Ya haklıysa!?

TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes, Koç Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, ekonomide kötü işaretler olduğunu söylüyor.

Haberin Devamı

Enflasyonun birçok hastalığın belirtisi olduğunu anlatarak şöyle diyor:
“Türkiye’de enflasyon yükseldi. Düşürülmesi yönündeki politikalar başarıya ulaşamadı... Hedefinden sapan enflasyon, bozulan Türkiye tablosunun sonuçlarından sadece biridir...”
Bu sözler bilinen gazete ve TV’lerde ya hiç yer almayacak veya aleyhine yayınlar yapılacak.
Evvela TÜSİAD zaten belalı bir kavram! Üstelik konferans Koç Üniversitesi’nde düzenlenmiş! Diğer ekonomistler de “uçan Türkiye”den değil, “bozulan Türkiye tablosu”ndan bahsetmişler...
Artık siz karar verin, arkasında ne var; faiz lobisi, dış güçler, üst akıl, paralel!?

İKİ DÜŞÜNCE BİÇİMİ


Kitaplarda okuduğumuza göre, otoriter düşünme biçimlerinde eleştiriler haince planlanmış saldırılar gibi görülür ve bilhassa gösterilir. Karalama kampanyalarıyla hırpalanır.
Halbuki eleştiriler karşısında demokratik zihniyetin ilk refleksi “Ya haklıysa?” diye düşünmektir:
Enflasyon ekonomideki çeşitli hastalıkların vücuttaki yüksek ateş gibi bir göstergesi değil midir? Türkiye’de enflasyon son dört yılda daima hedeflerin üstünde cereyan etmiyor mu? Tüketim ekonomisi körüklenerek milli tasarruf oranı yüzde 18’den yüzde 13’e inmedi mi? Büyüme hızı iktidarın başarılı dönemlerindeki yüzde 6-7’lerden yüzde 3’ün altına düşmedi mi?
Ali Babacan, ekonomik rasyonalizmi siyasi hırsların üstünde tutan “güvenilir ekonomist” olarak “Beş yıldır 11 bin dolara çıkamadık” demedi mi?...
Demokratik zihniyet bunları araştırır, bakar ki doğru, çözüm araştırmasına yönelir.
Akıl kavganın üstüne çıkar böylece.

Haberin Devamı

DEMOKRATİK DÜŞÜNCE


Halbuki otoriter düşünce, ancak kendi siyasi amaçlarının el verdiği ölçüde gerçekleri görebilir. Bu yüzden gidişattaki aksamaları, yanlışları görüp düzeltme şansı azdır. Bilim felsefecisi Karl Popper “Lessons of This Century” adlı kitabında, “radikalizmde saklı akıldışılık” kavramını geliştirir. Bütün otoriter düşüncelerde böyledir. Popper, demokrasiyi ise “yanılma-düzeltme rejimi” olarak tanımlar.
Öyle ya, yanlışını kabul etmeyen nasıl düzeltir? İşte temeldeki bu zihniyet ve kültür sebebiyle demokrasilerde düşünce özgürlüğü esastır.
Yakın tarihte “bilimsel gerçeklik, ırk kanunları” gibi kavramlarla tek hakikat sanılan, milyonları peşine takan totaliter konjonktürleri düşünün, kendi çıkmazlarında başarısız kaldılar. Demokrasi kazandı neticede.

Haberin Devamı

ELEŞTİRİLERİN DEĞERİ


Türkiye ekonomisinde baş gösteren sıkıntıların temelindeki sebep, siyasi güç oyununun ekonomik rasyonalizmi bastırmış olmasıdır. Bunun tipik örneği, Merkez Bankası’nın, yargının ve bağımsız kurumların maruz kaldığı baskılardır.
İşte, TÜSİAD Başkanı Symes de “hukuk devleti zayıflamış, yargıya güven azalmıştır. Yapısal reformlarda zaman kayıpları yaşanmıştır” diyor.
Siyaset ekonomik rasyonalizme uyduğu için mi, uymadığı için mi?
Ekonomi bu noktaya gelmişken, ülke böylesine kutuplaşmışken artık “Ya eleştiriler haklıysa!?” diye düşünmek gerekmiyor mu?
Şüphesiz, Başbakan Davutoğlu eleştirilerin uyarıcı ve düzeltici değerini akademik planda çok iyi biliyordur. Fakat siyaset bir “güç oyunu”dur. Cemel’de, Sıffin’de bütün tarihte görüldüğü gibi güç tutkusu rasyonel düşünceyi de değerleri de gölgeleyebilir.
İktidar blokunda “Eleştiriler ya haklıysa?” diye düşünmeyi herkesten çok Prof. Davutoğlu’ndan beklemeye hakkımız vardır. Akademik vasfıyla ve başbakan mesuliyetiyle.

Haberin Devamı

NOT: CNN Türk’te “1914-1915” belgeselinin 4. bölümünün tekrar yayını pazar akşamı saat 23.00’te.
Okurlarımın bilgisine sunarım.

Yazarın Tüm Yazıları