2021’İ sepetleyelim mi?

Hepimizi üzen 2021’i sepetliyoruz bu yazıyla. Ona güzel bir sepet havasıyla veda edelim derim.

Haberin Devamı

Eminim hepimize tanıdık gelecektir. Bir kral, kendi iktidarını korumak için kâhinlere başvurur. Öğrendiği kehanete göre o sırada doğacak bir erkek çocuğu, tahtını ele geçirecek veya onu tahtından edecektir. Hangi kral tahtından inmek ister ki? O da emir verir: “Yeni doğmuş bütün erkek çocukları öldürülsün!” Öldürülürler de. Daha gözü açılmamış bebekler, analarının koynundan alınıp tüm masumiyetleriyle meleklere karışırlar. Fakat bir anne (veya ana-baba), bu katliamı haber alıp bebeklerini kurtarmak için, kendi hayatlarını tehlikeye atarak yavrularını bir sepete koyarlar ve bir daha onu görmemek üzere yakındaki nehre bırakırlar. Nehir, kaderdir, bebeği meçhul bir geleceğe taşır ama en azından hayatta kalma şansı yükselmiştir. (Tabii şelaleler, büyük akıntılar, timsahlar vs. yoksa ve elbette sepet su almıyorsa.) O çocuk kurtulur ve bir kahraman, bir lider, bir önemli kişi olur. 

Haberin Devamı

4 BİN 5 YÜZ YILLIK BİR HİKÂYE

2021’İ sepetleyelim mi

Bilenleriniz vardır ama ben yeni öğrendim. Bu sepetleri sahiden de 'Bebek Musa' diye satıyorlarmış. Foto Christian Bowen - Unsplash

Bu öykü, belli ki binlerce yıldır hoşumuza gidiyor. Çünkü pek çok yerde tekrarlanmış. Yeşilçam’ın eski “zengin kız-fakir oğlan” motifi gibi bir anlatı motifi bu da. Bilinen en eski yazılı “sepetteki bebek” öyküsü, (hayır, Hz. Musa değil) büyük Akkad imparatorluğunun kurucusu Kral Sargon’a dair. Akkadca, bir Sami diliydi. Yani Aramcanın, İbrancanın, Arapçanın atası sayılabilir. Akkadlar da Sümerlerin ülkesine gelip MÖ 2400’lerden itibaren Sami olmayan Sümer uygarlığına yavaş yavaş egemen olan ve dilleriyle Sümercenin hakimiyetini kendi dilleri lehine çeviren Sami kavim. Başka deyişle, Hz. Musa’nın da ataları sayılabilecek topluluk. 

Kral Sargon, bir kronolojiye göre MÖ 2296-2240 arasında hüküm sürmüş. Bir imparatorluğun kurucusu olduğu için de doğuşu ile ilgili bir söylence yaratma ihtiyacı hissedilmiş. Tabii, bugünkü anlamda bir “Akkad Ulusal Söylence Uydurma Kurumu” falan yok ortada, o zamanın dinsel bir eylemi olarak yapılıyor tüm uydurmalar. Bakınız bir Ninova metninde nasıl anlatılıyor öykü, Sargon’un ağzından:“Sargon, kudretli kral, Akkad kralı, bu benim;Annem bir entum idi (bir çeşit dinsel görevli), babamı tanımadım;Babamın kardeşlerinin mekânı dağlarda;Kentim Azupiranu, Fırat’ın kıyılarında;Annem, entum, bana gebe kalmış, beni gizlice doğurmuş;Beni kamış bir sepete koymuş, kapağımı ziftle yapıştırmış;Suları yükselmeyen ırmağa bırakmış;Irmak yardım etti bana, su çekici Akki’ye götürdü.Su çekici Akki ibriğini daldırırken çıkardı beni sudan;….. oğlu bildi beni, büyüttü;.…. bahçesine bahçıvan yaptı beni.Bahçıvanken İştar bana âşık oldu (İştar: Yunan’da Afrodit’e dönüşecek aşk ve savaş tanrıçası);56 yıl krallık yaptım.” (Alıntı: Eski Çağ’da Yakındoğu, Amelie Kuhrt, T. İş Bank. Kültür Yay., 6. Baskı, Cilt 1, s. 62 vd.) Küçük bir not: Suları yükselmeyen ırmak Fırat’tır. Dicle deli akar, taşar. Bu nedenle tarihin en büyük kentleri hep Fırat kıyısındadır. 

