Gemide kadın ve uğursuzluk!

Sen kadın gördüğünde deliye dön, sonra uğursuzluğu kadına yakıştır! Oldu mu? Olmadı tabii. Safsata bunlar.

Haberin Devamı

GEÇEN hafta 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle söyleşmeye başladığımız, ancak yerimizin darlığı nedeniyle pek eksik kalan “Kadın ve Deniz” konumuza devam edelim. Etmemiz de gerekiyor çünkü kadın konusu öyle “yılda bir gün yazalım sonra da unutalım” türünden bir konu değil; aslında hiçbir zaman olmadı, hele artık kesinlikle olamaz.

Gemide kadın ve uğursuzluk

Ortamın kendisi uğurlu değilken kadın nasıl uğursuzluk getirsin?


Her şeyden önce kadın diye bir konu olamaz zaten. Kadın olmak, cinsiyet belirtir. İnsanlarda (ve tüm doğada) iki adet cinsiyet vardır: Biri kadındır, diğeri erkek. Dünya nüfusunun yarısı kadındır, diğer yarısı erkek. İnsan başka türlü olmaz zaten. Kadını ve erkeğiyle insan olabilen insan, nasıl olur da durmadan “kadın” konuşur, anlamak güç. (Aslında hiç güç değil tabii, sebebi biz erkekleriz.) “Kadın hakları” ne demek mesela? İnsan hakları demek neden yetmiyor? Örnekleri çoğaltmak sadece yerimizi daraltır, o nedenle bırakıyorum. Bütün bunlar erkeklerin başının altından çıkıyor ve kadının ötekileştirilmesi, erkek egemen sahada çok daha kolay at koşturmayı sağlıyor, bütün hikâye bu.

Haberin Devamı

GEMİYLE UZUN YOLCULUKLAR

Mesela, kadın ve deniz denince ilk akla gelen şakalardan biri, “Denizde (ya da gemide) kadın uğursuzluk getirir” lafı. Bunu söyleyen şaka mı yapıyor, yoksa için için, “Yahu vardır bu lafın altında bir hikmet” diye mi düşünüyor bilinmez ama ne yazık ki hepimizin dilinde, aklında sinsi sinsi bekler bu çirkin laf.
Denizde kadın uğursuzluk getirmez dostlar. Uğursuzluğu yapan da yaşatan da erkeklerdir. Bakın anlatayım:
Havada ilk yolcu taşımacılığı 1912’de zeplinle başladı; ilk yolcu uçağı ise 1914’te ABD’de St. Petersburg’dan Tampa’ya uçtu. Uçak denen teknoloji harikası araçlar ortaya çıkmadan önce, yani yüz yıl öncesine kadar tüm uzun mesafe yolculukları ya karadan binek hayvanlarıyla ya da denizden gemilerle yapılıyordu. Buhar yardım etmişti gemilere ama ondan öncesi vardı ve asırlar boyu insanlar okyanuslarda oradan oraya yelkenli gemilerle dolaşmışlardı. Kolomb Amerika’ya yürüyerek, Kaptan Cook Pasifik adalarına at arabasıyla ulaşamaz, şiddetperver muhteris Vasco da Gama da Ümit Burnu’nu deveyle aşamazdı değil mi?
Gemiler, toplumsal koşullar ve zorlu şartlar nedeniyle erkek egemen araçlardı. Hep erkekler çalışırdı gemilerde. Zaten asırlar boyu, gemilerle uzun yollara çıkan erkeklerin önemli bir kısmı da geri dönemiyordu hiç. Şartlar gerçekten berbattı.

Haberin Devamı

Gemide kadın ve uğursuzluk

Tüm uzun yolculuklar yelkenli gemilerle yapılırdı

BİR GEMİ DOLUSU ADAM VE…

Lütfen birlikte düşünelim. Bir gemi dolusu adam… Ben diyeyim 100 kişi, siz deyin 200. Açılıyorlar Avrupa’da bir limandan, ayrılıyorlar evlerinden ve eve dönmeleri (dönebilenler için) en az 5-6 ay sonra oluyor. Yıllar sonra dönenleri var. Mesela İngiltere’den Amerika’ya gidiş, iyi şartlarda o zamanlar 35-40 gün sürüyor. Bir buçuk ay yani. Gider gitmez dönülmüyor elbette, geminin bakımı, ikmali derken birkaç ay geçiyor, bir buçuk ay da dönüş yolculuğunu ekleyin, hesap ortada. Hele Avrupa’dan Hint Okyanusu’na gidenleri hiç saymayalım. En az iki sene sonra dönüyorlar.
Aylardır denizde, kim bilir neler yaşayan bu güruh kadın görünce ne olur? Soru bu! Şimdi burada örnekleri anlatıp kısıtlı yerimi harcamak istemem. Bazı örnekleri yeni kitabım Erkek Denizinde Kadın Gemiler’de verdim. Ama soru bu. Yanıtı ise hepimizin malumu: Kavga, gürültü, cinayet (“Benim o kadın”, “Hayır benim”, “Deşerim bak benim dedim”… Sanki kadın da insan değil karpuz!), şiddet, kan…

