Paylaş
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kıbrıs gezisi ve Başbakan Davutoğlu’nun kabine toplantısı gerekçe olarak gösterilip hiç olmazsa Adalet Bakanı törene katılabilirdi.
Yargıtay, TBB Başkanı Feyzioğlu’nu ölçüsüz ve politize konuşma yapmaması için zaten haklı olarak uyarmıştı. Adalet Bakanı bari törene katılsaydı, bu kriz yumuşak geçişle noktalanabilirdi. Ama hayır, TBMM Adalet Komisyonu Başkanı bile törene katılmadı.
Ülkedeki feci kutuplaşma artık erkler arası çatışmaya mı dönüşüyor?! İşte, HSYK seçimleri için Bakanlık bürokratları, siyasi sloganlarla konuşan bazı hâkim ve savcılarla birlikte kampanya yürütüyorlar!
Yargıtay Başkanı Sayın Alkan’ın konuşması, Türkiye işte böyle bir süreçten geçerken yapıldığı için özellikle önemlidir.
MEŞRUİYETİN HUKUK ŞARTI
Başkan Alkan, konuşmasında belirli ilkeleri önemle vurguladı: Kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, yargının tarafsızlığı...
Daha önemlisi, bugüne kadar ülkemizde pek üzerinde durulmayan fevkalade önemli bir hukuk ilkesini dile getirdi: Yürütme ve yasama üzerindeki yargı denetimi, yürütme ve yasamanın meşru olmasının şartlarından biridir! Yani elbette öncelikle sandık, fakat aynı zamanda hukuk denetimi:
“Denetim, ileri demokrasinin teminatıdır. Yargının bağımsızlığını ortadan kaldırmak veya yürütmeye bağlı bir yargı oluşturmak, yargı denetiminden kaynaklanan meşruiyeti hafife almak olacaktır. Halbuki yürütmenin üstlendiği yetkinin kullanılma koşullarından ve meşruiyet kaynaklarından biri de, millet adına karar veren bağımsız yargı denetimidir. Demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan seçimler de yargıç güvencesinde yapılmaktadır.”
Sandığın güvenilirliği bile yargı denetiminden gelmektedir!
Yargı denetiminin zaafa uğratılması nelere yol açabilir, bunu herkesten önce devleti yönetenler düşünmeli.
DENGE VE DENETİM
Yargıtay Başkanı’nın konuşmasında fevkalade önemli bir vurgu da yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ilişkilerin “hiyerarşik olmadığını, işbölümü ve işbirliği” ilişkisi olduğunu belirtmesidir. Bunun önemini de şu cümle ile ortaya koydu:
“Bu ilkenin temel amacı egemenliğin bir kimsede, bir zümrede, bir erkte toplanmasına izin vermemektir!”
Gerçekten, egemenlik sadece yasamaya, sadece yürütmeye, sadece yargıya ait değildir. Üçü tarafından kendi yetki alanlarında kullanılır. Bu şekilde erkler birbirini “denetler ve dengeler”. Bu erklerden biri öbürüne üstün hale gelirse ortada kuvvetler ayrılığı, denetim ve denge falan kalmaz. Onun için Başkan diyor ki:
“Yargıyı isteğe göre dizayn etmek için yargı kurumları üzerinde baskı oluşturulmak istenmesi ve yargının kendi içerisinde yapacağı seçimlere ilişkin müdahale girişimleri endişeyle karşılanmaktadır.”
Alkan, isim vermeden, Ali Babacan gibi bazı bakanların, “yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti olmadan gelişmiş ülke olunamaz” şeklindeki sözlerinin yargı camiasında umut yarattığını da söyledi.
YARINKİ TARİHÇİLER
Bütün hukukçulara, hukuk öğrencilerine, ilgili herkese Alkan’ın konuşmasını okumalarını tavsiye ederim, Yargıtay’ın internet sitesinde var.
Başkan Alkan’ın konuşması, teamülleşmiş bir toplantının rutin konuşması değildir. Recai Seçkin ve Sami Selçuk gibi Yargıtay başkanlarının yaptığı türden, tarihi bir konuşmadır. Yarının tarihçileri; Alkan’ın konuşmasında Türkiye’nin nasıl bir süreçten geçtiğini ve böyle bir süreçte Yargıtay Başkanı’nın olgun ve kibar fakat kararlı bir dille hukukun üstünlüğünü savunduğunu yazacaklardır.
Paylaş