Paylaş
Uzağı görebilmek için ayağa kalkmadık, ayağa kalkabildiğimiz için uzağı gördük. Foto Bram Naus - Unsplash
Coronavirus mutasyon geçirdi, bütün dünya bir an panikledi. (Yeri gelmişken: Panik “yapılmaz”! Paniklenir veya paniğe kapılırız. Yapmayız ama.) Mutasyon geçirince ne olur? Ne demek mutasyon geçirmek (pek üzerinde durmasak da…) Ne olur mutasyon geçirince?
Huu, duydun mu? Korona mutasyon geçirmiş!
Ne geçirmiş, ne geçirmiş?
Mutasyon.
Eyvah! O ne be?
Valla, fenalık gibi bir şey herhalde.
Virüs niye fenalık geçirsin ayol?
Aşı çıktı ya, ondandır.
Haaa, doğru söylüyorsun. Korkmuştur.
Aynen.
Tabii. Biz uçuğu da kızgın tahta kaşıkla korkuturduk küçükken.
Büyüyünce ne oldu?
Uçuk çıkmadı bir daha. Korktu zahir.
Belki korona da gider, gelmez bir daha.
Ay işşallah işşallah!
Ona da mı tahta kaşık ısıtsak acaba?
YENİ YENİ LAFLAR ÖĞRENİYORUZ
Öyle ya da böyle, mutasyon diye bir laf girdi hayatımıza. Böylesi çok belirgin olaylarda bütün dünya bazı kavramları ve lafları aynı anda öğrenme eğilimine giriyor. Irak Savaşı, daha doğrusu ABD’nin Irak’a saldırısı sırasında da hepimiz TV’lerdeki canlı yayınlarda bombaların insanların üzerine düşüşünü izlerken, “konuşlanmak” ve “sorti” gibi sözcükleri öğrenmiştik. Iraklı insanların hayatına mal olan bu canlı yayın akını da küresel bir tuhaflıktı, şimdiki korona da bir başka türlü tuhaflık. Şimdi de mutasyonu öğreniyoruz. Halbuki hep vardı. Biz dünyada yokken o vardı. Hatta şöyle söyleyelim: Mutasyon olmasaydı, biz olmazdık!
Açalım bunu biraz.
YA İNSAN OLMASAYDIK?
Her anlamda muhteşem bir canlı olan fil, en çok hortumuyla dikkat çekiyor. Foto Jean-Daniel Calame - Unsplash
Biz insanlar, kendimize -haklı olarak- çok hayranız. En akıllıyız, en zekiyiz (hepimiz eşit oranda olmasa da), en muhteşemiz… Elbette geliştirdiğimiz dil, kültür, uygarlık muazzam. Gerçekten söyleyecek sözümüz yok. Ama çayırda sakin sakin otlayan bir inekten daha mutlu değiliz! (Bu ayrı bir konu ama söylemeden edemedim.)
Ama eğer insan değil de fil olsaydık mesela (alıntı yaptığım kitaptaki bu örnek çok hoşuma gittiği için kullanıyorum, başka örnekler de vereceğim, kitabı da birazdan söyleyeceğim), harika nefis bir hortumumuz olsaydı, onunla gurur duyacak, hortumumuzla ilgili hayranlıklarımızı dile getirecektik. Hortum! “Olağanüstü bir organ.” “İki metre boyunda, otuz santim eninde ve altmış bin kas içeren burun delikleri!” Üstelik onunla ağaçları yerinden sökmek de mümkün, metrelerce yukarıdaki yaprakları yemek de ve hatta kalem tutup yazı yazmak veya usturayla tıraş olmak da. Onunla nefes alır, onunla su içeriz, kokuları kilometrelerce uzaktan alırız, onunla iletişim kurarız, düşmanlarımızı caydırır ve hatta döveriz…
BİRDENBİRE OLMADI
Paleoantropolog Pascal Picq diyor ki: “Hiçbir araştırmacı hortumun birdenbire ortaya çıktığını savunmaz. Günün birinde burun delikleri normal bir anne filden şaşırtıcı bir mutasyon sonucu burnu büyümeye elverişli bir yavru fil doğacak ve bu erkek yavru -çünkü bu elbette bir erkek yavru olacaktır- öyle bir üreme başarısı sağlamış olacaktır ki kısa bir süre içinde bütün fil türü hortumla donanmış olacaktır.” (Dilin En Güzel Tarihi, Pascal Picq, Laurent Sagart, Ghislaine Dehoene, Cecile Lestienne, ç.:Sema Rifat, T. İş B. Kültür Yay. 6. Baskı, Ekim 2020, s10)
NEDİR BU DEĞİŞİNİM?
