu bilim sayesindedir ki insanlar okyanusları aştılar. Bugün her şey çok kolay. Cep telefonu gibi bir aletin düğmesine basıyorsun, sana nerede olduğunu pat diye söylüyor. Bu teknoloji mesela 50 yıl önce yoktu. İnsanlar yıldızlara ve Güneş’ten rasat alarak konum belirleyebiliyorlardı. Sekstant denen alet bunun içindi. Dünyayı denizden Türk bayraklı teknesiyle dolaşan ilk Türk amatör denizci, rahmetli Sadun Boro, eşi Oda Boro ile birlikte 1965-1969 arasında gerçekleştirdikleri bu seyahatte tüm navigasyonu sekstant ile yapmıştı. 50 yıl önce! Ve o sırada sekstant, asırlardır kullanımdaydı. Milyarlarca kilometre uzaklıktaki nesnelere bakıp dünyadaki konumumuzu belirlemek ilginç değil mi? İlginç ve gerçek!
VE KARA DELİĞİ DE GÖRDÜK
Demem o ki dostlar, insanoğlu binlerce yıldır göklere bakıyor ve bir şeylere anlam veriyor. İyi ki de öyle olmuş. Yani okyanusları aşan denizciler de, en modern teknolojiyi kullanan havacılar da aslında astrolojiye çok şey borçlu. Geldiğimiz son noktaya bakın ki iki gün önce “ilk” kara deliğin fotoğrafını hep birlikte gördük. Yani neredeyse imkânsız olan şeyi bilim gerçek kıldı ve görünmeyen, görülmesi olanaksız denen kara deliğin fotoğrafı çekildi. İştar’dan kara deliğe binlerce yıl geçti ve biz sürekli ilerledik, ilerlemeyi de sürdüreceğiz. Bilimin kaynağının bugün bilimdışı kabul edilen olgular olması da tarihin ilginç bir çelişkisi olarak kayıtlara geçti çoktan.
Bu arada, ben aslan burcuyum ama o aslanı gökyüzünde hiç görmüşlüğüm yok. Belki de bazı şeyleri gökyüzünde değil, yüreğimizde mi aramalı dersiniz? (Hah hay, iki arada bir derede nasıl da övdüm kendimi! Tipik aslan burcu işte!)
BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ
YAĞMURA DEVAM
Nisan ayının ortasına geldik sayılır ve pek güzel yağmurlar devam ediyor. Berekettir toprağa, barajlar da doluyor ne güzel. Elbette bir yere kadar sürecek bu. Ama o “bir yer” önümüzdeki birkaç gün içinde değil. Hafta sonumuz yağmurlu. Hava 16-17 derecelerde ama yeni haftanın ilk günlerinde daha da serinliyor. Hafta sonunda denizcileri rahatsız edecek bir rüzgâr yok ama pazartesi kuvvetli bir yıldız-poyraz geldiğini söyleyebiliriz. Marmara’da deniz suyu sıcaklığı 12 derece santigradı görmeye başladı. Yavaştan ısınıyor o da. Kalın sağlıcakla...
Paylaş