Haberin Devamı

BİR ÇEŞİT KENDİNİ BULMA YOLCULUĞU

2021’İ sepetleyelim mi

Gerçek hayatta da var tabii nehirde giden sepetler. Foto Chester Ho - Unsplash

İkinci öykümüz, en bilindik olanı. Hz. Musa ile ilgili. Mısır’dan çıkışa bağlı olarak Musa’nın yaşadığı en olası tarih MÖ 1250 civarı. Yani Kral Sargon’dan 1000 (yazıyla bin) yıl sonra. Tevrat’ın Çıkış kitabı, işte İsrailoğulları’nın Mısır’dan çıkıp kendilerine Tanrı’nın vaat ettiği topraklara, Kenan diyarına, yani bugünkü Filistin/İsrail/Lübnan bölgesine doğru zorlu yolculuğa başlamalarını anlatıyor.  İsrailoğulları’nın Mısır macerası, Kitap’ta anlatıldığına göre birkaç aşamadan oluşuyor. Son perde, Yusuf’un oraya gidişi ve soyunun çoğalması. Yazılana göre Yusuf’un soyu orada epey kuvvetlenir, epey çoğalır. Tevrat der ki Mısır için, “memleket onlarla doldu.” Fakat daha sonra Mısır’da iktidara, Yusuf’u ve soyunu bilmeyen bir kral gelir, ki biz ona Firavun diyoruz. Kral şöyle der Mısırlılara: “İşte, İsrailoğullarının kavmi bizden çok ve kuvvetlidir. Gelin onlara karşı akıllıca davranalım, yoksa çoğalacaklar ve olur ki cenk vuku bulunca, onlar da düşmanlarımızla birleşirler ve bize karşı cenk edip memleketten çıkarırlar.”  (Çıkış, I/8 vd.) Bu araya bir parantez açalım. Firavunun ettiği bu lafların hemen hemen aynılarını 1925’te yayımlanan kitabı “Kavgam”da tarihin gördüğü en büyük manyak olan Adolf Hitler de etmiştir, buraya almaya değmez. Ama bir tanesini, olayın komikliğini anlatmak için hatırlayalım. “Yahudi’ye karşı savaşırken aynı zamanda Tanrı’nın kanunları için de savaşıyorum demektir.” Zaten tarih boyunca kim kime eziyet edecekse aklı sıra ardına bir Tanrı desteği almaya çalışmış, aldığını zannetmiş ya da en azından kitlelere öyle olduğunu zannettirmiştir. Hitler tanrıtanımazdı! Kapattık parantezi. 

Haberin Devamı

MUSA’NIN SEPETİ

2021’İ sepetleyelim mi

Firavunun kızı Musa'yı buluyor.