“Şaşırtıcı bir mutasyon” lafı bana sorarsanız çok gerekli bir ifade olmamış, zira mutasyonun şaşırtmayanı herhalde pek azdır. Ne demek ki mutasyon? Türkçedeki sözcük karşılığı, elbette bir biyoloji terimi olarak, “değişinim”. Neden böyle dediklerini tartışmayacağız ama belli ki değişimle, değişiklikle, birşeylerin değişmesi ile ilgili. Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne başvuralım, ne demekmiş değişinim:
“Genlerde veya kromozomlarda oluşan hasara bağlı olarak ortaya çıkan ve sonraki kuşağa aktarılabilen kalıcı hücresel değişiklik, mutasyon.”
Ali Püskülloğlu’nun Türkçe Sözlük’ü de şöyle söylüyor değişinim için:
“Doğada niteliksel değişmelerin evrilerek değil birdenbire olması, doğada bir şeyin ortam ve koşullarını bulduğunda birdenbire nitelik değiştirmesi. Mutasyon.”
KALICI OLMASI GEREK
Lafı basitleştirelim. Bizler biyolojik canlılarız. Malum, hücrelerimiz, genlerimiz, DNA’mız falan var. Yani bizi sonraki nesillere aktaran, biyolojik ve küçücük parçacıklarımız. İşte bunlarda birdenbire ve kalıcı olarak bazı değişiklikler olabiliyor ki tarih içinde de çok oldu bu, halen de olmakta. Ve o değişikliğe sahip birey, eğer söz konusu değişiklik işe yarar ve zarar vermeyen bir şeyse onunla yaşayıp gidiyor hatta onu istem dışı olarak geliştirebiliyor. Yok zarar verici veya işe yaramayan bir şeyse, ya bireyi yok ediyor ya da işe yaramadığı için zamanla ortadan kalkıyor. Mutasyon deyince, bilimkurgu filmlerindeki mutantlar aklımıza geliyor ve bir tuhaf oluyoruz ama aslında hepimiz, bundan yüzbinlerce yıl önceye göre mutantız.
PİGMENTLER BİTİNCE…
1974'te bulunan kemiklerinden şekillendirilen, insanımsı kuzenimiz Lucy. 3,18 milyon yaşında, 105 cm. boyunda ve ayakta.
Anaka isimli gorilin eli bu. Sizce neye benziyor...
Vitiligo bir siyahi bireyin elleri. Kaynak Wikipedia
Eğer değişinim sonucu ortaya çıkan değişikliği beğenirsek ne ala, beğenmezsek ona “bozulma” adını veriyoruz. Halbuki hepsi aynı şey, yani normal giden bir seyrin, bozularak değişmesi. İnanmayabilirsiniz ama araştırmalar gösteriyor ki bir zamanlar bütün insanlar siyahi imiş. Eğer bilim yanılmıyorsa, ortak atalarımız gibi hepimiz aynı siyahî renge sahiptik. Sonra bir gün bir mutasyon oldu. Renk değişmeye başladı bizim atalarda. Tam olarak nerede nasıl ne oldu bilmemiz mümkün değil. Gerek de yok. Ama lütfen sayfada paylaştığım goril eline bakınız. O fotoğraflar bize her şeyi anlatacak zaten. Bu, Atlanta Hayvanat Bahçesi’nde yaşayan Anaka isimli, şu anda 7 yaşında olan dişi bir goril. Böyle doğmuş. Pigment eksikliği sonucu olan bir renk bozulmasıdır bu durum ve adı “vitiligo”dur. Derimize rengini veren pigmentlerin eksilmesi veya “mutasyon” sonucu yok olması ile “normalde” siyahî olan insan beyazlaşmaya başlar. Sayfada onun da fotoğrafı var. Elleri beyazlamış siyahî birey. Başka bir deyişle, beyaz insan, siyahî insanın “bozulmuş” veya öyle demeyelim de “mutasyona uğramış” halidir. Tabii, yukarıda da değindiğimiz gibi, mutasyona, geçerken uğramak mümkün değil, milyonlarca yıl içinde ve nadiren gelişen bir durum ama devamı, bizim örneğimizde de görüldüğü gibi, böylece sürüp gidebiliyor.
