Paylaş
Haber şöyle:
“Fed Başkanı Janet Yellen’in açıklamaları gelişmekte olan para birimlerinin son iki günde dolar karşısında yaklaşık yüzde 2 değer kazanmasına neden olurken, TL yüzde 2 değer kaybetti ve dolar karşısında en çok değer kaybeden ikinci para birimi oldu.”
Fed Başkanı Yellen, doların faizini artırmada acele etmeyeceklerini söylemişti. Çünkü faizi artırmak doların değerini yükseltiyor, diğer para birimleri değer kaybediyor, dengesizlik riski ortaya çıkıyordu.
Bu haberle doların bir süre daha az faiz getireceğinin görülmesi üzerine, gelişmekte olan ülkelerde dolara yöneliş azalmış, kendi paraları değer kazanmıştı. Fakat biz “faizi indir” baskısıyla kendi paramızın cazibesini sarstığımız için dünya âlemin parası kıymetlenirken bizimki düşmüş.
Doların 2.50’yi aştığı biliniyor.
BABACAN, ŞİMŞEK, BAŞÇI
Başbakan Yardımcı Ali Babacan, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, bilgi ve kişilikleriyle ekonomi yönetimine güven kazandıran bu isimler, faizde sert indirim yerine, faizi enflasyona göre ayarlamak gerektiğini savunuyorlar.
Çünkü faizde ölçüsüz indirim, hatta bu yöndeki bir kuşku bile sermayenin dövize kaçmasına yol açıyor, döviz hızla artıyor.
İktisatçı Uğur Gürses, son bir ayda Merkez Bankası’nın altı defa “yaylım ateşine” maruz kaldığını, bu baskıyla yaptığı kısa vadeli faiz indiriminin uzun vadeli faizleri 1.5 puan artırdığını yazdı.
Babacan, Şimşek ve Başçı, Türk ekonomisinin bu kısır döngüye kapılmasını önlemek için çırpınıyorlar.
Burada kritik faktör “vade”dir. Kısa vadede seçim var, milyonlarca esnaf ve tüccara ucuz kredi elbette hoştur, güzeldir... Fakat arkasından gelecek maliyet artışları ve esnafın sermayesinin değer kaybetmesi çok sonraki bir mesele.
Zaten bunun için merkez bankaları bağımsızdır.
EMİRLE FAİZİN SONUCU
Benim titizlendiğim konu, “kurumların normal işleyişi”dir. Normal dışı müdahaleler bunu bozuyor. Kanuni Süleyman zamanında para vakıflarının faizle çalışması yasaklanınca ekonomik çöküntü olmuş, Ebussuud Efendi’nin fetvasıyla bu vakıfların yüzde 12 faizle kredi vermesi sağlanınca hayat normale dönmüştü.
16. yüzyılda faiz Osmanlı’da yüzde 12 fakat Avrupa’da yüzde 4-5 civarındaydı! Çünkü Osmanlı’da sermaye birikimi yetersiz, kredi ihtiyacı fazlaydı... Avrupa’da sermaye birikimi çok hızlanmıştı, kredi boldu!
Hele modern çağda sermaye bir ülkeden öbürüne kolayca gidiyor, siyasetin emrini dinlemiyor. Bundan yüzyıl önce bile Maliye Bakanı Cavit Bey 4 Temmuz 1914’te Meclis’teki bütçe konuşmasında şöyle diyordu:
“Bugün devletler, tek başlarına yaşamıyorlar. Onun için münferit bir piyasa mevcut değildir. Bütün piyasaların yekdiğeri ile içten bir irtibatı vardır.”
Abdülhamid’in faiz politikası başka bir yazı konusu.
İKTİSADİ RASYONALİZM
Çok uzaklara gitmeyelim, yıl 1994, döviz faktörü dikkate alınmadan siyasi emirle faiz indirilmesi krize yol açmış, döviz fiyatları fırlamıştı! Meşhur “1994 Krizi” yani.
Çağımızda yatırım için düşük faizli kredi ne kadar önemliyse, döviz fiyatları da o kadar önemlidir. Siz yüzde 5 faizle kredi kullanırken döviz yüzde 10 arttıysa yatırım yapamazsınız! Hatta yatırım hesapları doğası gereği uzun vadeli olduğu için çağımızda dövizin etkisi daha önemlidir.
Hiç şüphem yok, yarın iktisat tarihçileri Ali Babacan’ı, Mehmet Şimşek’i ve Erdem Başçı’yı iktisadi rasyonalizm yoluyla Türkiye’yi yükseltmeye çalışan vatanseverler olarak kaydedecektir.
Paylaş