Firavunun bu yıkıcı sözlerinin ardından İsrailoğullarına eziyet etmeleri için angarya memurları gönderirler. Ama İsrailoğulları ya da İbraniler, eziyete rağmen çoğalmaya ve çalışmaya devam ederler. Mısırlılar iyice korkunca İsrailoğullarına karşı şiddete başvururlar. Zulüm başlar. Firavun emreder: “Doğacak bütün erkek çocukları ırmağa atıp öldürün!” Bebeğini henüz doğurmuş olan bir anne, yavrusunu artık daha fazla gizleyemeyeceğini anlayınca da öykü başlar: “Ve onu artık gizleyemeyince onun için sazdan bir sepet alıp harç ve ziftle sıvadı; içine çocuğu koyup ırmağın kenarında sazlığın içine bıraktı. (…..) Firavunun kızı yıkanmak için ırmağa indi; ve onun kızları ırmağın kenarında yürüyorlardı; sazlık arasında sepeti görüp onu getirmesi için cariyesini gönderdi. Sepeti açıp çocuğu gördü ve işte çocuk ağlıyordu. Ve ona acıyıp dedi: ‘Bu İbranilerin çocuklarından biridir.’ Ve kızkardeşi Firavunun kızına dedi: Senin için İbrani kadınlarından gidip emzikli bir kadın çağırayım mı? Senin çocuğunu emzirir.” Firavunun kızı ona ‘Git’ dedi. Ve kız gidip çocuğun anasını çağırdı. Ve Firavunun kızı dedi: ‘Bu çocuğu al ve onu benim için emzir ve ben senin ücretini veririm. Kadın çocuğu aldı ve emzirdi. Çocuk büyüdü ve onu Firavunun kızına getirdi ve onun (firavunun kızının) oğlu oldu. Ve onun adını Musa koyup dedi: ‘Çünkü onu sulardan çıkardım.’” (Çıkış, II/3-10) Daha önce yazmıştım, Musa (Moses; İbrancası Moşe’dir), Mısır ismidir, İbrani değil. İbranî dilinde “Moşe”, sudan çekip çıkarmak anlamına gelir evet ama Mısır dilinde ise “oğul” anlamına gelir. Firavun “Tutmoses”in ismi “tanrı Tut’un oğlu” anlamına gelir. Ramesses ise “Ra’nın oğlu”. Firavunun kızının çocuğa “oğul” adını vermesi de gayet mantıklı. Ama çıkış metnini kaleme alanlar kuşkusuz İbranilerdi ve kendi bildikleri anlamı aktardılar. Geçelim. Musa büyüdükçe Mısırlıların İbranilere yaptığı zulmü görür ve bildiğimiz Mısır’dan çıkış öyküsü devam eder. Meşhur sepet, buradan sonra bir dünya starı haline gelecektir. Hem de ne gelmek. Dünyanın görüp görebileceği en büyük imparatorluk olan Roma, kökünü bu sepete dayayacaktı. Tek fark, sepetin içinde Musa değil başkaları vardı.

Haberin Devamı

HAİN AĞABEYİN ETTİĞİNE BAKIN HELE

İtalya’da, bugünkü Roma’nın 19 kilometre güneydoğusundaki Alba tepelerinde kurulmuş Latin kenti Alba Longa’nın kralı Numitor’dur. Numitor’un tek çocuğu vardır: Prenses Rhea Silvia. Fakat Kral Numitor’un bir de kötü ağabeyi vardır: Amulius. Amulius, kardeşi kralı devirip tahtını ele geçirir, saltanatını da garanti altına almak için yeğeni Silvia’nın evlenip çocuk sahibi olmasını engellemek amacıyla onu zorla rahibe yapar. (Hıristiyanlık öncesinde de vardı kuşkusuz rahibelik.) Ancak rahibe Silvia bir gün kutsal korulukta dolaşırken savaş tanrısı Mars çıkagelir ve zavallı rahibeyi gebe bırakır. Vakti gelince Silvia iki oğlan doğurur. İkizlerden birinin adı Remus, diğerininki Romulus’tur. Kötü kral amca Amulius bunu duyar ve bebeklerin öldürülmesi için hizmetkarlarını gönderir. Fakat hizmetkarlar insan çıkar, bebekleri öldürmek yerine birer sepete koyup Tiber Nehri’ne bırakırlar. Irmak kıyısında Mars, kutsal hayvanı olan kurdu gönderir ve sepetleri nehirden çıkarttırır. Faustulus isimli bir çoban da şans eseri önünden geçmekte olduğu kurt ininden bebek sesleri duyunca girip bebekleri oradan alır, evine götürür. Tabii oğlanlar da haliyle çoban olarak büyürler. Ama bundan hoşnut değillerdir, ruhlarındaki tanrısal ve asil his, “Bu ne biçim hayat böyle” demelerine sebep olur, kalkıp kendilerine, kendi isimlerine uygun bir şehir kurarlar: Roma! (İki çoban nasıl şehir kuruyor diye sormayın lütfen. Mitolojide öyledir, şehir kuran kurana…) Fakat ikizler anlaşamazlar ve Romulus, bir kürekle Remus’u öldürür. Pişman olsa da artık Roma’yı o yönetmektedir. İyi de yönetir ve Roma, onun zamanında kalkınır…. Der Roma’nın kuruluşunu MÖ 753 olarak veren mitolojik öykü. 