Haberin Devamı

KURAL ŞART TABİİ

Bunların önüne geçmek için, zaten maço bir toplum olan İngilizlerin Kraliyet Donanması da bazı kurallar getirmiş ve kadınların gemiye binmelerini yasaklamış. Benzer örnekler farklı ülkelerde de var. Asıl sebep, erkeklerin bir süre sonra insan olduklarını unutmaları çünkü. Hormonlara teslim olup, gözü dönmüş halde her kötülüğü yapmaya hazır birer yaratığa dönüşen adamların çalıştığı sektörde, zaten hurafeler de havada uçuşurken, ortaya çıkan bu laf kimi şaşırtır artık: Gemide kadın uğursuzluktur! Sensin uğursuz!
Benzer durumlara bugün rastlamıyor muyuz? Neden kimi yerde kadınları erkeklerden ayrı konumlandırmaya çalışırlar? Erkekler erkeklere güvenmez de ondan! Bu sebepledir ki, “Gemide kadın uğursuzluktur” lafına ilaveten, “Kadın şeytandır”, “Kadının hilesinden korkacaksın”, “Kadın hilecidir”, “Kadına güvenilmez” gibi pek çok safsata var. Hâlâ var üstelik. Bir türlü tam uygarlaşamayan, güvenilmez olan erkek de ondan. Asıl değişmesi gereken bu.

Haberin Devamı

Gemide kadın ve uğursuzluk

Hayatımıza neşe katan kırlangıçlar kanatlarını açtılar buraya doğru geliyorlar.

CİNSİYET Mİ İNSANİYET Mİ?

Kusura bakmayın. Kimilerinizin bana kızdığını sanıyorum. Ama benim yaptığım malumun ilanı. Yani bildiğimiz şeyler bunlar. Hepimizin biliyoruz. Asırlardır biliyoruz bunun böyle olduğunu. Ama topu kadınlara atıp, bir sürü de uyduruk lafla gelenek yaratarak istediğimiz ve alıştığımız gibi yaşamaya devam etmek isteyenler biz erkekleriz. Bu nedenle pek dillendirilmez bunlar. Belki de konu şu: İnsan olduğumuzu unutarak kendi kimliğimizi cinsiyete indirgemekten vazgeçebileceğimiz gün, sanırım iyi bir ilerleme kaydetmiş olacağız.
Velhasıl, denizde kadın uğursuzluk falan getirmez bayanlar baylar. Herkesin denizin de, hayattaki her şeyin de tadına sonuna kadar varması, uygarlığın ümidi. Sevgiyle kalın.

Haberin Devamı

AYA GENEL BAKIŞ

MARTTA KISA KISA

MART bahara giriştir ya, pek güzeldir onun için. Ayın ilk yarısında, ki şu son günlerde hissettiğimiz soğuklar yaşanır. “Kocakarı soğukları” diye geçer bunlar, Arapçasını da biliriz “berdelacuz” diye. Sanırım geçen sene bu vakitler yazmıştım, hatırlatayım kısaca: Berd Arapça soğuk, acuz (acûze) ise mecazen kocakarı anlamına gelir, Berd-i Acûz derler. Bizde laf yuvarlanmış berdelacuz olmuş. Uzatmayalım, işte onlar mart ortasında biter. Yani eli kulağında. Onlar biter bitmez de kimler gelecek biliyor musunuz? Kırlangıçlar. Bulundukları her ortama neşe katan kırlangıçlar. Heyecanla bekliyorum kendi adıma. 18 Mart Çanakkale Zaferi’ni ve Şehitler Günü’nü unutmuyoruz elbette. 21 Mart ise, kurucuları arasında olmaktan, yıllarca emek vermekten gurur duyduğum Bursa Yelken Kulübü’nün kuruluş yıl dönümü. 18’ini dolduruyor BYK, rüştünü ispatladı, kutlu olsun.

BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ

YİNE BAHAR HAVASI

CUMAYA bölgedeki kısa süreli yağmur bulutlarıyla gözümüzü açıyor olabiliriz ama paniğe gerek yok, hafta sonu yağışsız ve giderek ısınan bir tabloyla yeniden bahar havasının etkisini göstereceği bir zaman olacak gibi görünüyor. Bunda, cumartesi başlayacak hafif bir lodosun etkisi de var elbette. Lodos biraz var ama denizciliğe etkisi olacak güçte değil. Pazar günü hava 23-24 dereceye kadar çıkacak gibi. Marmara’nın batısında deniz suyu da 10 dereceye çıktı, yavaş yavaş ısınacak suyumuz. Herkese keyifli ve sağlıklı bir hafta sonu dilerim. tayfuntimocin.com

Yazarın Tüm Yazıları