Paylaş
Dikkat ettiniz mi, Anayasa Mahkemesi başkanı yoktu aralarında.
Anayasa Mahkemesi’nin eski Başkanı Haşim Kılıç da yüksek yargı başkanlarının bu tavrını eleştirdi.
Niye böyle?...
AYM VE DİĞERLERİ
AYM ile diğer yüksek yargı arasındaki farkları iki ana başlıkta incelemek mümkün:
- Anayasa Mahkemesi’nin üye yapısı ve üyelerin görev süresi Anayasa’yla belirlenmiştir. Anayasa’da değişiklik yapmadan üye yapısını değiştiremezsiniz.
Halbuki diğer yüksek yargı organlarının üye yapısı ve görev süresi kanunla belirlenir. Nitekim “Yapboz kanunları”yla üye yapısı ciddi surette değiştirildi. Bu yetmemiş olacak ki, yeni bir tasarı daha hazırlanıyor!
Yargıtay ve Danıştay’a yeni üyelerin “yürütmeyle uyumlu” HSYK tarafından atanması da AYM ile olan büyük yapısal farklardan biridir.
- Hukuk kültürüyle ilgili fark da çok önemlidir. Evrensel hukuka en açık yüksek yargı kurumumuz AYM’dir. Bireysel başvurular tamamen AİHM içtihatlarına göre karara bağlanıyor.
AİHM’nin Temmuz 2014’te Strazburg’da düzenlediği “Anayasa mahkemelerine bireysel başvurularda en iyi örnekler” konulu konferansa Türk Anayasa Mahkemesi de davet edilmiş, 7 Temmuz’da Haşim Kılıç AYM’nin “yasaklayıcı değil, eşitlikçi ve özgürlükçü” yaklaşımını anlatan bir konuşma yapmış, AYM’miz büyük takdir toplamıştı. AYM’nin onuru evrensel hukuka bağlılığıdır.
ÖRNEK BİR YARGIÇ
Yargının bağımsız ve tarafsız olmasında yapısal düzenlemeler çok önemli olmakla birlikte, yargıcın bağımsız kişiliğe ve esaslı bir hukuk kültürüne sahip olması da son derece önemlidir. Yargıçlar adil kararlarıyla, bağımsız kişilik ve engin hukuk bilgileriyle onur kazanır.
Adalet tarihimizde böyle isimler vardır. Bugün merhum Yargıç Refik Gür’den bahsedeceğim.
1943’te çıkarılan bir kanun, köy çocuklarının ilkokuldan sonra zorla teknik ziraat okullarına alınabileceği, okula devam etmeyen öğrenciler için devletin yaptığı masrafı ailesinden isteyeceği hükmü getirilmişti.
1949 yılında böyle bir davada Asliye Hukuk Hâkimi A. Refik Gür, bir tür angarya getiren bu kanunun 1924 Anayasası’na aykırı olduğuna karar verdi. Devletin avukatı davayı Yargıtay’a götürdü...
Uzun işlemler sonunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 3 Aralık 1952’de “Egemenlik TBMM’de tecelli eder, Meclis’in çıkardığı kanunu anayasaya uygun mu diye yargı denetleyemez” şeklinde karar verdi, kestirip attı...
Halbuki modern hukukta egemenliğin sadece yasama erki parlamentoda “tecelli” eder. Egemenliğin yargı erkini ise mahkemeler kullanır; erkler birbirini denetler ve dengeler...
HUKUKÇUNUN KALİTESİ
Refik Gür’ün içtihadını Yargıtay kabul etseydi, anayasallık kültürümüz 1950’lerde başlayabilir, sonraki ve bugünkü sıkıntıların bir kısmı yaşanmayabilirdi.
Amerikan Yüksek Mahkemesi 1803’te bizim Refik Gür gibi düşünerek anayasaya uygunluk denetimi yapma yetkisinin olduğuna karar vermişti. Geçen iki buçuk asırda orada hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığı fikri bir kültür olarak yerleşti: Yargıçlar başkanın karşısında ayağa bile kalkmazlar, davranışlarıyla da hukukun üstünlüğünü temsil ederler.
Örnek yargıçlarımızdan merhum Refik Gür’ün “Osmanlı İmparatorluğu’nda Kadılık Müessesesi” adlı doktora tezi kitap olarak yayımlandı. Kitabın sonunda “anayasaya aykırılık” konusunda Merhum Gür’ün ve Yargıtay’ın kararları hakkında geniş bilgiler var. (İş Bankası Yayınları)
Yargı bağımsızlığı konusunda anayasal, yasal ve yapısal düzenlemelere çok ihtiyacımız var ama merhum Refik Gür’ün kişiliğine ve hukuk sevdasına sahip hukukçularımızın sayıca artmasına daha çok ihtiyacımız var.
Paylaş