DOĞADA “NEDEN” YOKTUR
Bütün otoburlar taze yaprakları ister. Zürafa, boynu uzadığı için şanslı. Foto Slawek K. - Unsplash.JPG
Bu durumda, her şeye bir sebep arama alışkanlığı da boşa çıkıyor doğrusu. Belgesellerin de payı var bunda. “Zürafa, en üstteki taze yapraklara ulaşabilmek için uzun boylu.” Yok yahu? Ceylan istemiyor mu o taze yapraklara ulaşmak, onun niye boyu kısa o zaman? Bu bakış açısıyla gidince bütün evrim çöpe gidiyor. Oysa bir sebeple olmaz değişiklik. Kuşun kanadı uçmak istediği için çıkmadı, mutasyon sonucu kanadı çıktığı için uçtu. Zürafanın boynu, üstteki yapraklara ulaşmak için uzamadı, mutasyon sonucu boynu uzadığı için üstteki yapraklara ulaştı. Filin hortumu, ağaçları devirebilsin diye oluşmadı, mutasyon sonucu hortumu oluştuğu için ağaçları devirebildi. İnsan, düşmanlarını gözetleyebilsin diye iki ayağının üzerine kalkmadı, iki ayağının üzerine kalkabildiği için düşmanlarını gözetleyebildi. Hiçbir şey bir gecede olmadı. İnsan, bir gecede iki ayağının üzerinde yürümeye başlamadı. İşte, 1974’te bulunan insanımsı (australopithecus afarensis) Lucy (tabii ki sonradan takılmış isim) bir örnek. Lucy’nin iki ayağının üzerinde yaşadığı biliniyor. Hayatının çoğu faaliyetini iki ayağı üzerinde gerçekleştirmiş. Boyu 105 santimetre ve tam 3,18 milyon yaşında! Yani 3 milyon 180 bin yıl önce yaşamış uzak bir kuzenimiz. Biraz tüy dökücüye ihtiyacı olduğu da kesin.
HAKKINDAN GELİRİZ
Korona mutasyon geçirdi. Hücresi olan her varlık mutasyon geçirdi, geçirmekte, geçirecek. Çok endişe etmiyorum, nasıl olsa onun da kökünü kurutacak yöntemler buluruz, bulduk belki de. Ayağa kalktığımızdan bu yana ne çok sayıda ve ne güzel canlıların soyunu tükettik, korona mı direnecek bize? İstediği kadar mutasyon geçirsin, her türlü geliriz hakkından.
BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ
CUMARTESİ YAĞMUR, HAFTAYA BELKİ KAR
Evet cumartesi yağmur ve serinlik bekleniyor ama sonrası sıcak. Hatta -konumuz olan hafta sonunun dışında ama- salı günü kısa kolluyla bile dolaşılabilir gibi bir sıcaklık söz konusu. Fakat önümüzdeki haftanın ilerleyen günlerinde, perşembeden itibaren Güney Marmara’ya kar bile düşebilir. Yani eskilerin “hava kar topluyor” dedikleri türden lodoslu ve sıcak birkaç günün ardından ani bir soğuma bekleniyor diyebiliriz. Bugün yine güneyli havalar var ama cumartesi günü poyraza, pazar günü gündoğusuna dönüp, hafta başında yerini yine güneyli havalara bırakacak.
PİRİ REİS DENİZCİLİK SAYFALARI
Bu arada, denizciler için bir duyurum var. Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Piri Reis Denizcilik sayfalarını yayınlamaya başladı. Bizzat Sayın Genel Müdür Volkan Mutlu Coşkun’un Zoom toplantısında yaptığı tanıtıma katıldım, sayfaları inceledim. Geliştirilebilecek yanları elbette var ama kesinlikle verimli ve iyi bir yapıya sahip. Denizciler için de çok data içeriyor. Pirireis.mgm.gov.tr veya mgm.gov.tr adreslerinden ulaşmak mümkün. Bu sitenin mobil uygulaması için de kendilerinden söz aldık, eminim çok faydalı olacak. Kalın sağlıcakla.
Paylaş