Paylaş
Biraz Ege’ye uzananların mutlaka bildiği bir laftır “arşipel.” Genel olarak da bol adalı yerlere arşipel denir. Örneğin, Marmara adalar topluluğu da aslında bir arşipel olarak adlandırılabilir. Marmara, Avşa, Paşalimanı, Koyun ve Ekinlik adaları bir arşipel oluşturur. Aslında İstanbul’un yamacındaki Büyükada, Heybeli, Burgaz, Kınalı, Kaşık, Sedef ve diğerleri de bir arşipel oluştururlar. Ama eski bir alışkanlıkla genellikle Ege’de kullanılır arşipel lafı. Öyledir çünkü bunun binlerce yıllık bir geçmişi var. Arşipel, Yunanca ve Latince köklerden oluşmuş “archipelagos” sözcüğüdür. “Pelagos” Yunanca deniz, büyük su kütlesi gibi anlamlara sahip. “Archi” ise Latince “şef/usta” demek. Bir araya geldiklerinde “şef deniz” ya da daha doğru bir çeviriyle “denizlerin şefi” veya “en harika, en güzel deniz” anlamına gelen arşipel sözcüğünü oluşturuyorlar. Ve bu sözcük, sadece ve sadece Ege Denizi için kullanılır. Zaman içinde de, içinde bolca ada bulunduğu için “adalar denizi” gibi bir anlam yüklenmiş arşipel. Yani, arşipel lafını Ege’de çok duymamız, boş bir tesadüfün çok ötesinde, binlerce yıllık bir tarih barındırıyor. Küçük bir ilave: “Archi” ön takısını, başka sözcüklerde de görüyoruz. Örneğin “mimar” anlamındaki “architectus” sözcüğü. “Tectus”, üretici, imal edici gibi anlamlara sahip ve teknik sözcüğüyle kökteş. Başına “usta” gelince de oluyor “usta üretici”.
BÖLGEMİZ DENİZCİLERİ
CEM ÖNEN
Cem Önen, 54 yaşında bir hekim. Bursa’da Adli Tabip olarak görev yapıyor. Denizle ilgisi çocukluğunda başlamış. Narlı’da yazlık olunca, yüzmek, balık tutmak, her anlamda ve her şekilde denizde olmak ona büyük zevk ve mutluluk vermiş. Yıllar, denizin verdiği mutlulukla geçerken, yelkenli teknelerle, birçok Bursalı denizseveri teknecilikle tanıştıran BYK Komodoru Haluk Turşucular’ın teknesinde tanışmış.
(Yazarın notu: Haluk Turşucular’ı sizlere 21 Nisan 2017 tarihli Hürriyet Bursa’daki bu köşede tanıtmıştım. Ancak o kadar çok kişi denizciliğe başlama öyküsünde onun adını zikretti ki, onu bir kez daha bu köşede konuk etmek ve bu kez biraz da işin bu tarafından sohbet etmek farz oldu. Yakın zamanda yapacağım.)
İlk andan itibaren de yelkenciliği çok sevmiş. Bunun ardından, 50 yıllık arkadaşı Orhan Çakır (onu da 12 Mayıs 2017 tarihli Hürriyet Bursa’da bulabilirsiniz) yelkenli tekne alınca, birlikte gezmeye başlamışlar. “Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez Sevgili Orhan’la. Onunla o kadar çok gezmeye başladık ki, kısa süre içinde Amatör Denizci Belgesi (ADB) almam gerekti. Sürekli öğrenmeye çalıştım, hâlâ da çalışıyorum. Nasıl faydalı olabilirim, bazı işleri nasıl daha iyi yapabilirim diye kendimi geliştirme gayreti içindeyim.”
Denizdeyken büyük bir mutluluk duyduğunu söyleyen Önen, bu mutluluk dozunu, “Dostlar denizde seyir halindeyken bazen soruyorlar bana hangi ilacı kullandığımı! Oysa hiçbir şey kullanmıyorum. Deniz beni son derece keyifli, mutlu, neşeli bir insan yapıyor. Çok stresli bir iş yapıyorum. Hayatım da öyledir. Ama denize çıktığımda her şey değişiyor. Ben bambaşka bir insan oluyorum, çevreme de o bambaşka insanı gösteriyorum” diyerek anlatıyor. “Denize çıkmak size ne veriyor? Neden orada olmayı bu kadar çok seviyorsunuz?” diye sorduğumda verdiği yanıt ise hem felsefi, hem de her açıdan güzel: “Bunu şöyle analiz ettim: İnsanın ulaşabileceği en büyük mutluluklardan biri herhalde uçmaktır. Dünyadan uzaklaşıp dönüp dünyaya bakmak! Ama uçmak elbette insan için değil. İşte bu duygu denizde de var. Uzaklaşmak, hem de her şeyden uzaklaşmak ve dönüp dünyaya, karadaki hayata uzaktan bakmak. Sessizlik, kendi kendime kalmak… Bunlar öyle güzel ki, vazgeçmek neredeyse imkânsız.”