Haberin Devamı

NEHRİN EN KÜÇÜK, TARİHİN EN ÖNEMLİ KAYIĞI

2021’İ sepetleyelim mi

Nehir tanrısı, Remus ve Romulus'u gözetip onları kurda emanet ediyor. Mars olduğu da söylenir.

İmparatorluk kuran bir kral, Sargon; bir dinin önderi, peygamber, Musa; Roma İmparatorluğu’nun çekirdeği Roma kentini kuran Remus ve Romulus ikizleri… Hepsi sepetle bir nehre bırakılmış ve tehlikeden uzaklaştırılmıştır anlatılara bakılırsa. İşte Türkçemizdeki hafif argo ama güzel teklifsiz söz, birini kendinden uzaklaştırmak anlamına gelir eskiden beri: Sepetlemek! Tabii sonradan biraz anlam değişimine uğramıştır söz, kovmak, kurtulmak anlamlarına gelir bugün. 

HAYDİ GİT 2021, GÜZEL GEL 2022

Gelin biz de bu yazıyla, başımıza dertler açan, geren, üzen 2021’i sepetleyelim birlikte. Hatta sepete koronayı da koyalım. Alırsa hayat pahalılığını, enflasyonu falan da. Bırakalım nehre, nereye giderlerse gitsinler. Nehrin bize getireceği yepyeni ve bambaşka bir sepet çıksın karşımıza. 2022’yi bulalım içinde, masum ve tertemiz bir bebek olarak. O bizi sevsin, biz onu. Sonra hepimiz, farklı kültür ve yaşam alışkanlıklarımızla bu diyarı şenlendiren tüm Türkiye halkı olarak el ele verip büyütelim onu. Hayırlı, kadir kıymet bilen, saygılı, sevgi dolu, refah içinde bir yıl yapalım onu. Bir iki kişinin çabasıyla zor, hep birlikte, el birliğiyle yapalım bunu. Yaparız. Yeni yılımız kutlu ve mutlu olsun, sağlık ve neşe dolsun. 

BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ

ŞİMDİLİK NORMAL AMA…

Bugün üzerimizde dolaşacak hafif yüklü bulutlar, cumartesi ve pazar günleri pek ortalarda görünmeyecek gibi. Bugünkü poyraz, yarından itibaren lodos ağırlıklı, hafif, etkisiz bir havaya terk edecek yerini. Hava sıcaklıklarında da önemli değişiklik yok. Şimdilik. Fakat modellerde, 6 Ocak dolaylarında Balkanlardan Türkiye’ye doğru epey soğuk ve kar yağışlı bir havanın yaklaştığını gördüm. Tabii modeller tahminlere dayalı olduğu için, o vakte kadar durum değişebilir. Ama göründüğü gibiyse, şimdiden yakacak, tuz, zincir, takoz vb. bazı önlemleri almak akıllıca olabilir. Sağlıcakla kalınız.

Yazarın Tüm Yazıları