DENİZLİ ŞİİRLER
DENİZ HUMMASI
Bu haftaki konuğum Cem Önen, denizde bambaşka bir insan olduğunu söylüyor. 34 yıllık denizcilik ve yelkencilik hayatımda bunu söyleyen çok insana rastladım. Bende de durum çok farklı değildir doğrusu. Deniz, insanda tutku halini alır. Başa çıkılmaz bir tutkudur bu, “orada” yani denizde olmak ihtiyaç haline gelir. Bu tutkuya sahip olanlar, denizden uzak olduklarında kötüleşirler. Sinirleri bozulur, dengeleri şaşar. Onlar için çare denize dönmektir. İşte bu denize dönme ihtiyacını dile getiren en güzel şiirlerden birini, belki de en güzelini paylaşacağım bugün sizlerle. 1878-1967 yılları arasında yaşamış büyük İngiliz şair John Masefield’e ait “Deniz Humması” adlı bu şiiri, 90’lı yıllarda Atasoylar’ın dünya seyahatini gösteren belgesel “Uzaklar”ın jeneriğinden hatırlayanlarınız olacaktır. Kaya Akarsu’nun muazzam sesinden dinlediğimiz ve adeta deniz kadar müptelası olduğumuz şiirin yazılma tarihi 1902. Türkçe’ye çeviren ise bir başka büyük isim, Melih Cevdet Anday (1915-2002). Şiirdeki tutkuya bakar mısınız:
DENİZ HUMMASI (Sea Fever)
Gene denizlere dönmeliyim, ıssız denize, semaya,
Bütün istediğim bir gemi ve yolunu gösteren yıldız,
Çark vursun, rüzgâr söylesin, beyaz yelkenler çarpsın havaya,
Ve denizde sisli bir fecir, bir fecir istediğim yalnız.
Gene denizlere dönmeliyim, dalgaların çağrışına,
Öyle hoyrat, öyle saf bir çağrış ki karşı durulmaz buna;
Bütün istediğim rüzgârlı bir gün, bulutların yarışı,
Savrulan köpükler, serpintiler, martıların haykırışı.
Gene denizlere dönmeliyim, serserilik hayatına.
Martılarla, balinalarla o keskin rüzgârlı yollarda;
Bütün istediğim yolculuğun sonunda bıkıncaya dek,
Uyumak, rüya görmek ve bir gemici masalı dinlemek.
John MASEFIELD
Uzaklar’ın kısa jeneriği halen YouTube’da var.
Sesi biraz bozuk ama belki dinlemek isteyenlerimiz
olur diye linkini vermeyi görev bildim:
https://www.youtube.com/watch?v=xFx6x9nag8Y
BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ
YAĞMUR VE POYRAZ
Bugünden itibaren pazara kadar hem yağış hem de poyraz kademe kademe artacak. (Sıcaklık da aynı kademelerle düşecek.) Çok şiddetli bir rüzgâr yok (en fazla 20-25 mil) Pazar akşamına kadar lakin hızını iyice arttırıp yeni haftaya 30’ların üzerinde başlayacak gibi görünüyor. “Görünüyor” diyorum çünkü biliyorsunuz bunlar tahmin ve bahsettiğimiz güne henüz birkaç gün var. Değişme olasılığı her zaman vardır tahminlerin. Fakat önlem almanın, dikkatli olmanın hiçbir zararı yok. Pazar gecesinden itibaren şiddetli bir hava görünüyor Marmara’da. Hatta pazartesi gecesi çok keskin bir hareketle Karadeniz’in batısına yerleşecek alçak basınç merkezi ortalığı biraz karıştıracak gibi. Ama denizci, önlem almasını bilen ve doğanın kurallarına direnen değil saygı duyan kişidir. Tüm denizcilere selamet dilerim.
Paylaş